Taklidi mercilerin tümü konuyla alakalı olarak şöyle diyorlar: İhtiyati vacip gereğince oruçlu olan bir kimse sigara, tütün ve buna benzer şeylerin dumanının boğazına gitmesinden sakınması gerekir.[1] Taklidi mercilerden hiçbirisi oruçlu bir kimse, sigara içebilir fetvasını vermiş değildir. Bu şunu göstermektedir ki, oruçlu olan bir kimse sabah namazından akşam namazına kadar içilecek tüm sigara türü şeylerden sakınması gerekir. Sigara içmekle oruç bozulacak dolayısıyla kaza etmesinin yanı sıra kefarette[2] orucunu bozmuş olan kimsenin üzerinde vacip oluyor. Kefaretten kurtulmanın tek yolu şudur: Oruç ayında her gün öğleden önce kendi öz vatanından 22/5 kilometreden fazla bir mesafe miktarınca yolculuğa çıkılmalı ve yolculuğa çıktıktan sonra yemek ve içmekle kendi orucunu bozacak ondan sonra kendi öz vatanına dönecektir. Böylelikle o günün orucunu bozmuş oluyor ve üzerinde kefaret olmaksızın sadece orucun kazası vacip oluyor ve kışın günler kısa olununca üzerinde vacip olan ramazan ayının orucunu kaza ederek üzerindeki yükümlülüğü kaldırabilir.
[1] “Tevzihu’l - mesail, (el-muhaşi lil imam Humeyni)”, c. 1, s. 903.
[2] “Tevzihu’l - mesail, (el-muhaşi lil imam Humeyni)”, c. 1, s. 928, mesele no: 1660.
Ramazan ayının orucunu yiyerek üzerinde var olan kazadan dolayı kendisi için kefaret vacip olan bir kimse (bir köle azad etmesi gerekir veya) daha sonraki meselede datayı açıklanılacak şekilde iki ay oruç tutacak veya altmış kişi fakirin karnını doyuracaktır. Veyahut altmış kişinin her birisine on müd; yaklaşık on sirdir (takriben 750 kg.) buğday ve arpa gibi yiyecek vermesi gerekir. Eğer bunlardan hiçbirisini yapamıyor ise gücü yettiği miktarda fakirlere taam vermesi lazım. Bunun da yapamıyor ise istiğfar dilemesi gerekir. İstiğfar dilemesi bir seferine mahsus da olsa bile “estağfurullah” demesi kâfidir. Ama son faraziyeye göre gücü yettiği zamanda ihtiyati vacip gereğince kefaret vermesi lazım.