Bu soruya cevap vermeden önce soruyu yönelten beyefendiye, şeytanın, insanın saadete, kemale ve Allah’ın rızasına ulaşmasındaki en büyük yeminli düşmanı olduğunu ve onunla mücadele etme yollarını öğrenmenin önemli olduğuna dikkat edilmesinin gerekliliğini hatırlatmak isteriz.
“Şeytan” “Şerli” anlamına gelmektedir ve İblise şerrinden dolayı şeytan denmektedir. İnsanların en büyük ve en belirgin düşmanı olan Şeytan gizlide insanların kalplerine verdiği vesveseler sayesinde onları kendi yoluna çağırmaktadır. Şeytanın açık düşmanlığından dolayı Allah-u Teâlâ insanlara şöyle buyurmaktadır: “Eğer Şeytan tarafından sana bir vesvese gelirse Allah’a sığın”.
Buradan, Şeytanın amacına ulaşmasını engelleyen her şeyin, onun rahatsız olmasına ve feryat etmesine sebep olduğunu söyleyebiliriz.
İmam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “İblis dört olay yüzünden dört defa feryat etmiştir: Allah-u Teâlâ’nın lanetine uğradığı gün, yeryüzüne indirildiği gün, Hz. Muhammed (s.a.a.)’in peygamberliğe seçildiği gün ve Fatiha Suresinin nazil olduğu gün.”
Yukarıdaki soruya cevap vermeden önce bazı noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir:
1-) Şeytan kelimesi “Ştn” kökünden gelmektedir ve “Şatin” pis ve alçak anlamına gelmektedir. Şeytan; insan, cin veya diğer canlılardan asi ve itaatten kaçan varlıklara denmektedir. Aynı şekilde haktan uzak şerli ruha da denmektedir. Aslında bunların hepsi ortak bir yönde birleşmektedir.[1]
2-) Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, zaten o kâfirlerden idi.”[2]
Bu ayete göre, İblis cinlerdendir ve ibadetinin çok olmasından dolayı meleklerin içinde ibadet etmekteydi. Ama ayet ve rivayetlerin zahir ve batınından onun gerçekten iman etmediği anlaşılmaktadır: “zaten o kâfirlerden idi”[3]; çünkü gerçek ibadet bizim kendi meylimize göre değil Allah’ın istediğine göre amel etmektir. İblis, Allah’a secde etmeye razıydı ama Hz. Âdem (a.s.)’e secde etmeye razı değildi ve bu onun tekebbürlü ve kendini beğenme ruhuna sahip olmasından kaynaklanmaktadır ve bu sıfat onun bedbaht ve helak olmasına sebep olmuştur. İblis, ibadet etmekteydi ama ilahi emirler karşısında kulluk ve ibadet ruhuna sahip değildi. Meleklerin başarılı ve Şeytanın ise yenik ve lanetlenmesine sebep olan bu büyük imtihanda İblisin üç temel sapıklığa bulaştığı görülmektedir:
—Amelde sapıklık; Allah’ın emrine itaatsizlik ve bu onun fasık olmasına neden olmuştur.[4]
—Ahlaki sapıklık; cennetten kovularak cehennemlik olmasına neden olan tekebbür sıfatıdır.[5]
—İnanç sapıklığı; (zaten o kâfirlerden idi)[6] Allah’ın ilahi adaletini inkâr etti.[7]
3-) İnsanların en büyük ve en açık düşmanı olan Şeytan gizlide insanların kalplerine verdiği vesveseler sayesinde onları kendi yoluna çağırmaktadır[8] ve insanların kötü amellerini onlara güzel göstermektedir.[9]
4-) Şeytan; ayet, rivayet ve diğer semavi kitaplarda geçen haberlerde insanın, aldatıcı ve saptırıcı en büyük düşmanı olarak tanıtılmıştır. Kur’an-ı Kerim insanlara şöyle tavsiyede bulunmaktadır: “Ey Âdemoğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.”[10]
Başka bir ayette ise şöyle buyrulmaktadır: “Kim Rahmân'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz”.[11] Hatta Şeytanın kendisi insanları saptıracağına dair Allah’a yemin etmiştir.[12]
Bu yüzden ve Şeytanın açık düşmanlığını dikkate aldığımızda, Allah-u Teâlâ insana şöyle tavsiyede bulunmaktadır: “Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir”.[13]
5-) Şeytanın bu özelliklerini söyledikten sonra şöyle bir soru zihinlere gelebilir: Allah-u Teâlâ’nın Şeytanı yaratma felsefesi nedir?
Bu sorunun cevabında, öncelikle Allah-u Teâlâ Şeytanı, Şeytan olarak yaratmamıştır. Çünkü Şeytan yıllarca meleklerle beraber temiz fıtrat üzerineydi ve özgür olduktan sonra isyan ederek bu bulunduğu konumu kötü yönde kullanmıştır.
Sonra yaratılış düzeni açısından şeytanın varlığı, hak yolu takip etmek isteyen imanlı kimseler için zararlı değildir. Tam tersine onların ilerlemesi için bir vesiledir. Yani insan güçlü bir düşmanın karşısında yer almadığı sürece kendi gücünü ve yeteneklerini kullanamaz.[14]
Kur’an-ı Kerim Şeytanı, ümmetlerin imtihan edilme vesilesi olarak tanıtmaktadır ve Şeytan vermiş olduğu vesveselerle hak ve hak ehli için ortamı bozmakta ve onların imtihan olmalarına vesile olmaktadır: “(Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler”.[15]
Yukarda söylediklerimizin toplamından şöyle bir sonuç çıkartabiliriz; Şeytanın amacına ulaşmasını engelleyen her şeyin, onun rahatsız olmasına ve feryat etmesine sebep olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü hadis ve rivayetlerde iblisin dört yerde feryat ettiği geçmektedir:
—Hz. Âdem (a.s.)’e secde etmediği, büyüklendiği ve haset ettiği için Allah-u Teâlâ’nın lanetine uğradığı gün.
—İlahi emre uymadığı için Allah’ın dergâhından kovularak yeryüzüne indirildiği gün.
—Hz. Muhammed (s.a.a.)’in Allah-u Teâlâ tarafından insanların hidayeti için son peygamber olarak peygamberliğe seçildiği gün.
—Fatiha Suresinin Peygamber (s.a.a.)’in kalbine indirildiği gün.[16]
Çünkü bu dört husus insanların hidayet ve ilerlemesindeki en önemli olaylar olabilir.
[1] Numune Tefsiri, c: 1, s: 191–192.
[2] Bakara Sûresi, 34. ayet.
[3] Aynı ayet.
[4] “Rabbinin emrinden dışarı çıktı.”, Kehf Suresi, 50. ayet.
[5] “Bak, büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!”, Zümer Suresi, 72. ayet.
[6] Bakara Suresi, 34. ayet.
[7] Kıraati, Muhsin, Nur tefsiri, c: 1, s: 103–104.
[8] “O gizlice vesvese verenin şerrinden”, Nas Suresi, 4. ayet.
[9] “Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş.”, eml Suresi, 24. ayet.
[10] A’raf Suresi, 27. ayet.
[11] Zuhruf Suresi, 36. ayet.
[12] Sa’d Suresi, 82 ve 83. ayet.
[13] A’raf suresi, 200. ayet.
[14] A’raf suresi, 193 ve 194. ayet.
[15] Hac Suresi, 53. ayet.
[16] Bihar-ul Envar, c: 11, s: 145; İmam Sadık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “İblis dört olay üzünden dört defa feryat etmiştir: Allah-u Teâlâ’nın lanetine uğradığı gün, yeryüzüne indirildiği gün, Hz. Muhammed (s.a.a.)’in peygamberliğe seçildiği gün ve Fatiha Suresinin nazil olduğu gün.”