Öldürme eylemini tesbit etmenin yollarından birisi şahitlerin şahitliğidir. Eğer akıllı, buluğ çağına ermiş ve adil iki kişi kasten yapılmış bir katle şahitlik ederlerse kasti öldürme olayı tesbit ediliyor ve dolayısıyla kısasta olanaklı olacaktır.[1]
Eğer hâkim hüküm verdikten sonra hâkimin huzurunda (şahitliklerine dayanarak hüküm verilmiş olan) şahitler kendi şahitliklerinden dönerlerse kısas sakıt oluyor.[2]
Hakeza: Eğer hâkim vermiş olduğu hükümden sonra şahitlerin yalancı oldukları ve bu konuda yalan söyledikleri anlaşılırsa kısas sakıt oluyor. Daha doğrusunu söylersek bu durumda kısas tesbit edilmemiştir.[3] Zira şahitlik yapan kişinin şartlarından birisi adil olması gerekir ki yalan söylemek adaletle tezat içindedir.
[1] İmam HUMEYNİ, “tahriru’l-vesile”, c. 2, s. 441; HUYİ, Seyit ebul-kasım, “mbaniyi tekmiletü’l-minhac”, müesesei ihyai asar-i imam Huyi, c. 2, s. 96; NECEFİ, Muhammed Hasan, “cevahiru’l-kelam”, Beyrut: daru ihyau’t-turasu’l-arabi, c. 42, s. 209.
[2] MURVARİD, Ali Asgar, “el-mevsuatu fıkhiye, el-kadau ve eş-şehadat” çapi Beyrut, 1421, c. 4, s. 14.
[3] İmam HUMEYNİ, “tahrirul-vesile”, c. 2, s. 441; HUYİ, Seyit ebul-kasım, “mbaniyi tekmiletü’l-minhac”, müesesei ihyai asar-i imam Huyi, c. 2, s. 96; NECEFİ, Muhammed Hasan, “cevahiru’l-kelam”, Beyrut: daru ihyaut-turasul-arabi, c. 42, s. 209