Please Wait
Ziyaret
5235
5235
Güncellenme Tarihi:
2014/06/23
Soru Özeti
İslam Dinin Zarurileri Nelerdir?
Soru
İslam Dinin Zarurileri Nelerdir?
Kısa Cevap
Dinin zarurileri din sahibi tarafından açık bir şekilde tespit edilmiş şeylerdir. Dinin zaruri has ve genel olmak üzere iki kısımdır:
Has zaruriler din sahibi tarafından o dinin genel insanları için değil, belki has kişileri için açık bir şekilde sabit olunmuş şeylerdir. Genel zaruriler ise söz konusu dine giren, o dinin adap ve şeraitinden haberdar ve O dinin takipçileriyle muaşeret içinde olan her kes için söz konusu din sahibi tarafından açık ve bedihi bir şekle zikir edilmiş olan şeylerdir.
Mutlak olarak “zaruriler” denildiğinde, zarurilerden ikinci kısım kast ediliyor. Bu tür zarurilerin alameti şudur ki şeriat sahibi tarafından söz konusu şeyin açık delilleri, açık burhanları ve açık emareleri var olmasıdır. Ve söz konusu delillerin şeriat sahibine intisap edilmesi o denli meşhur olacak ki şeyin doğru olduğu hakkında var olan hadsi, o dinin dâhilinde bulunanlar ve o dinin takipçileriyle haşir ve neşir olan kimseler için kesin olduğu ve bu cihetle bu dine mensup olan her kesin ona iman ettiği açıktır.
Dinin zarurileri, söz konusu dinin ehli olan kimselerin; avamı ve havası kendisine inandıkları şeylerdir denildiğinde bu kanaldan zaruri ve tanındığı içindir. Yoksa kim gelip hangi mesele hakkında yetmiş üç fıkraların tümünün durumlarını araştıracak söz konusu fırkaların avam ve havasların o meseleye itikat edip etmediğini araştıracak? Ama bununla birlikte bazı meseleler vardır ki araştırmaksızın bütün İslam fırkaları tarafından kendisine iman edildiği biliniyor. Kabe’nin kıble, beş vakit namazın var olduğu ve buna benzer meseleler gibi.
Bir meselenin dinin zarurilerinde olma şartlarından bir diğeri söz konusu mesele din ile alakalı bir mesele olmalıdır. Dinin zaruri kelimesinin kendisi buna delalet ettiği gibi. Dolayısıyla dinin taalluk ettiği meselelerden olmayan bir mesele dinin tüm takipçileri tarafından kabul görülmüş olsa bile dinin zarurilerinden sayılmaz. “Tüm kendi cüzünden daha büyüktür” veya “Ebu Kubeys” dağı Mekke’nin etrafındadır meseleleri gibi.
Böyleli bir meselenin (zaruri) inkâr edilmesi, bazı haletlerde sahibi kâfir olacak ve bunun iki durumu vardır:
Bir: İnkâr eden kimse, inkâr edeceği meseleye din sahibinin söz konusu meseleye inancı var ve kabul etmiş olduğunun farkında ve bilecek ki söz konusu meselenin inkârı din sahibini inkâr etmesini gerektiriyor. İşte bunu bildiği halde inkâr ederse kâfir olacaktır. Onun bu inkârı din sahibini inkârı etme anlamında olduğu için kâfir oluyor. Hatta bu durumlarda bile meselenin bazı dallarında inkâr edeni tekfir etmek teemmülü gerektirir. Bir sonraki meseleden de bu konu daha açık bir şekilde anlaşılacaktır.
İkin: inkârcı inkâr ettiği şeyi dinden ve dinin hükümlerinden saydığı halde inkâr ediyor. Asıl maksadın bu olduğu da uzak değildir. el-Kâfi kitabında İmam Muhammed Bakırdan (a.s.) nakledilmiş Acliy Merviye sahihasinda şöyle denilmektedir: “Abd’ın kendisiyle müşrik olacağı en ufak şey nedir diye sordum? Şöyle dedi: hurma çekirdeğine çakıl ve çakıla hurma çekirdeğidir demek ve ona inanmaktır”.
Şunu söylemek gerekir ki bir şey bir kimsenin yanında dinden oluşu sabit olunmuş dolayısıyla kendisi için dinin zarurilerinden ve başka birisi için sabit olunmamış ve dolayısıyla onun için dinin zarurilerinden sayılmayabilir. Yani bir şey has zarurilerden olması mümkündür. Şöyle ki bir şahıs için her hangi bir meselenin ve her hangi bir şeyin delilleri açık ve söz konusu din ehlinden olan bir kimse için aynı dinin sahibi tarafından sabit olduğu bedihidir. Ama başka birisinin bu söz konusu mesele hakkında yakini yoktur. Bu cihetledir ki bizim fakihler arasında dinin zarurileri noktasında ihtilaf var olmakta ve dolayısıyla bazıları; “falan mesele ezhar, meşhur veya güçlü görüşe göre” şeklinde terimler kollanmışlardır.[1]
Has zaruriler din sahibi tarafından o dinin genel insanları için değil, belki has kişileri için açık bir şekilde sabit olunmuş şeylerdir. Genel zaruriler ise söz konusu dine giren, o dinin adap ve şeraitinden haberdar ve O dinin takipçileriyle muaşeret içinde olan her kes için söz konusu din sahibi tarafından açık ve bedihi bir şekle zikir edilmiş olan şeylerdir.
Mutlak olarak “zaruriler” denildiğinde, zarurilerden ikinci kısım kast ediliyor. Bu tür zarurilerin alameti şudur ki şeriat sahibi tarafından söz konusu şeyin açık delilleri, açık burhanları ve açık emareleri var olmasıdır. Ve söz konusu delillerin şeriat sahibine intisap edilmesi o denli meşhur olacak ki şeyin doğru olduğu hakkında var olan hadsi, o dinin dâhilinde bulunanlar ve o dinin takipçileriyle haşir ve neşir olan kimseler için kesin olduğu ve bu cihetle bu dine mensup olan her kesin ona iman ettiği açıktır.
Dinin zarurileri, söz konusu dinin ehli olan kimselerin; avamı ve havası kendisine inandıkları şeylerdir denildiğinde bu kanaldan zaruri ve tanındığı içindir. Yoksa kim gelip hangi mesele hakkında yetmiş üç fıkraların tümünün durumlarını araştıracak söz konusu fırkaların avam ve havasların o meseleye itikat edip etmediğini araştıracak? Ama bununla birlikte bazı meseleler vardır ki araştırmaksızın bütün İslam fırkaları tarafından kendisine iman edildiği biliniyor. Kabe’nin kıble, beş vakit namazın var olduğu ve buna benzer meseleler gibi.
Bir meselenin dinin zarurilerinde olma şartlarından bir diğeri söz konusu mesele din ile alakalı bir mesele olmalıdır. Dinin zaruri kelimesinin kendisi buna delalet ettiği gibi. Dolayısıyla dinin taalluk ettiği meselelerden olmayan bir mesele dinin tüm takipçileri tarafından kabul görülmüş olsa bile dinin zarurilerinden sayılmaz. “Tüm kendi cüzünden daha büyüktür” veya “Ebu Kubeys” dağı Mekke’nin etrafındadır meseleleri gibi.
Böyleli bir meselenin (zaruri) inkâr edilmesi, bazı haletlerde sahibi kâfir olacak ve bunun iki durumu vardır:
Bir: İnkâr eden kimse, inkâr edeceği meseleye din sahibinin söz konusu meseleye inancı var ve kabul etmiş olduğunun farkında ve bilecek ki söz konusu meselenin inkârı din sahibini inkâr etmesini gerektiriyor. İşte bunu bildiği halde inkâr ederse kâfir olacaktır. Onun bu inkârı din sahibini inkârı etme anlamında olduğu için kâfir oluyor. Hatta bu durumlarda bile meselenin bazı dallarında inkâr edeni tekfir etmek teemmülü gerektirir. Bir sonraki meseleden de bu konu daha açık bir şekilde anlaşılacaktır.
İkin: inkârcı inkâr ettiği şeyi dinden ve dinin hükümlerinden saydığı halde inkâr ediyor. Asıl maksadın bu olduğu da uzak değildir. el-Kâfi kitabında İmam Muhammed Bakırdan (a.s.) nakledilmiş Acliy Merviye sahihasinda şöyle denilmektedir: “Abd’ın kendisiyle müşrik olacağı en ufak şey nedir diye sordum? Şöyle dedi: hurma çekirdeğine çakıl ve çakıla hurma çekirdeğidir demek ve ona inanmaktır”.
Şunu söylemek gerekir ki bir şey bir kimsenin yanında dinden oluşu sabit olunmuş dolayısıyla kendisi için dinin zarurilerinden ve başka birisi için sabit olunmamış ve dolayısıyla onun için dinin zarurilerinden sayılmayabilir. Yani bir şey has zarurilerden olması mümkündür. Şöyle ki bir şahıs için her hangi bir meselenin ve her hangi bir şeyin delilleri açık ve söz konusu din ehlinden olan bir kimse için aynı dinin sahibi tarafından sabit olduğu bedihidir. Ama başka birisinin bu söz konusu mesele hakkında yakini yoktur. Bu cihetledir ki bizim fakihler arasında dinin zarurileri noktasında ihtilaf var olmakta ve dolayısıyla bazıları; “falan mesele ezhar, meşhur veya güçlü görüşe göre” şeklinde terimler kollanmışlardır.[1]
[1] Bkz. Neraki, Mevla Ahmet b. Muhmmet Mehdi, “rsail ve Mesahi”, Kum: Kongre-i Nerakyeyn; Molla Mehdi ve Molla Ahmet, c. 2, s.336-338.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar