Ezeli olmak, bir varlığın geçmişinde yokluğun olmaması demektir;[1] yani her zaman vardı.
‘Hz. Ali’nin (a.s) hakikatı ezelidir.’ sözünden maksat maddi varlığı ise Onun maddi varlığının ezeli olmadığı bellidir. Ama Hakikat’tan maksat nurdan olan varlığıysa, başka bir ifadeyle İlletin (sebebin) yanındaki varlık ise Onun varlığının ezeli olduğu söylenebilir. Ancak Allah’tan başka bütün varlıkların asılları tâbi ve gölge olduğundan onların bütün sıfatları bu cümleden ezeliyetleri de tâbi ve gölge olacaktır. Tevhidi dünya görüşüne göre yalnızca Allah Teala’nın varlığı ve sıfatları zati ve asıldır, diğer varlıklar, varlık ve sıfatlarında Allah’a muhtaç olup ona bağımlıdırlar. Allah’tan başka ezeli bir varlık olsaydı onun Allah’a olan ihtiyaç ve bağlılığı herkesten çok olurdu, yani ezelden Allah’a muhtaç olurdu.
14 pak nur, yani Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’i (a.s), Allah’ın sıfatlarının tam ve tamam mazharıdırlar. Onları tanımakla Allah en güzel şekilde tanınır. Masumlar (a.s) yaratılmış olsalarda nur varlıkları ve illetin (sebebin) yanında tahakkuk ettikleri için gölgelik ezeli olabilirler. Dolayısıyla Onların ilk nur ve yaratılmış olduklarını söyleyen rivayetler nur varlıklarının ezeli olmalarıyla çelişmez. Örneğin şu rivayette olduğu gibi: İmam Bagır (a.s), Cabir b. Abdullah’a şöyle buyurdu: ‘İlk yaratılan, Muhammedî hakikat ve Masumlardır.’[2]
Yine İmam Rıza (a.s): ‘Allah ilk olarak bizim ruhlarımızı yarattı.’[3] diye buyurmaktadır
Daha fazla bilgi için bkz:
Dizin: Fiil Sıfatlarının Güncel Olaylarla İrtibatının Ne Şekilde Olduğu, Soru: 2228 (Site: 1340)
Dizin: Allah’ın Ezeli ve Ebedi Oluşu, Soru:2217 (Site: 2359).