Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir.
Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
İkincisi: İki ay oruç tutmak (otuz bir gün aralıksız tutulmalı diğer günlerde ise aralıksız da tutulsa her hangi bir işkâlı söz konusu değildir).[1]
Üçüncüsü: Altmış kişinin karnını doyurmak veya her birisine bir “mud” (ölçü birimi) -ki yaklaşık on sirdir- miktarında ta’am; yani buğday veya arpa ve benzeri şeyleri vermelidir. Eğer bunlardan hiçbirisi oruç yiyenin gücü dâhilinde değilse gücü yettiği kadar “mud” miktarında fakirlere ta’am vermelidir. Ta’am veremiyor ise bir seferine mahsus olsa bile istiğfar dilemelidir. Yani “esteğfirullah” demelidir. İhtiyati vacip gereğince son şıkkı yerine getirirse (yani “esteğfirullah” dilenilirse) gücü yettiği zamanlarda kefaretini vermelidir.[2]
Buna binaen eğer kefaretin tümünü veremiyorsanız gücünüz yettiği “mud” miktarında fakirlere ta’am veriniz. Eğer bu da imkânsız ise sadece istiğfar ediniz ve ne zaman gücünüz yeterli gelirse o zaman kefaretinizi veriniz.
Bu sene (ramazan ayında 1431) buğdayın kıymeti (bir kilosu) 500 tümen olarak belirtilmiş idi. Her “mud” (on sir) miktarındaki buğdayın kıymeti ise 375 tümendir. Altmış fakire verilecek bir günün kefaretinin miktarı ise 22500 tümen kadardır.
İlgili endeksler:
Kefare’i ruje, 10720 (sayt: 10553).
Kefare’i cem’i, 7378 (sayt: 7530).
[1]Humeyni, Ruhullah, “Menasik hac,(el-muhaşi lil İmam Humeyni)”, baskı 8, Kum: müesesei neşri İslami vaveste bı camiei mudderisin, 1424, h.k. c. 1, s. 928, mesele no: 1661.
[2] A.g.e, mesele no: 1660.