Sitesi Kod
fa915
Kod Gizlilik Bildirimi
36534
Etiket
Geçici evlilik|muta
Soru Özeti
Neden Şia geçici evliliği (muta) caiz bilmektedir?
Soru
Hz. Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra haram kılınmasına rağmen neden Şia mutanın (geçici evlilik) caiz olduğuna inanmaktadır?
Kısa Cevap
Başlangıçta bu meselenin fıkhi konulardan olduğuna ve özel bir alan ve ortamda ilgili uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat etmeliyiz. Burada kısaca konuları beyan edecek ve konunun detaylarını ayrıntılı cevaba bırakacağız.
1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir mehir ile birlikte kadın ve erkek arasındaki evlilik akdine denir. Bu nikâhta boşanma yoktur ve vaktin tamamlanmasıyla otomatik olarak taraflar birbirinden ayrılır.
2. Geçici evliliğin delilleri: Kur’an-ı Kerim’de Nisa suresinin 24. ayeti bu konuya delalet etmektedir ve rivayetlerde birçok sahabe tarafından Allah Resulü’nün (s.a.a) dilinden bu nikâhın teşri edildiği nakledilmiştir. Öyle ki bu nikâhın teşri edilişinde hiçbir ihtilaf bulunmamaktadır. Mutanın caiz olduğunu belirtilen hükmün nesh edildiğine inanan Ehlisünnet de hem nesh eden unsur ve hem de nesh zamanı konusunda ihtilaf taşır. Nesh beyanındaki bu tereddüt gerçekte neshin doğru olmayışının karinelerindendir. Öte taraftan birçok sahabe ve tabiin muta nikâhının helal olduğuna inanmış ve bu hükmün kaldırılmadığını savunmuştur. Elbette bu konuda tamamı zayıf olan ve cevapları verilen bir takım şüpheler ortaya atılmıştır.
1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir mehir ile birlikte kadın ve erkek arasındaki evlilik akdine denir. Bu nikâhta boşanma yoktur ve vaktin tamamlanmasıyla otomatik olarak taraflar birbirinden ayrılır.
2. Geçici evliliğin delilleri: Kur’an-ı Kerim’de Nisa suresinin 24. ayeti bu konuya delalet etmektedir ve rivayetlerde birçok sahabe tarafından Allah Resulü’nün (s.a.a) dilinden bu nikâhın teşri edildiği nakledilmiştir. Öyle ki bu nikâhın teşri edilişinde hiçbir ihtilaf bulunmamaktadır. Mutanın caiz olduğunu belirtilen hükmün nesh edildiğine inanan Ehlisünnet de hem nesh eden unsur ve hem de nesh zamanı konusunda ihtilaf taşır. Nesh beyanındaki bu tereddüt gerçekte neshin doğru olmayışının karinelerindendir. Öte taraftan birçok sahabe ve tabiin muta nikâhının helal olduğuna inanmış ve bu hükmün kaldırılmadığını savunmuştur. Elbette bu konuda tamamı zayıf olan ve cevapları verilen bir takım şüpheler ortaya atılmıştır.
Ayrıntılı Cevap
Konuya girmeden önce iki meseleye işaret etmemiz gerekmektedir:
1. Bu mesele fıkhi bir meseledir ve kendi özel yerinde fıkıh uzmanları tarafından işlenmelidir. Ehlisünnet ve Şia’ya mensup fakihler kitap ve sünnetten deliller ile ilmi bir atmosferde ve birbirlerine hakaret etmeden konuyu incelemelidirler.
2. Bu konuyu hakaret ederek ve propaganda yaparak işlemek (bazı internet siteleri ve muhaliflerin kitaplarında işlendiği şekliyle) yanlış bir yoldur ve İslamî edep ve ahlaktan uzaktır. O halde konuyu aşağıdaki hususlar eşliğinde işlememiz gerekir:
1. Geçici evliliğin tanımı.
2. Kitap ve sünnetteki delili.
3. Bu hüküm nesh edilmiş midir?
4. Bu konu hakkında sahabe ve tabiinin tavrı.
5. Bu alandaki bazı şüphelere işaret edilmesi.
1. Geçici Evliliğin Tanımı:
Muta nikâhı, özgür (köle olmayan) bir kadının kendi rızasıyla belirli bir mehir ve zaman ile bir erkek ile evlenmesidir. Elbette kadının evlenmek için sebepsel, nedensel, süt içme veya evli olması yahut iddet sahibi olması veya diğer şer’i engelleri taşımaması gerekir. Bu nikâhta her ne zaman müddet tamam olursa evli taraflar boşanmaksızın birbirinden ayrılırlar ve eğer kadın ile cinsel ilişkiye girilmişse ve kendisi yaise değilse boşanma iddeti tutması gerekir. Eğer aybaşı hali görmezse ama aybaşı görmesi gereken bir yaşta ise kırk beş gün iddet tutması gerekir.[1] Böyle bir evlilikten doğan evlat ister oğlan olsun ister kız babaya aittir ve onun adı ile adlandırılır. Böyle bir evlat anneden miras aldığı gibi babadan da miras alır. Babalar, evlatlar, anneler, kardeşler, kız kardeşler, amcalar ve halalar hakkında bulunan tüm hükümler bu grup için de geçerlidir.
2. Kitap Ve Sünnetteki Delili:
Tüm Müslümanlar böyle bir nikâhın İslam’da teşri edildiği hususunda hemfikirdir; öyle ki İslam mezheplerine mensup hiçbir âlim (tüm ihtilaflarına rağmen) bu bir görüş ayrılığı taşımaz. Evet, Ehlisünnet bu hükmün nesh edildiğine inanmaktadır. Ama bu iddia yakında incelenecektir.
Kitap: Yüce Allah şöyle buyuruyor: “(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[2]Ebi b. Ka’ab, İbn. Abbas, Sa’d b. Cübeyr, İbn. Mesud ve es-Sa’di bu ayeti şöyle okumuşlardır: “femestemta'tumbihiminhunneila ecelin müsemma”. Evet, el-Menar tefsiri yazarı Reşit Rıza bu ayetin daimi evlilik hakkında nazil olduğu hususunda ısrar etmektedir. Lakin aşağıdaki sebepler nedeniyle bu ısrar geçersizdir:
A. Sahabeden birçok kişi bu ayetin geçici evlilik hakkında olduğunu belirtmiştir; zira her zaman “ila ecelin musamma” cümlesini muta akdini açıklamak için kullanmışlardır. Bu, belirli bir müddete kadar manasını taşır ve bu anlamda sadece geçici nikâh ile bağdaşmaktadır.
B. “Muta” sözcüğü her ne kadar daimi nikâh anlamında kullanılabilse de geçici nikâh manasında kullanılması görünüşe göre daha evladır. Nitekim her ne kadar nikâh sözcüğü geçici evlilik manasında kullanılsa da daimi nikâh manasında kullanılması daha evladır. Muta sözcüğünün ayette kullanılması, ayetin geçici nikâh olarak tefsir edilmesini takviye etmektedir.[3],[4]
“Geçici nikâh” manasında “muta” sözcüğünün kullanılmasının daha belirgin olmadığı varsayılsa bile en azından geçici nikâha delalet etmektedir. Bu nedenle bu sözcük birden çok manada kullanılan ortak kavramlardan olacaktır.
C. Ayette “muta” sözcüğünün daimi nikâh olarak yorumlanması bir sebep olmaksızın tekrarı gerektirir. Çünkü kadınlar ile ilgili olan hüküm ve hakların çoğunluğunu açıklayan Nisa suresinin başında özel bir düzen ile bütün nikâh kısımları zikredilmekte ve daimi nikâh hakkında şöyle buyrulmaktadır: “Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o takdirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.”[5] Mehir hükümleri hakkında ise şöyle buyrulmaktadır: “Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.”[6] Kadın köleler hakkında ise şöyle buyrulmaktadır: “Sizden kimin, hür mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mümin genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[7] Yüce Allah’ın “Ma meleket eymanukum” diye buyurması, bireyin kendi kadın kölesiyle evlenmesidir. Bu anlam başka bir ayette de şöyle yer almıştır: “Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.”[8] Yüce Allah’ın “fenkihuhunne bi izni ehlihinne” diye buyurması da bireyin başka birisinin kadın kölesiyle evlenmesine işarettir. Buraya kadar bütün nikâh kısımları zikredilmiştir ve sadece önceki ayette belirtilen geçici nikâh kalmaktadır. O halde yüce Allah’ın “fe mestemta'tum” diye buyurması daimi evliliğe işaret olarak ve onun “fe atuhunne ucurahunne” diye buyurması mehir ve sadakalara işaret olarak yorumlanması sebepsiz yere tekrara sebep olmaktadır. Her hâlükârda insan bu sureye baktığında ayetlerin özel bir düzen ile evlilik kısımlarını açıklama hedefini taşıdığını anlar. Bu husus, belirtilen ayeti muta nikâhı olarak yorumlamaksızın yetkinlik arz etmez. (Nitekim ayetin zahiride böyledir)
D. Eğer mutadan kasıt daimi evlilik ise, nesh iddiasından kastedilen nedir?
E. Ücretin ödenmesinin faydalanma şartına bağlanması yüce Allah’ın kelamında şöyle beyan edilmektedir: “Sizden kimin, hür mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mümin genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[9] Bu ayet, daimi evlilik ile değil geçici evlilik ile uyuşmaktadır; çünkü daimi nikâhta mehir akit ile birlikte farz olmaktadır. Elbette mehrin tümünün farz oluşu evlilik gerçekleştikten sonra ispatlanır. Elbette mehrin verilme şekli değişik örflere göre farklılık arz eder. Bir yerde akitte önce alınması ve başka bir örfte erkekten kalan mallardan kadına verilmesi şeklinde olabilir. Bu mutanın caiz oluşuna dair Kur’anî kanıta kısa bir işaret idi.
Allah Resulünün (s.a.a) sünnetinden mutanın caiz oluşuna dair kanıt:
Allah Resulü’nün (s.a.a) sünnetini takip edenler bu tür evliliğin caiz oluşu ve Allah Resulü’nün (s.a.a) döneminde helal oluşu hakkında birçok muteber sahih rivayetin bulunduğunu bilmektedir. Biz bunlardan bazılarına işaret ediyoruz:
A. Cabir b. Abdullah Ensari şöyle demektedir: Biz Allah Resulü’nün (s.a.a) zamanında muta yapardık. Bu iş Ebubekir döneminde de caiz idi ta ki Ömer bunu yasakladı.[10]
B. İbn. Abbas’ın şöyle söylediği aktarılmıştır: Muta ayeti muhkem ayetlerdendir ve nesh edilmemiştir.[11]
C. Hekim, Vabin Cerih ve bu ikisi dışında başkalarından şöyle aktarılmıştır: Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Ömer mutanın caiz oluşunu yasaklamasaydı şaki bireyler dışında kimse zina etmezdi.”[12]
D. Umran b. Hasin’in şöyle dediği aktarılmıştır: Muta ayeti Allah’ın kitabında mevcuttur ve onu nesh eden bir ayet gelmemiştir. Hz. Peygamber (s.a.a) bize bunu yapma izni vermişti ve kendisi hayatta iken bunu yasaklamadı. Ardından bir şahıs görüş ve düşüncesiyle kendi isteğini yaptı.[13]
Bu hadisin delalet ettiği şey, ikinci halife dönemine kadar mutanın şer’i olarak caiz oluşudur. Onun “bir şahıs görüş ve düşüncesiyle kendi istediği şeyi yaptı” tabiriyle ikinci halifeye işaret ettiği açıktır.[14]Buraya kadar bu ihtilafın kökeninde Allah Resulü’nün (s.a.a) böyle bir evliliği teşrii kılıp kılmadığı, sahabeden bir kimsenin Allah Resulü (s.a.a) döneminde bu hüküm ile amel edip etmediği veya bazılarının Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından sonra bu evliliğin meşru olduğuna inanıp inanmadığı hususunda olmadığı aydınlatılmış oldu. İhtilaf şudur: Allah Resulü (a.s) döneminde bulunan ve kendisiyle amel edilen bu hüküm ve yasa nesh edilmiş midir, edilmemiş midir? Bu ihtilafın nedeni, bir grubun neshi kabul etmesi ve başka bir grubun ise neshi reddetmesidir.
3. Geçici Evliliği Hükmü Nesh Edilmiş midir?
Ehlisünnet âlimlerinden bir grup geçici evlilik hükmünün nesh edildiğine inanmıştır. Lakin bunun nasıl nesh edildiği hususunda birçok ihtilaflı söz vardır. Bazen Kur’an’ın nesh edici olduğunu ve bazen de sünnetin nesh edici olduğunu söylemiş ve bizzat Hz. Peygamberin (s.a.a) mutayı haram kıldığını dile getirmişlerdir. Bu açıdan da kendilerinin görüşleri değişik ve dağınıktır ve yakında bu konuya işaret edeceğiz.
Nesh eden unsur ile ilgili görüşler:
Birinci görüş: Nesh eden Kur’an’dır.
Onlardan bir grup muta hükmünün şu ayetler ile nesh edildiğini belirtmiştir: “Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.”[15]
Birinci Görüşe Cevap:
A. Bu iki ayet Mekkî ve muta ayeti ise Medenidir. Dolayısıyla zamansal olarak önde olan Mekki ayetler sonra olan medeni bir ayeti nesh edemez.
B. Öte taraftan muta bir evliliktir ve muta nikâhı ile evlenen bir kadın erkeğin eşi sayılır. O halde bu iki ayet ile muta ayeti arasında bir çelişki yoktur. Dolayısıyla nesh görüşü doğru değildir.
İkinci görüş: Bir başka grup ise “iddet ayetinin” nesh eden unsur olduğunu söylemiştir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.”[16] Çünkü bu ayetteki iddet emri ne boşanma ve nede iddeti olan muta hükmünü nesh etmiştir.
İkinci Görüşün Cevabı:
Mutada da iddet vardır ama boşanma yoktur. Eğer İslam’da daimi ve geçici diye iki tür evliliğin olduğunu ispatlarsak boşanma geçici evliliğe değil daimi evliliğe özgü olur; zira ancak daimi bağlılık ve evlilikte ayrılmak için ilana ihtiyaç duyulur. Lakin geçici birliktelik vaktin tamamlanmasıyla kendiliğinden biter ve ilana ihtiyaç duymaz. O halde ayetin muta evliliği ile hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla onun nesh edicisi de değildir.
Üçüncü görüş: Miras ayeti muta hükmünü nesh etmiştir; çünkü mutada miras yoktur.
Üçüncü Görüşün Cevabı: Önceki görüşe yöneltilen tenkitler bu görüşe de yöneltilecektir. Buna ek olarak bazı eserlerin olmayışı, mevzunun olmayışına delalet etmez. Örneğin kocasını temkin etmeyen kadının nafaka hakkı olmaz. Kendisinin nafaka hakkına olmamasına rağmen o kocasının eşi olmaya devam eder ve eş olmaya özgü diğer hüküm ve eserler onun için geçerliliğini sürdürür. Yahut örneğin Ehli kitaba mensup bir kadın Müslüman bir erkekle evlendiğinde ondan miras alamaz ama diğer evlilik hükümleri kendisi için geçerli sayılır. Neshin niteliğindeki bu sayılı görüşler, neshin olmadığının bir delilidir. Nitekim neshin zamanındaki ihtilaf da neshin olmayışına bir başka delil teşkil eder.
Nesh Zamanı Hakkındaki İhtilaflar:
A. Hz. Peygamber (s.a.a) Hayber savaşında mutayı yasaklamış ve muta ayeti bu zamanda nesh edilmiştir.
B. Bu yasaklama fetih yılında olmuştur.
C. Muta mubah idi ancak Hz. Peygamber (s.a.a) onu Tebük savaşında yasakladı.
D. Muta, veda haccında mubah oldu ve sonra yasaklandı.
E. Mubah oldu sonra nesh edildi, ardından tekrar mubah oldu ve yine nesh edildi, sonra mubah oldu ve en sonda nesh oldu. Elbette başka zamanlar da söylenmiştir ve biz kısa olarak değinmek için bu miktarla yetiniyoruz.[17]
Öte taraftan neshin olmadığına delalet eden kesin karineler de mevcuttur. En önemli karine nesh hakkında bulunan görüşlerdeki tereddüt ve ihtilaftır.[18]Kurtubi kendi tefsirinde İbn. Arabi’nin “nesh iki defa bu hükmü kapsamıştır” şeklindeki sözünü aktarmaktadır. Sonra şöyle devam etmektedir: İbn. Arabi dışında bu alandaki hadisleri inceleyen kişiler şöyle demiştir: Bu hüküm yedi defa haram ve helal kılınmıştır. Sonra nesh hakkındaki iddiaları saymakta ve şöyle demektedir: Mutanın helal ve sonra haram kılındığı bu yedi durum şunlardır.[19]
İbn. Kayyim el-Cezri şöyle demektedir: Şeriatta böyle bir neshin benzeri yoktur ve şeriatta bunun gibi bir nesh gerçekleşmez.[20],[21] Evet, eğer çelişkileri toplayacak olursak çok olacaktır ve bunların bazılarına işaret ediyoruz:
A. Haram kılınan yer hakkındaki görüşlerin barındırdığı çelişki:
1. Hayber’de haram kılındığı iddiası.
2. Hevezan bölgesinde haram kılındığı iddiası.
3. Mekke bölgesinde haram kılındığı iddiası.
B. Haram kılınma zamanı hakkındaki görüşlerin barındırdığı çelişki:
1. Hz. Ali’den (a.s) nakledildiği üzere Hayber savaşında helal ve haram kılınmıştır.
2. Hasan Basri ve Sibretu’l-Cehni’den nakledildiği üzere sadece kaza umresinde helal kılınmıştır.
3. Sibre-i el-Cehni’den nakledildiği üzere Mekke’nin fethedildiği gün helal ve haram kılınmıştır.
4. İshak b. Raşit Zühri’den aktardığı üzere Hz. Peygamber (s.a.a) Tebük savaşında onu yasaklamıştır.
5. Hz. Peygamber’in (s.a.a) “Evtas” gününde onu mubah kıldığı belirtilmiştir.
6. Hz. Peygamber’in (s.a.a) “Veda haccında” onu mubah kıldığı söylenmiştir.[22]
Öte taraftan eğer Hz. Peygamber (s.a.a) zamanında ilgili hüküm nesh edilmişse o halde neden ikinci halife haram kılma sorumluluğunu üstlenmektedir. Böyle bir durumda neshi Hz. Peygamber’e (s.a.a) isnat etmesi daha mantıklı değil miydi? Oysaki gözlemlediğimiz üzere şöyle demektedir: Allah Resulü (s.a.a) döneminde iki muta caiz idi ve ben bu iki mutayı yasaklıyorum ve bunları yapanı cezalandıracağım. Bu iki muta kadınlar ile evlilik mutası ve hac mutasından ibarettir.[23]
4. Sahabe ve Tabiinin Tavrı:
Mutanın helal olduğuna ve nesh edilmediğine inanan sahabeler ve tabiin şunlardır:
1. İmran b. Hasin
2. Abdullah b. Ömer
3. Selleme b. Ümeyye
4. Ma’bed b. Ümeyye
5. Zübeyir b. Evam
6. Halid b. Muhacir
7. Ubey b. Ka’ab
8. Rebiy’e b. Ümeyye
9. Seddi
10. Mücahid
11. İbn. Ovs-u Medeni
12. Enes b. Malik
13. Muaviye b. Ebu Sufyan
14. İbn. Cureyh
15. Nafi’i
16. Sebib b. Ebi Sabit
17. Hakem b. Uteybe
18. Cabir b. Yezit
19. el-Berra b. Azib.
20. Sehl b. Sa’d
21. Mugayre b. Şube
22. Selleme b. Ekve
23. Zeyd b. Sabit
24. Halid b. Abdullah Ensari
25. Ya’li b. Ümeyye
26. Safvan b. Ümeyye
27. Amr b. Huşeb
28. Ömer b. Dinar
29. İbn. Hacer
30. Said b. Habib
31. İbrahim en-Neha-i
32. Hasan Basri
33. İbn. Müseyyib
34. E’meş
35. Rebi b. Meysere
36. Ebi ez-ZuhriMetref
37. Malik b. Enes (görüşlerinin birinde)
38. Ahmed b. Hanbel bazı durumlarda
39. Ebu Hanife bazı cihetler esasınca.[24]
5. Muta Hakkındaki Şüpheler:
Birinci Şüphe: Nikâhın teşri kılınmasından maksat aile kurmak ve nesli sürdürmektir. Böyle bir hedef, gayesi cinsel güdünün tatmin edilmesinden ibaret olan geçici nikâh ile değil, daimi nikâh ile gerçekleşir.
Cevap: Bu şüphe gerçekte konu ve faydası arasında yapılan bir yanlışlıktan kaynaklanmaktadır; zira belirtilen şey evlilik hikmetinin beyanı hakkındadır ama hüküm bu hususa bağlı değildir. Çünkü akim, eşini tatmin etmeyen kadın ve çocuğun nikâhı da doğrudur. Genç evlilerin çoğunun evlenmedeki maksadı meşru yoldan cinsel güdülerini tatmin etme gayesidir. Onların evlat sahibi olmaları ve nesli sürdürmeleri zihinlerine gelmemiş olabilir. Elbette bu kesinlikle gerçekleşmektedir ama evliliklerin doğruluğu hususunda hiçbir şekilde etken değildir. Enteresan olan mutanın yararını cinsel güdüyü gidermeye özgü kılmalarıdır. Oysaki muta bazen nesli sürdürmek veya ev idaresini yapmak yahut evlatları yetiştirmek, onlara süt vermek veya veliliklerini üstlenmek için yapılan daimi evlilik gibidir. Burada muta karşıtlarına soruyoruz: Mutanın evlilik hikmetine karşı olduğu iddiasını güden sizler, daimi evlilik yapan ama daha ilk baştan iki ay sonra boşanma ile birbirlerinden ayrılmayı niyet eden bireyler hakkında ne düşünüyorsunuz? Acaba onların evliliği doğru mudur? İslam fıkıhçılarından hiçbir fıkıhçının böyle bir nikâhı yasak kılacağını sanmıyorum. Elbette herhangi birinin delil ve kanıtsız olarak bir söz söylemesi muhtemeldir. O halde muta ve evlilik arasındaki fark nedir? Bu fark sadece mutada belirli bir müddetin belirtilmesi ancak daimi evlilikte müddetin belirtilmemesidir. el-Menar yazarı şöyle demektedir: Geçmiş ve şimdiki alimlerin muta hakkında hassas olmaları ve onu yasak kılmaları, boşanma niyetiyle evliliğin yasak kılınmasını gerektirir. Elbette fıkıhçılar şöyle demektedir: Eğer erkek geçici evlilik niyeti güder ancak bu niyeti akit sözünde şart koşmazsa, böyle bir akit doğrudur. Lakin erkek tarafından bu hususun gizlenmesini hile olarak değerlendirirler. Bu nedenle böyle bir akit geçersiz olmaya mahkûmdur. Dolayısıyla vaktin açıkça dile getirildiği bir akdin geçersiz olduğu apaçıktır.[25]
Biz cevap olarak şöyle deriz: Kadın ve kocasının vakit belirlemeksizin belirli bir vakit üzerinde anlaşmaları durumunda (böylelikle bir hile olmayacaktır), yukarıdaki nikâh türü de bir sakınca taşımaksızın sahih olacaktır.
İkinci Şüphe: Geçici evliliğin caiz oluşu, Kur’an’da müminlerin sıfatları hakkında beyan edilen şeyler ile çelişir: “Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.”[26] Ayetin maksadı şudur: Bu hususlar dışında başka yolar peşinde koşan kimseler Allah’ın helal dairesinden çıkıp harama girerler ve muta nikâhıyla nikâhlanmış kadın da eş olmaz.
Cevap: Bu iddia delilsizdir. Böyle bir kadın eş sayılır ve kendi hükümlerini taşır. Nafaka ve kısmet hakkının olmayışı, onu eşlikten mahrum kılmaz. Kocasını tatmin etmeyen kadın, nafaka ve kısmet hakkına sahip olmamakla birlikte yine eş sayılır. Aynı şekilde küçük yaşta evlilik yapan kız da böyledir. Enteresan olan hükmün olmayışından mahiyet ve konunun yokluğuna kanıt getirilmesidir. Eşlilik iki eş arasında sağlanan bir ilişkidir ve bir takım hükümler bu ilişkiye egemendir. Bazı hükümlerin sadece bazı kısımlara özgü olması ise çok normaldir.
Üçüncü şüphe: Geçici evlilikte birey zina ve günah yapmaksızın eş olma ve evlilik hayatına girme niyeti taşımaz. Aksine sadece zina kasti güder.
Her ne kadar burada erkeğin zinaya bulaşmasına engel olan bir çeşit korunma, eş edinme ve engel bulunsa da kadının zinaya bulaşmasını engelleyen hiçbir korunma, eş edinme ve engel bulunmamaktadır; çünkü kadın istediği zaman kendini istediği her erkeğe sunabilir. Böyle bir durumda kadın şairin şu mısralarındaki gibi olur:
Sopalarla vurulan top bir erkekten sonra başka bir erkek tarafından kaçırılır.[27]
Cevap: Mutada korunmanın ve muhafaza edilmenin kadınları kapsamayıp sadece erkeklere özgü olduğunu nerden anladınız? Bu akdin şer’i olduğunu söylediğimiz zaman, bu her iki tarafında kendilerini zinadan koruyabileceği anlamına gelir. Genç kızları aykırı davranışlardan koruyan birkaç şey vardır:
1. Daimi nikâh.
2. Belirtilen şartlarıyla geçici nikâh.
3. Cinsel güdünün bastırılması.
Birinci şık üniversiteli kız ve oğlanlar için özellikle pratik değildir. Çünkü onlar genellikle aile yahut devletten aldıkları az bir gelir ile yaşamakta ve daimi evlilik yapamamaktadır. Cinsel yetinin bastırılması da çok zor ve meşakkatli olup sadece çok az olan örnek erkek ve kadınların yapabileceği meşakkatli bir davranıştır. O halde mümkün çözüm yolu, ikinci şıkka özgüdür. Bu yol ile iki taraf kendisini aykırı işlere ve fuhuş evlerine düşmekten koruyabilir. İslam dini son din, peygamberi son peygamber ve kitabı de en son kitaptır. Şeriatı tüm şeriatları sonlandırmıştır. O halde İslam’ın her toplumsal sorun için inanan kadın ve erkeğin haysiyetini korumak gayesiyle şer’i bir çözüm yolu bulundurması gerekir. Erkek ve kadınların cinsel sorunu da İslam dininin çözümsüz olarak bırakamayacağı önemli problemlerdendir. “Eğer Ömer mutayı yasaklamasaydı şaki bireyler dışında kimse zina etmezdi.”[28] Bu, çok meşhur olan, ihmal edildiği takdirde kötü neticelerin meydana geleceğini belirterek insanları uyaran İmam Ali’nin (a.s) sözüdür. Mutanın şiirde belirtilen örneğe benzetilmesi ise sözü söyleyenin muta nikâhının hakikati ve sınırlarına olan cahilliğinden kaynaklanmaktadır. Şiirde belirtilen husus Şia’ya atılan muta iftirasıdır.[29] Oysaki Şia bu iftiradan münezzehtir. Şia’nın bakışında muta yapmış kadın aralıksız bir şekilde erkekler ile birlikte olamaz. Böyle bir kadının her evlilikten sonra iddet tutması gerekir. O halde her zaman kendini bir erkeğe sunması nasıl mümkün olabilir?! Suphanallah! Şia’ya iftira atmada ve yalan isnat etmede ne kadar cüret taşımaktalar. Şiirin içeriği ilahi vahiy ve semavi şeriata hakaret etmekten başka bir şey değildir. Oysaki tüm müfessir ve hadisçiler mutanın bir dönem teşri edildiği hususunda görüş birliği taşırlar. Eğer bir yasaklama ve nesh edilme hususu olsa bile bu hükmün şer’i kılınması ve onunla amel edilmesinden sonradır.
Daha fazla bilgi edilmek için aşağıdaki başlıklara müracaat edebilirsiniz:
1. Geçici Evlilik (Muta) ve Şartları, 627. soru.
2. Toplumda Muta Hükmünün Uygulanması Önündeki Sorunlar, 353. soru.
3. Bakire Kız İle Geçici Evlilik Yapmak, 3283. soru.
4. Geçici Evlilik en İyi Çözümdür, 743. Soru.
1. Bu mesele fıkhi bir meseledir ve kendi özel yerinde fıkıh uzmanları tarafından işlenmelidir. Ehlisünnet ve Şia’ya mensup fakihler kitap ve sünnetten deliller ile ilmi bir atmosferde ve birbirlerine hakaret etmeden konuyu incelemelidirler.
2. Bu konuyu hakaret ederek ve propaganda yaparak işlemek (bazı internet siteleri ve muhaliflerin kitaplarında işlendiği şekliyle) yanlış bir yoldur ve İslamî edep ve ahlaktan uzaktır. O halde konuyu aşağıdaki hususlar eşliğinde işlememiz gerekir:
1. Geçici evliliğin tanımı.
2. Kitap ve sünnetteki delili.
3. Bu hüküm nesh edilmiş midir?
4. Bu konu hakkında sahabe ve tabiinin tavrı.
5. Bu alandaki bazı şüphelere işaret edilmesi.
1. Geçici Evliliğin Tanımı:
Muta nikâhı, özgür (köle olmayan) bir kadının kendi rızasıyla belirli bir mehir ve zaman ile bir erkek ile evlenmesidir. Elbette kadının evlenmek için sebepsel, nedensel, süt içme veya evli olması yahut iddet sahibi olması veya diğer şer’i engelleri taşımaması gerekir. Bu nikâhta her ne zaman müddet tamam olursa evli taraflar boşanmaksızın birbirinden ayrılırlar ve eğer kadın ile cinsel ilişkiye girilmişse ve kendisi yaise değilse boşanma iddeti tutması gerekir. Eğer aybaşı hali görmezse ama aybaşı görmesi gereken bir yaşta ise kırk beş gün iddet tutması gerekir.[1] Böyle bir evlilikten doğan evlat ister oğlan olsun ister kız babaya aittir ve onun adı ile adlandırılır. Böyle bir evlat anneden miras aldığı gibi babadan da miras alır. Babalar, evlatlar, anneler, kardeşler, kız kardeşler, amcalar ve halalar hakkında bulunan tüm hükümler bu grup için de geçerlidir.
2. Kitap Ve Sünnetteki Delili:
Tüm Müslümanlar böyle bir nikâhın İslam’da teşri edildiği hususunda hemfikirdir; öyle ki İslam mezheplerine mensup hiçbir âlim (tüm ihtilaflarına rağmen) bu bir görüş ayrılığı taşımaz. Evet, Ehlisünnet bu hükmün nesh edildiğine inanmaktadır. Ama bu iddia yakında incelenecektir.
Kitap: Yüce Allah şöyle buyuruyor: “(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[2]Ebi b. Ka’ab, İbn. Abbas, Sa’d b. Cübeyr, İbn. Mesud ve es-Sa’di bu ayeti şöyle okumuşlardır: “femestemta'tumbihiminhunneila ecelin müsemma”. Evet, el-Menar tefsiri yazarı Reşit Rıza bu ayetin daimi evlilik hakkında nazil olduğu hususunda ısrar etmektedir. Lakin aşağıdaki sebepler nedeniyle bu ısrar geçersizdir:
A. Sahabeden birçok kişi bu ayetin geçici evlilik hakkında olduğunu belirtmiştir; zira her zaman “ila ecelin musamma” cümlesini muta akdini açıklamak için kullanmışlardır. Bu, belirli bir müddete kadar manasını taşır ve bu anlamda sadece geçici nikâh ile bağdaşmaktadır.
B. “Muta” sözcüğü her ne kadar daimi nikâh anlamında kullanılabilse de geçici nikâh manasında kullanılması görünüşe göre daha evladır. Nitekim her ne kadar nikâh sözcüğü geçici evlilik manasında kullanılsa da daimi nikâh manasında kullanılması daha evladır. Muta sözcüğünün ayette kullanılması, ayetin geçici nikâh olarak tefsir edilmesini takviye etmektedir.[3],[4]
“Geçici nikâh” manasında “muta” sözcüğünün kullanılmasının daha belirgin olmadığı varsayılsa bile en azından geçici nikâha delalet etmektedir. Bu nedenle bu sözcük birden çok manada kullanılan ortak kavramlardan olacaktır.
C. Ayette “muta” sözcüğünün daimi nikâh olarak yorumlanması bir sebep olmaksızın tekrarı gerektirir. Çünkü kadınlar ile ilgili olan hüküm ve hakların çoğunluğunu açıklayan Nisa suresinin başında özel bir düzen ile bütün nikâh kısımları zikredilmekte ve daimi nikâh hakkında şöyle buyrulmaktadır: “Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o takdirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.”[5] Mehir hükümleri hakkında ise şöyle buyrulmaktadır: “Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.”[6] Kadın köleler hakkında ise şöyle buyrulmaktadır: “Sizden kimin, hür mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mümin genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[7] Yüce Allah’ın “Ma meleket eymanukum” diye buyurması, bireyin kendi kadın kölesiyle evlenmesidir. Bu anlam başka bir ayette de şöyle yer almıştır: “Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.”[8] Yüce Allah’ın “fenkihuhunne bi izni ehlihinne” diye buyurması da bireyin başka birisinin kadın kölesiyle evlenmesine işarettir. Buraya kadar bütün nikâh kısımları zikredilmiştir ve sadece önceki ayette belirtilen geçici nikâh kalmaktadır. O halde yüce Allah’ın “fe mestemta'tum” diye buyurması daimi evliliğe işaret olarak ve onun “fe atuhunne ucurahunne” diye buyurması mehir ve sadakalara işaret olarak yorumlanması sebepsiz yere tekrara sebep olmaktadır. Her hâlükârda insan bu sureye baktığında ayetlerin özel bir düzen ile evlilik kısımlarını açıklama hedefini taşıdığını anlar. Bu husus, belirtilen ayeti muta nikâhı olarak yorumlamaksızın yetkinlik arz etmez. (Nitekim ayetin zahiride böyledir)
D. Eğer mutadan kasıt daimi evlilik ise, nesh iddiasından kastedilen nedir?
E. Ücretin ödenmesinin faydalanma şartına bağlanması yüce Allah’ın kelamında şöyle beyan edilmektedir: “Sizden kimin, hür mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mümin genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[9] Bu ayet, daimi evlilik ile değil geçici evlilik ile uyuşmaktadır; çünkü daimi nikâhta mehir akit ile birlikte farz olmaktadır. Elbette mehrin tümünün farz oluşu evlilik gerçekleştikten sonra ispatlanır. Elbette mehrin verilme şekli değişik örflere göre farklılık arz eder. Bir yerde akitte önce alınması ve başka bir örfte erkekten kalan mallardan kadına verilmesi şeklinde olabilir. Bu mutanın caiz oluşuna dair Kur’anî kanıta kısa bir işaret idi.
Allah Resulünün (s.a.a) sünnetinden mutanın caiz oluşuna dair kanıt:
Allah Resulü’nün (s.a.a) sünnetini takip edenler bu tür evliliğin caiz oluşu ve Allah Resulü’nün (s.a.a) döneminde helal oluşu hakkında birçok muteber sahih rivayetin bulunduğunu bilmektedir. Biz bunlardan bazılarına işaret ediyoruz:
A. Cabir b. Abdullah Ensari şöyle demektedir: Biz Allah Resulü’nün (s.a.a) zamanında muta yapardık. Bu iş Ebubekir döneminde de caiz idi ta ki Ömer bunu yasakladı.[10]
B. İbn. Abbas’ın şöyle söylediği aktarılmıştır: Muta ayeti muhkem ayetlerdendir ve nesh edilmemiştir.[11]
C. Hekim, Vabin Cerih ve bu ikisi dışında başkalarından şöyle aktarılmıştır: Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Ömer mutanın caiz oluşunu yasaklamasaydı şaki bireyler dışında kimse zina etmezdi.”[12]
D. Umran b. Hasin’in şöyle dediği aktarılmıştır: Muta ayeti Allah’ın kitabında mevcuttur ve onu nesh eden bir ayet gelmemiştir. Hz. Peygamber (s.a.a) bize bunu yapma izni vermişti ve kendisi hayatta iken bunu yasaklamadı. Ardından bir şahıs görüş ve düşüncesiyle kendi isteğini yaptı.[13]
Bu hadisin delalet ettiği şey, ikinci halife dönemine kadar mutanın şer’i olarak caiz oluşudur. Onun “bir şahıs görüş ve düşüncesiyle kendi istediği şeyi yaptı” tabiriyle ikinci halifeye işaret ettiği açıktır.[14]Buraya kadar bu ihtilafın kökeninde Allah Resulü’nün (s.a.a) böyle bir evliliği teşrii kılıp kılmadığı, sahabeden bir kimsenin Allah Resulü (s.a.a) döneminde bu hüküm ile amel edip etmediği veya bazılarının Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından sonra bu evliliğin meşru olduğuna inanıp inanmadığı hususunda olmadığı aydınlatılmış oldu. İhtilaf şudur: Allah Resulü (a.s) döneminde bulunan ve kendisiyle amel edilen bu hüküm ve yasa nesh edilmiş midir, edilmemiş midir? Bu ihtilafın nedeni, bir grubun neshi kabul etmesi ve başka bir grubun ise neshi reddetmesidir.
3. Geçici Evliliği Hükmü Nesh Edilmiş midir?
Ehlisünnet âlimlerinden bir grup geçici evlilik hükmünün nesh edildiğine inanmıştır. Lakin bunun nasıl nesh edildiği hususunda birçok ihtilaflı söz vardır. Bazen Kur’an’ın nesh edici olduğunu ve bazen de sünnetin nesh edici olduğunu söylemiş ve bizzat Hz. Peygamberin (s.a.a) mutayı haram kıldığını dile getirmişlerdir. Bu açıdan da kendilerinin görüşleri değişik ve dağınıktır ve yakında bu konuya işaret edeceğiz.
Nesh eden unsur ile ilgili görüşler:
Birinci görüş: Nesh eden Kur’an’dır.
Onlardan bir grup muta hükmünün şu ayetler ile nesh edildiğini belirtmiştir: “Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.”[15]
Birinci Görüşe Cevap:
A. Bu iki ayet Mekkî ve muta ayeti ise Medenidir. Dolayısıyla zamansal olarak önde olan Mekki ayetler sonra olan medeni bir ayeti nesh edemez.
B. Öte taraftan muta bir evliliktir ve muta nikâhı ile evlenen bir kadın erkeğin eşi sayılır. O halde bu iki ayet ile muta ayeti arasında bir çelişki yoktur. Dolayısıyla nesh görüşü doğru değildir.
İkinci görüş: Bir başka grup ise “iddet ayetinin” nesh eden unsur olduğunu söylemiştir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.”[16] Çünkü bu ayetteki iddet emri ne boşanma ve nede iddeti olan muta hükmünü nesh etmiştir.
İkinci Görüşün Cevabı:
Mutada da iddet vardır ama boşanma yoktur. Eğer İslam’da daimi ve geçici diye iki tür evliliğin olduğunu ispatlarsak boşanma geçici evliliğe değil daimi evliliğe özgü olur; zira ancak daimi bağlılık ve evlilikte ayrılmak için ilana ihtiyaç duyulur. Lakin geçici birliktelik vaktin tamamlanmasıyla kendiliğinden biter ve ilana ihtiyaç duymaz. O halde ayetin muta evliliği ile hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla onun nesh edicisi de değildir.
Üçüncü görüş: Miras ayeti muta hükmünü nesh etmiştir; çünkü mutada miras yoktur.
Üçüncü Görüşün Cevabı: Önceki görüşe yöneltilen tenkitler bu görüşe de yöneltilecektir. Buna ek olarak bazı eserlerin olmayışı, mevzunun olmayışına delalet etmez. Örneğin kocasını temkin etmeyen kadının nafaka hakkı olmaz. Kendisinin nafaka hakkına olmamasına rağmen o kocasının eşi olmaya devam eder ve eş olmaya özgü diğer hüküm ve eserler onun için geçerliliğini sürdürür. Yahut örneğin Ehli kitaba mensup bir kadın Müslüman bir erkekle evlendiğinde ondan miras alamaz ama diğer evlilik hükümleri kendisi için geçerli sayılır. Neshin niteliğindeki bu sayılı görüşler, neshin olmadığının bir delilidir. Nitekim neshin zamanındaki ihtilaf da neshin olmayışına bir başka delil teşkil eder.
Nesh Zamanı Hakkındaki İhtilaflar:
A. Hz. Peygamber (s.a.a) Hayber savaşında mutayı yasaklamış ve muta ayeti bu zamanda nesh edilmiştir.
B. Bu yasaklama fetih yılında olmuştur.
C. Muta mubah idi ancak Hz. Peygamber (s.a.a) onu Tebük savaşında yasakladı.
D. Muta, veda haccında mubah oldu ve sonra yasaklandı.
E. Mubah oldu sonra nesh edildi, ardından tekrar mubah oldu ve yine nesh edildi, sonra mubah oldu ve en sonda nesh oldu. Elbette başka zamanlar da söylenmiştir ve biz kısa olarak değinmek için bu miktarla yetiniyoruz.[17]
Öte taraftan neshin olmadığına delalet eden kesin karineler de mevcuttur. En önemli karine nesh hakkında bulunan görüşlerdeki tereddüt ve ihtilaftır.[18]Kurtubi kendi tefsirinde İbn. Arabi’nin “nesh iki defa bu hükmü kapsamıştır” şeklindeki sözünü aktarmaktadır. Sonra şöyle devam etmektedir: İbn. Arabi dışında bu alandaki hadisleri inceleyen kişiler şöyle demiştir: Bu hüküm yedi defa haram ve helal kılınmıştır. Sonra nesh hakkındaki iddiaları saymakta ve şöyle demektedir: Mutanın helal ve sonra haram kılındığı bu yedi durum şunlardır.[19]
İbn. Kayyim el-Cezri şöyle demektedir: Şeriatta böyle bir neshin benzeri yoktur ve şeriatta bunun gibi bir nesh gerçekleşmez.[20],[21] Evet, eğer çelişkileri toplayacak olursak çok olacaktır ve bunların bazılarına işaret ediyoruz:
A. Haram kılınan yer hakkındaki görüşlerin barındırdığı çelişki:
1. Hayber’de haram kılındığı iddiası.
2. Hevezan bölgesinde haram kılındığı iddiası.
3. Mekke bölgesinde haram kılındığı iddiası.
B. Haram kılınma zamanı hakkındaki görüşlerin barındırdığı çelişki:
1. Hz. Ali’den (a.s) nakledildiği üzere Hayber savaşında helal ve haram kılınmıştır.
2. Hasan Basri ve Sibretu’l-Cehni’den nakledildiği üzere sadece kaza umresinde helal kılınmıştır.
3. Sibre-i el-Cehni’den nakledildiği üzere Mekke’nin fethedildiği gün helal ve haram kılınmıştır.
4. İshak b. Raşit Zühri’den aktardığı üzere Hz. Peygamber (s.a.a) Tebük savaşında onu yasaklamıştır.
5. Hz. Peygamber’in (s.a.a) “Evtas” gününde onu mubah kıldığı belirtilmiştir.
6. Hz. Peygamber’in (s.a.a) “Veda haccında” onu mubah kıldığı söylenmiştir.[22]
Öte taraftan eğer Hz. Peygamber (s.a.a) zamanında ilgili hüküm nesh edilmişse o halde neden ikinci halife haram kılma sorumluluğunu üstlenmektedir. Böyle bir durumda neshi Hz. Peygamber’e (s.a.a) isnat etmesi daha mantıklı değil miydi? Oysaki gözlemlediğimiz üzere şöyle demektedir: Allah Resulü (s.a.a) döneminde iki muta caiz idi ve ben bu iki mutayı yasaklıyorum ve bunları yapanı cezalandıracağım. Bu iki muta kadınlar ile evlilik mutası ve hac mutasından ibarettir.[23]
4. Sahabe ve Tabiinin Tavrı:
Mutanın helal olduğuna ve nesh edilmediğine inanan sahabeler ve tabiin şunlardır:
1. İmran b. Hasin
2. Abdullah b. Ömer
3. Selleme b. Ümeyye
4. Ma’bed b. Ümeyye
5. Zübeyir b. Evam
6. Halid b. Muhacir
7. Ubey b. Ka’ab
8. Rebiy’e b. Ümeyye
9. Seddi
10. Mücahid
11. İbn. Ovs-u Medeni
12. Enes b. Malik
13. Muaviye b. Ebu Sufyan
14. İbn. Cureyh
15. Nafi’i
16. Sebib b. Ebi Sabit
17. Hakem b. Uteybe
18. Cabir b. Yezit
19. el-Berra b. Azib.
20. Sehl b. Sa’d
21. Mugayre b. Şube
22. Selleme b. Ekve
23. Zeyd b. Sabit
24. Halid b. Abdullah Ensari
25. Ya’li b. Ümeyye
26. Safvan b. Ümeyye
27. Amr b. Huşeb
28. Ömer b. Dinar
29. İbn. Hacer
30. Said b. Habib
31. İbrahim en-Neha-i
32. Hasan Basri
33. İbn. Müseyyib
34. E’meş
35. Rebi b. Meysere
36. Ebi ez-ZuhriMetref
37. Malik b. Enes (görüşlerinin birinde)
38. Ahmed b. Hanbel bazı durumlarda
39. Ebu Hanife bazı cihetler esasınca.[24]
5. Muta Hakkındaki Şüpheler:
Birinci Şüphe: Nikâhın teşri kılınmasından maksat aile kurmak ve nesli sürdürmektir. Böyle bir hedef, gayesi cinsel güdünün tatmin edilmesinden ibaret olan geçici nikâh ile değil, daimi nikâh ile gerçekleşir.
Cevap: Bu şüphe gerçekte konu ve faydası arasında yapılan bir yanlışlıktan kaynaklanmaktadır; zira belirtilen şey evlilik hikmetinin beyanı hakkındadır ama hüküm bu hususa bağlı değildir. Çünkü akim, eşini tatmin etmeyen kadın ve çocuğun nikâhı da doğrudur. Genç evlilerin çoğunun evlenmedeki maksadı meşru yoldan cinsel güdülerini tatmin etme gayesidir. Onların evlat sahibi olmaları ve nesli sürdürmeleri zihinlerine gelmemiş olabilir. Elbette bu kesinlikle gerçekleşmektedir ama evliliklerin doğruluğu hususunda hiçbir şekilde etken değildir. Enteresan olan mutanın yararını cinsel güdüyü gidermeye özgü kılmalarıdır. Oysaki muta bazen nesli sürdürmek veya ev idaresini yapmak yahut evlatları yetiştirmek, onlara süt vermek veya veliliklerini üstlenmek için yapılan daimi evlilik gibidir. Burada muta karşıtlarına soruyoruz: Mutanın evlilik hikmetine karşı olduğu iddiasını güden sizler, daimi evlilik yapan ama daha ilk baştan iki ay sonra boşanma ile birbirlerinden ayrılmayı niyet eden bireyler hakkında ne düşünüyorsunuz? Acaba onların evliliği doğru mudur? İslam fıkıhçılarından hiçbir fıkıhçının böyle bir nikâhı yasak kılacağını sanmıyorum. Elbette herhangi birinin delil ve kanıtsız olarak bir söz söylemesi muhtemeldir. O halde muta ve evlilik arasındaki fark nedir? Bu fark sadece mutada belirli bir müddetin belirtilmesi ancak daimi evlilikte müddetin belirtilmemesidir. el-Menar yazarı şöyle demektedir: Geçmiş ve şimdiki alimlerin muta hakkında hassas olmaları ve onu yasak kılmaları, boşanma niyetiyle evliliğin yasak kılınmasını gerektirir. Elbette fıkıhçılar şöyle demektedir: Eğer erkek geçici evlilik niyeti güder ancak bu niyeti akit sözünde şart koşmazsa, böyle bir akit doğrudur. Lakin erkek tarafından bu hususun gizlenmesini hile olarak değerlendirirler. Bu nedenle böyle bir akit geçersiz olmaya mahkûmdur. Dolayısıyla vaktin açıkça dile getirildiği bir akdin geçersiz olduğu apaçıktır.[25]
Biz cevap olarak şöyle deriz: Kadın ve kocasının vakit belirlemeksizin belirli bir vakit üzerinde anlaşmaları durumunda (böylelikle bir hile olmayacaktır), yukarıdaki nikâh türü de bir sakınca taşımaksızın sahih olacaktır.
İkinci Şüphe: Geçici evliliğin caiz oluşu, Kur’an’da müminlerin sıfatları hakkında beyan edilen şeyler ile çelişir: “Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.”[26] Ayetin maksadı şudur: Bu hususlar dışında başka yolar peşinde koşan kimseler Allah’ın helal dairesinden çıkıp harama girerler ve muta nikâhıyla nikâhlanmış kadın da eş olmaz.
Cevap: Bu iddia delilsizdir. Böyle bir kadın eş sayılır ve kendi hükümlerini taşır. Nafaka ve kısmet hakkının olmayışı, onu eşlikten mahrum kılmaz. Kocasını tatmin etmeyen kadın, nafaka ve kısmet hakkına sahip olmamakla birlikte yine eş sayılır. Aynı şekilde küçük yaşta evlilik yapan kız da böyledir. Enteresan olan hükmün olmayışından mahiyet ve konunun yokluğuna kanıt getirilmesidir. Eşlilik iki eş arasında sağlanan bir ilişkidir ve bir takım hükümler bu ilişkiye egemendir. Bazı hükümlerin sadece bazı kısımlara özgü olması ise çok normaldir.
Üçüncü şüphe: Geçici evlilikte birey zina ve günah yapmaksızın eş olma ve evlilik hayatına girme niyeti taşımaz. Aksine sadece zina kasti güder.
Her ne kadar burada erkeğin zinaya bulaşmasına engel olan bir çeşit korunma, eş edinme ve engel bulunsa da kadının zinaya bulaşmasını engelleyen hiçbir korunma, eş edinme ve engel bulunmamaktadır; çünkü kadın istediği zaman kendini istediği her erkeğe sunabilir. Böyle bir durumda kadın şairin şu mısralarındaki gibi olur:
Sopalarla vurulan top bir erkekten sonra başka bir erkek tarafından kaçırılır.[27]
Cevap: Mutada korunmanın ve muhafaza edilmenin kadınları kapsamayıp sadece erkeklere özgü olduğunu nerden anladınız? Bu akdin şer’i olduğunu söylediğimiz zaman, bu her iki tarafında kendilerini zinadan koruyabileceği anlamına gelir. Genç kızları aykırı davranışlardan koruyan birkaç şey vardır:
1. Daimi nikâh.
2. Belirtilen şartlarıyla geçici nikâh.
3. Cinsel güdünün bastırılması.
Birinci şık üniversiteli kız ve oğlanlar için özellikle pratik değildir. Çünkü onlar genellikle aile yahut devletten aldıkları az bir gelir ile yaşamakta ve daimi evlilik yapamamaktadır. Cinsel yetinin bastırılması da çok zor ve meşakkatli olup sadece çok az olan örnek erkek ve kadınların yapabileceği meşakkatli bir davranıştır. O halde mümkün çözüm yolu, ikinci şıkka özgüdür. Bu yol ile iki taraf kendisini aykırı işlere ve fuhuş evlerine düşmekten koruyabilir. İslam dini son din, peygamberi son peygamber ve kitabı de en son kitaptır. Şeriatı tüm şeriatları sonlandırmıştır. O halde İslam’ın her toplumsal sorun için inanan kadın ve erkeğin haysiyetini korumak gayesiyle şer’i bir çözüm yolu bulundurması gerekir. Erkek ve kadınların cinsel sorunu da İslam dininin çözümsüz olarak bırakamayacağı önemli problemlerdendir. “Eğer Ömer mutayı yasaklamasaydı şaki bireyler dışında kimse zina etmezdi.”[28] Bu, çok meşhur olan, ihmal edildiği takdirde kötü neticelerin meydana geleceğini belirterek insanları uyaran İmam Ali’nin (a.s) sözüdür. Mutanın şiirde belirtilen örneğe benzetilmesi ise sözü söyleyenin muta nikâhının hakikati ve sınırlarına olan cahilliğinden kaynaklanmaktadır. Şiirde belirtilen husus Şia’ya atılan muta iftirasıdır.[29] Oysaki Şia bu iftiradan münezzehtir. Şia’nın bakışında muta yapmış kadın aralıksız bir şekilde erkekler ile birlikte olamaz. Böyle bir kadının her evlilikten sonra iddet tutması gerekir. O halde her zaman kendini bir erkeğe sunması nasıl mümkün olabilir?! Suphanallah! Şia’ya iftira atmada ve yalan isnat etmede ne kadar cüret taşımaktalar. Şiirin içeriği ilahi vahiy ve semavi şeriata hakaret etmekten başka bir şey değildir. Oysaki tüm müfessir ve hadisçiler mutanın bir dönem teşri edildiği hususunda görüş birliği taşırlar. Eğer bir yasaklama ve nesh edilme hususu olsa bile bu hükmün şer’i kılınması ve onunla amel edilmesinden sonradır.
Daha fazla bilgi edilmek için aşağıdaki başlıklara müracaat edebilirsiniz:
1. Geçici Evlilik (Muta) ve Şartları, 627. soru.
2. Toplumda Muta Hükmünün Uygulanması Önündeki Sorunlar, 353. soru.
3. Bakire Kız İle Geçici Evlilik Yapmak, 3283. soru.
4. Geçici Evlilik en İyi Çözümdür, 743. Soru.
[1] İndeks: Geçici evlilikten sonra yeniden evlenme, Soru: 1099
[2] Nisa suresi, 24. ayet.
[3]Taberi Tefsir-i Kebirde, Zamahşeri Keşşsafta, Fahrı Razi tefsirinde, Nevevi Şerh-i Sahih-i Müslim’de nikah babının başında ve diğer büyük alimler bu kıraati kesin addetmişlerdir. Bu durumda “ila ecelin musamma” cümlesinin ayetten olmaması ve ayetin maksadını açıklamak için getirilmiş olması tabii olacaktır.
[4]İzdivacı Muvakkat, s. 14 – 15, Mecme-i Cihaniyi Ehlibeyt (a.s).
[5] Nisa suresi, 3. ayet.
[6] Nisa suresi, 4. ayet.
[7] Nisa suresi, 25. ayet.
[8]Muminun suresi, 6. ayet.
[9] Nisa suresi, 25. ayet.
[10]Sahih-i Müslim, c. 14, s. 131; MüsnediAhmed, c. 6; Fethu’l-Bari, c. 9, s. 149.
[11]Keşşaf, c. 1, s. 498, çapı Beyrut.
[12]Tefsir-i Taberi, c. 5, s. 9; Tefsir-i Fahrı Razi, c. 10, s. 5; ed-Durru’l-Mansur, c. 2, s. 140.
[13]Sahih-i Buhari, c. 2, s. 168 ve c. 6, s. 33; Sahih-i Müslim, c. 4, s. 48; Süneni Nesai, c. 5, s. 155; MüsnediAhmed, c. 4, s. 426 sahih senetli.
[14]Neyli’l-Evtar, c. 6, s. 271; Fethu’l-Bari, c. 9, s. 150.
[15]Muminun suresi, 6 - 7. ayet.
[16]Talak suresi, 1. ayet.
[17]Ahkamu’l-Kur’an, 290, s. 184 – 195, Bab-ı Mut’a, Daru’l-Kutubu’l-İlmiye; Sahih-i Müslim Nevevi şerhli, c. 9, s. 179, Bab-ı Nikahı Mut’a; İrşadu’s-Sari der Şerhi Buhari, bab-ı 32, Nehyi Peygamber ez nikahı Mut’a, hadis 5115 – 5119.
[18]Sahih-i Müslim, c. 2, s. 130, çapı Daru’l-Fikr, Beyrut.
[19]Tefsir-i Kurtubi, c. 5, s. 130 – 131.
[20]Zadu’l-Mead, c. 2, s. 204.
[21]İzdivacı Muvakkat, s. 17 – 21, Mecme-i Cihaniyi Ehlibeyt (a.s).
[22]el-İnsaf fi Mesail-i damefihi’l-Hilaf, s. 534.
[23]Şerh-i Meani-u’l-Asar, c. 2, s. 146.
[24]el-Gadir, c. 6, s. 220 ve İzdivacı Muvakkat der İslam, s. 133 ve Muta ez Fekiki ve Ahkamu’ş-Şer’iyye fi’l-Ahvali’ş-Şahsiyye, c. 1, s. 28.
[25]Tefsir-i el-Menar, c. 3, s. 17.
[26]Muminun suresi, 5 - 7. ayet.
[27] Tefsir-i el-Minar, c. 5, s. 13.
[28]Müstedreku’l-Vesail, c. 14, s. 478.
[29]Kitabu’s-Sünneve’ş-Şia, s. 65 – 66.