Huzâa kabilesi Allah’ın evinin yöneticiliğini üstlendikten sonra onlardan Amr bin Luhey bu sorumluluğu alan ilk kişi oldu. Luhey’in adı Haris bin Amir’di. Amr, İbrahim (a.s)’ın dinini değiştirdi ve halkı putlara tapmaya tahrik etti. Bir rivayete göre o, Şam’a gittiğinde orada bir grubun putlara tapındığını gördü. Onlar Amr’a Kabe’ye koyması için bir put verdiler. O Kabe’nin etrafına bir çok put dikti. Putperestlik Araplarda yaygınlaştı ve hanif din (geriye kalan çok az takipçisinin dışında) tümüyle değişti.
Putperestliğin Geçmişi
Putperest padişahlardan olan Nemrud bin Kenan bin Kuş, puta tapınmak konusunda çok zalim ve çok sıkı birisiydi. O, Tahmures’in dönemindeki ilk putperesti. Birisi öldüğünde onun ağaçtan putunu yapar ve ona taparlardı.[1]
Tabakat-ı Nasiri’de şöyle yazar: Nemrud bin Kenan bin Kuş bin Ham bin Nuh, tufandan (Nuh Tufanı) sonra zorbalık yaparak taç giydi. Babil’i işgal eden o idi. Arap ve acemi aldı. Puthane yaptı. Putlara tapardı. Altından ve gümüşten putlar yaptı. Hepsini mücevherlele süsledi. Put yapan Azer’i, hazinelerin, putların ve onların aletlerinin sorumlusu yaptı. Yıldız bilimine uyardı. Büyük ihtimalle putları yıldız şeklinde yapar ve onlara taparlardı.[2]
Mekke’de Putperestliğin Başlaması
Amr bin Luhey’in Hübel putunu Şam’dan Mekke’ye Getirmesi ve Mekkelileri Ona Tapınmaya zorlaması:
Cürhüm (Kabilesi), Harem’de (Mekke’de) isyana başladı ve bu isyan Sebe’nin dağılması ve Benî Harise bin Salebe bin Amr bin Amir’in Mekke’ye gelmelerine denk gelmişti. Onlar Cürhüm’le beraber yaşamak istiyorlardı. Ama Cürhüm bunu kabul etmedi ve aralarında savaş çıktı. Söylentiye göre Huzâa’dan olduğu söylenen Benî Harise onları yendi ve Kabe’yi ele geçirdi. O sırada onların reisi Amr bin Luhey’di. O, Cürhüm’den geriye kalanlarıda oradan çıkardı. İbn-i Luhey, Rabia b. Haris b. Salebe b. Amr Muzikya b. Amir idi. Bir hadiste Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor: ‘Amr bin Luhey’i ateşin içinde bağırsaklarını çekerken gördüm.’ Çünkü o, bahira, saibe ve ham[3] bidatını çıkardı, İsmail’in dini değiştirdi ve putperestliği getirdi.[4]
Bazı tarihçiler şöyle yazarlar: Amr bin Luhey, bir iş için Mekke’den Şam’a gitti. Belka mevkiindeki Meab şehrine geldiğinde Amalika kabilesi ve Amilak -veya Amalak- bin Lavez bin Sam bin Nuh’un evlatlarının putlara taptığını gördü. Onlardan ‘Bu tapındığınız şeyler nedir?’ diye sorduğunda dediler ki: ‘Bunlar putlardır; ne zaman yağmur yağmasının istesek onlar bize yağmur yağdırırlar. Ne zaman yardıma ihtiyacımız olsa onlar bizlere yardım ederler.’ Amr b. Luhey dedi ki: ‘Onlardan birini bana verebilir misiniz, ben onu Arabistana götüreyim, oranında halkı sizin gibi tapınsınlar.’ Amalikalılar, Hübel putunu ona verdiler. Amr onu Mekke’ye getirdi ve halkı ona tapınmaya ve tazim etmeye mecbur etti.[5]
Mesudi şöyle yazıyor: Amr bin Amir ve evlatları Mearib’ten çıkarıldıktan sonra Benî Rabia ayrıldı ve Tehame’ye yerleşti. Bu ayrılıklarından dolayı onlara Huzâa adını verdiler... Huzâa, Kabe’nin yöneticiliğini üzerine aldı. Onlardan Amr bin Luhey bunu ilk üstlenen kişi oldu. Onun adı Harise b. Amir idi. İbrahim’in dinini tamamen değiştirdi ve halkı putlara tapınmaya mecbur etti. Bir rivayete göre o, Şam’a gitti, orada bir grubun putlara tapındığını gördü. Onlar Amr’a Kabe’ye dikmesi için bir put verdiler. Huzâa kavmi güçlendiği için Amr b. Luhey herkese zulmetmeye başladı. Cürhümlülerden hanif dininden olan biri bu konuda ona dedi ki: ‘Ey Amr! Mekke’de zulüm yapma ki, orası haram şehirdir. Ad’lılara ne oldu? Orada develeri olan Benî Amalika neredeler? İnsanlar bu şekilde yokoluyorlar.’ Amr bin Luhey Kabe’nin etrafına bir çok put dikti. Putperestlik Araplarda yaygınlaştı ve hanif din (geriye kalan çok az takipçisinin dışında) tümüyle değişti.
Cürhüm kabilesinden Şahne b. Halef bu konuda ona şöyle dedi: ‘Ey Amr! Mekke’ye ve Kabe’nin etrafına ilahlar yerleştirdin. Buranın hep bir Allah’ı vardı. Ama sen Kabe için halkın içine bir çok ilahlar soktun. Bil ki, Allah gelecekte evi için sizin dışınızda perdeciler getirecektir.’ Amr b. Luhey’in 354 yıl yaşadığı söylenmektedir.[6]
[1] -Mecmel-ut Tevarih ve’l Kısas, s.189-190, (520 yılında yazılmıştır), Bahar Melik-uş Şuera’nın araştırması, Tahran, Kelale Haver.
[2] -Tabakat-ı Nasırî, Tarih-i İran ve İslam, Minhac-u Sıraç, (M.S. 658), c.1, s.138, Abdulhay Habibi’nin çalışması, Tahran, Dünyay-ı Kitap, 1. baskı h.ş.1363
[3] -‘Allah bahira, saibe, vasile ve ham (cahiliyet döneminde çeşitli nedenlerle haram edilen dört tür evcil hayvan; İslam bu bidatları kaldırmıştır) diye bir şey (meşru) kılmamıştır. Fakat kafirler, yalan yere Allah'a iftira etmektedirler ve onların çoğunun da kafaları çalışmaz.’ (Maide/103)
[4] -el-İber Tarih-i İbn-i Haldun, Abdul Muhammed Ayeti’nin çevirisi (Farsça), c.1, s.379, Müessese-i Mutaliat ve Tahkikat-ı Ferhengi, 1. baskı h.ş.1363, tercüme, metin.
[5] -İbn-i Hişam (Ö. h.k.218), Zendegani-i Muhammed İslam Peyamberi (Farsça çeviri: Seyid Haşim Resuli) c.1, s.52, Tahran, İntişarat-ı Kitapçı, 5. Baskı h.ş.1375
[6] -Ebu’l Hasan Ali b. Hüseyin Mesudi (Ö. h.k.346), Muruc-uz Zeheb ve Maadin-il Cevher, c.1, s.418 ve 419, (Farsça çeviri: Ebu’l Kasım Payende), Tahran, İntişarat-ı İlmi Ve Ferhengi, 5. Baskı h.ş.1374.