Dinsel öğretilere yukarıdan bakmak, amel ve ibadetlerin ilahi rızayı kazanmak için vesile ve araç ve de manevi yetkinlikleri elde etmek için bir merdiven olması anlamına gelir. Birçok ibadetin felsefe ve hikmetinden bu anlam elde edilmektedir. Nitekim dünyanın sınanma yeri ve durak olduğu, kalınacak bir yer olmadığı, araç olduğu, hedef olmadığı (akıbeti belirlemek için bir vesiledir), kıyamet köprüsü ve âlemlerin rabbinin huzuruna çıkmak için bir köprü olduğu, kaygılanma endişelenme ve tehlike hissetme yeri olduğu güvenlikli, kalınacak ve istirahat edilebilecek bir yer olmadığı söylenmiştir. Kur’an ehli bir insan, dünya hayatının bir oyundan öteye bir şey olmadığını ve gerçek hayatın ahrette olduğu gerçeğini Kur’an’ın buyruklarından ve Ehlibeytin sözlerinden anlar.[1] Böyle bir bakış; yani bağımsız değil de üstten bakmak, insan için fedakârlık ve infakta bulunmayı kolaylaştırır. Dünyaya bu şekilde bakmak insana özveride bulunmayı ve infak etmeyi kolaylaştırır. Ama bu maddi nimetler ve deyim yerindeyse dünyevi fırsatlar, basiret ve irade sahibi bir insan için yön belirler ve ilahi hedeflere ulaşmak için bir merdiven haline gelirse, Allah’ın müminlerden satın aldığı bir sermayeye dönüşüverir ve Allah ebedi cennet ve saadeti onlara bahşeder. [2] Ve [3] Nitekim Hz Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Dünya ona ulaşmak için değil, ahrete ulaşmak için yaratılmıştır.[4] Dünya kalma yeri değil, sınanma ve geçiş yeridir. Hedef değil, vesiledir (iyi akıbeti kazanmak için vesiledir). Kıyamet köprüsü ve âlemlerin rabbinin huzuruna çıkmak için bir köprüdür. Korku, endişelenme ve tehlike hissedilen bir yerdir. Güvenlikli, kalınabilecek ve istirahat edilebilecek bir yer değildir. Kur’an ehli bir insan, dünya hayatının bir oyundan öteye bir şey olmadığı ve gerçek hayatın ahrette olduğu hakikatini Kur’an’ın buyruklarından ve Ehlibeytten anlar.[5] Böyle bir bakış, yani bağımsız olmayıp üstten bakmak, insan için fedakârlıkta bulunmayı ve infak etmeyi kolaylaştırır. Bu bakışta dünya kınanmaz, bilakis övülür; “dünya doğrular için doğru bir yer, dünyayı tanıyanlar için bir tekâmül merkezi, azık sahipleri için ihtiyaçsızlık diyarı ve öğüt alanlar için öğüt evidir. Dünya Allah dostlarının secde yeri, ilahi meleklerin namaz kıldığı mekan, Allah’ın vahyinin indiği yer ve Allah dostlarının ticarette bulunduğu diyardır. Onlar dünyada Allahın rahmetini elde eder ve cenneti kazanırlar.”[6]
[1] Ankebut Suresi, 64. ayet.
[2] Tevbe Suresi, 11. ayet: «ان الله اشتری من المؤمنین انفسهم واموالهم بان لهم الجنة...»
[3] Tefsiri Numune, c. 2, s. 356 ve 357.
[4] «الدنیا خلقت لغیرها و لم تخلق لنفسها», Nehcü’l Belağa, hikmet 463.
[5] Ankebut Suresi, 64. ayet.
[6] Nehcü’l Belağa, hikmet 131.