Gelişmiş Arama
Ziyaret
15998
Güncellenme Tarihi: 2011/06/20
Soru Özeti
Neden Allah Resulü (s.a.a) Usame adındaki bir genci İslam ordusunun komutanlığına seçti? Bazılarının muhalefet etmesine rağmen neden komutanı değiştirmedi?
Soru
Neden Allah Resulü (s.a.a) Usame adındaki bir genci İslam ordusunun komutanlığına seçti? Bazılarının muhalefet etmesine rağmen neden komutanı değiştirmedi?
Kısa Cevap

Bazılarının Usame’nin komutanlığına muhalefet etmesi bahaneydi; zira o şartlarda Medine’yi terk etmek istemiyorlardı. Usame dışında başka her kim seçilseydi de yine muhalefet edeceklerdi. İmam Ali (a.s) da bu makama seçilmedi; zira Peygamber-i Ekrem (s.a.a) bazıları olmadan Hz. Ali’nin (a.s) Medine’de kalmasını ve hilafeti üstlenmesini istemekteydi. Usame’nin komutanlığa seçilmesinin nedenleri olarak aşağıdaki ihtimaller dile getirilebilir:

1. Usame’nin ordu komutanlığı için liyakat ve salahiyet taşıması (Peygamber böyle buyurmuştu).

2. Ondan başka her kim komutanlığa seçilseydi, Peygamberden (s.a.a) sonra kendi kabilesinin desteğiyle hilafet iddiasında bulunma ihtimali vardı. Usame bir kölenin oğlu olduğu için hiçbir kabilenin desteğini taşımıyordu.

3. Ordunun liderliğinin bir takım iddialar taşıyan diğer şahıslara devredilmesi halinde askeri bir topluluk ellerinde olmasından ötürü onlar bundan kötü bir şekilde istifade edebilirlerdi. Çok açık olduğu üzere onların komutan olması durumunda Peygamberin (s.a.a) emrinden çıkmaları ve orduyu hareket ettirmemeleri daha kolay olacaktı.

4. Allah Resulü (s.a.a) toplumsal makam ve mevkilerin liyakat ve uzmanlıktan başka bir şey istemediğini ve hiç bir zaman ömür ve yaşa bakmadığını halka kavratmak istiyordu.

5. Allah Resulü’nün (s.a.a) bu girişimiyle bazı sahabeler test edildi. İslam iddiasında bulunan bazılarının gerçek çehresi ve Allah Resulü’nün (s.a.a) emirlerine uymada kendilerinin bağlılık dereceleri herkes için aydınlanmış oldu.

Ayrıntılı Cevap

Usame, Zeyd b. Harise’nin oğludur. Zeyd cahiliyet zamanında esir oldu. Hekim b. Hizan onu Akkaz pazarında satın aldı ve Hz. Hatice’ye (a.s) hediye etti. Hatice de onu Allah Resulü’ne (s.a.a) bağışladı. Bu yüzden Zeyd b. Harise Peygamber-i Ekrem’in yanında büyüdü ve Allah Resulü’ne yönelik büyük bir ilgi ve bağlılığı oluştu. Allah Resulü de onu evlatlık edindi ve kendisi Mute savaşında şehid oluncaya dek Peygamberin (s.a.a) yanında kaldı.[1] Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Veda Haccından döndükten sonra içinde Ebubekir, Ömer, Ebu Ubeyde ve Saad b. Ebu Vakkas gibi tanınmış şahısların bulunduğu Ensar ve Muhacirlerden oluşan bir ordu oluşturdu, kendi eliyle Usame’ye bir sancak verdi ve ona şöyle buyurdu: “Allah’ın adıyla ve Allah yolunda savaş.”[2] O günden sonraki günde Peygamber-i Ekrem hastalanıp yatağa düştü. Hasta vaziyetteyken ordunun karargâhtan hareket etmesi hususunda bir takım engellemeler ile karşılaştığı duyumunu aldı. Bu olaydan ötürü çok üzüldü. Omzuna bir havlu atmış ve başına bir mendil bağlamış vaziyette minbere çıktı ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar ben ordunun hareketinin gecikmesinden rahatsızım. Öyle görünüyor ki Usame’nin komutanlığı sizden bazılarına ağır geldi ve eleştirmeye başladınız; ama sizin itaatsizliğiniz yeni değildir. Bundan önce de onun babasının komutanlığını eleştiriyordunuz. Allah’a yemin olsun ki hem onun babası bu makama layık idi ve hem de evladı bu makama layıktır…”[3] O halde soru soran değerli kullanıcının ima ettiği gibi Usame asla acemi bir genç değildi. Bilakis Peygamberin (s.a.a) sözlerine göre o ordunun komutanlığı için liyakatli ve salahiyetli bir şahıs idi. Bu itaatsizlik de sadece bahane aramaktan ibaretti. Bundan dolayı Allah Resulü (s.a.a) kendi ziyaretine gelen sahabelerin büyüklerine sürekli tavsiyede bulunmakta ve şöyle buyurmaktaydı: Usame’nin ordusunu harekete geçirin ve onun ordusundan ayrılmak isteyen kimselere Allah lanet etsin.[4] Peygamberin (s.a.a) hali daha vahimleştiğinde bahane arayan ve ordunun hareketini on altı gün geciktiren bazıları bu sefer Allah Resulü’nün vahim halini bahane ettiler ve Medine’ye döndüler. Eğer bu fertler Peygamber-i Ekrem için kaygılıydıysalar, nefsani ve alçak heveslerin ve de makam peşinde değildiyseler, neden Peygamber-i Ekrem vefat ettikten sonra onun kefenlenme ve defnedilme merasimine katılmadılar?! Usame dışında başka her kim komutanlığa seçilseydi, yine bahane getirecek, olayları temayül ve istekleri doğrultusunda yönlendirmek ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a) sonrası hilafetin akıbetini belirlemek için Medine’yi terk etmeyeceklerdi. Medine’yi bu durumda terk etmemek muhaliflerin hedefi olduğu için, hiç bir durumda İslam ordusuna katılmaya ve cihada gitmeye niyetleri yoktu.

Usame’nin Seçilmesi Ve Değiştirilmemesinin Delilleri:

1. Usame’nin ordu komutanlığı için liyakat ve salahiyet taşıması (Peygamber böyle buyurmuştu).

2. Allah Resulü (s.a.a) yaklaşık yirmi yaşında olan Usame’yi İslam ordusunun komutanlığına seçmede sağgörü ve basiret gösterdi; zira ondan başka her kimi seçseydi, Peygamberden (s.a.a) sonra hilafet iddiasında bulunma ihtimali vardı. Ama Usame köle evladı olduğu için kabile desteği bulunmuyordu. Bu yüzden bu ihtimal kendisi hakkında uzak görünüyordu. Eğer iddia etseydi bile kimse onu desteklemezdi. Öte taraftan kendisi Zeyd’in evladıydı ve Peygamberin (s.a.a) emirlerinden çıkması uzaktı. Hz. Ali (a.s) da ordunun komutanlığına atanmadı, zira onun Medine’de kalması ve hilafeti üstlenmesi gerekiyordu.    

3. Ordunun liderliğinin bir takım iddialar taşıyan diğer şahıslara devredilmesi halinde askeri bir topluluk ellerinde olmasından ötürü onlar bundan kötü bir şekilde istifade edebilirlerdi. Çok açık olduğu üzere onların komutan olması durumunda Peygamberin (s.a.a) emrinden çıkmaları ve orduyu hareket ettirmemeleri daha kolay olacaktı.

4. Allah Resulü (s.a.a) toplumsal makam ve mevkilerin liyakat ve uzmanlıktan başka bir şey istemediğini ve hiç bir zaman ömür ve yaşa bakmadığını halka kavratmak istiyordu. O halde Peygamberin bu işi bir taraftan Hz. Ali’nin (a.s) muhaliflerini uzaklaştırmak ve öte taraftan da gücü (orduda ve Medine’de) onlara vermemek için uyguladığı en güzel yöntemdi. Ama bilahare başka meseleleri düşünen bir grup Peygamberin buyruğundan dışarı çıktı.

5. Allah Resulü’nün (s.a.a) bu girişimiyle bazı sahabeler test edildi. İslam iddiasında bulunan bazılarının gerçek çehresi ve Allah Resulü’nün (s.a.a) emirlerine uymada kendilerinin bağlılık dereceleri herkes için aydınlanmış oldu. Bu da bunun bir başka hikmetiydi. Müslümanlar Kur’an’ın açık emriyle Peygambere uymakla yükümlüdür, Allah Resulü’nün halka uyması diye bir şey söz konusu olamaz. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.”[5] Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) tüm söz ve davranışları herkes için hüccettir, Peygamber başkalarının mantıklı olmayan istekleri karşısında teslim olamaz ve bu doğru da değildir. 



[1] Bkz: Kumi, Şeyh Abbas, Müntehü’l-Amal, c. 1, s. 166, çap-ı çarom, Nesim-i Hayat, Kum, 1387 h.k.

[2] İbn. Ebi’l-Hadid Mutezili, Abdülhamid, Şerh-i Nehcü’l-Belağa, c. 1, s. 159, Kütüphane-i Ayetullah Maraşî Necefi, Kum, 1404 h.k.

[3] Tabersi, Ahmed b. Ali, İhticac, c. 1, s. 71, Neşr-i Mürteza, Meşhed, 1403 h.k

[4] Temimi, Numan b. Muhammed, Deaimu’l-İslam, c. 1, s. 40, Daru’l-Maarif, Mısır, 1385 h.k.

[5] Haşr, 7.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar