Gelişmiş Arama
Ziyaret
12310
Güncellenme Tarihi: 2012/03/10
Soru Özeti
Rivayetlerde işlerin sağ el ile yapılması üzerinde durulmasının sırrı nedir?
Soru
Rivayetlerde işlerin sağ elle başlanması üzerinde tekit edilmesinin sırrı nedir? İşe sağ elle başlama doğrultusundaki emir itibari midir veya hakiki ve tekvini bir etkisi var mıdır? Hakiki ve tekvini bir etkisi varsa bu iddianın delili nedir?
Kısa Cevap

Uygun bir neticeye ulaşmak için cevabı üç merhalede sunacağız.

Bir. Amelleri sağ el veya sağ ayakla yerine getirmek ve onun önemi (dünya ile alakalıdır)

İki. Ashab-ı yemin (Sağcılar) ve amel defterinin sağ ele verilmesi (ahiretle alakalıdır)

Üç. Acaba bu şeyler itibari işlerden midir yoksa hakiki ve tekvini işlerden mi?

Birinci bölüm:

Sağ ve sol elin her ikisi de Allah’ın mahlûku ve nimetidir ve bunların her biri hakikidir ve bu doğrultuda ikisi arasında fark yoktur.

Ama böyle olmakla birlikte İslam öğretilerinde sağ el ve sağ ayak için zikredilen faziletlerin sol el ve sol ayak için olmadığını görüyoruz. Örneklendirmek gerekirse:

İmam Sadık (a.s) namazın arkasından sağ eliyle sakalını tutuyor ve üç defa şöyle diyordu: Ey Allah’ım! Müşkül ve zorluğumu sen hallet. O halde sağ el ve sağ ayak için söz konusu edilen fazilet sol el ve sol ayak için söz konusu değildir.

İkinci bölüm:

Dini metinlerde sağ elin ahirette de fazilete sahip olduğuna delalet eden konuların göze çarptığını görüyoruz. Örneğin “Ashab-ı yemin (Sağcılar-İman edenler)” ayetinin şeni nüzulünde (iniş sebebi) Cabir Ca’fi, İmamı Bakır (a.s)’ın Ali (a.s)’den naklettiği bir rivayete göre Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Peygamber, Pazartesi günü nübüvvete ulaştı ve Salı sabahı ben ona iman ettim. Peygamber namaz kılıyordu ben de onun sağ tarafına durarak namaz kılıyordum ve benden başka hiç kimse onunla namaz kılmıyordu ve Allah-u Teâlâ “Ashab-ı yemin…” ayetini indirdi.

Fahri Razi, Ashab-ı yemin konusunda üç görüş nakleder:

1. Amel defterini sağ eliyle alan kimseler.

2. Ashab-ı güç ve kudret (genellikle sağ elin gücünün sol elin gücünden daha çok olduğu dikkate almakla birlikte onlara Ashab-ı yemin denilir).

3. Ashab-ı nur ve hidayet. İbni Abbas, Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakleder: Allah yaratıklarını iki kısım üzere yarattı ve beni onların en iyisi kararlaştırdı ve Allah-u Teâlâ’nın: “Ashab-ı yemin ve Ashab-ı şimal” buyruğunca ben Ashab-ı yemin’im ve hatta onların en iyisiyim. Ali b. İbrahim şöyle diyor: Yemin, Müminlerin Emiri Ali (a.s)’dir ve ashab, onun Şialarıdır.

Ayetin iniş sebebi ve bu konuda gelen rivayetleri göz önünde bulundurarak bu kimselerin güzel mayalı ve nurlu olmaları ve güzel amellerinden dolayı onlara Ashab-ı yemin denildiği sonucuna varıyoruz.

Üçüncü bölüm:

Konulan kanunlar ve ilahi hükümlerin tamamı itibaridir ama vehmi ve hayali kökene dayanması mümkün olan ferdi ve şahsi itibarların aksine, hakikatten kaynaklanan ve eser sahibi olan itibari şer’i dir (Kanun Koyucu, itibar etmiştir).

Şia, hükümlerin ölçüleri olarak isimlendirilen ilahi hükümlerin, maslahat ve fesatlara (mefsede) tabi olduğuna inanır. Bu esas üzere sağ el için açıklanan şeyler bu baptandır.

 

Ayrıntılı cevap:

Uygun bir neticeye ulaşmak için cevabı üç merhalede sunacağız.

Bir. Amelleri sağ el veya sağ ayakla yerine getirmek ve onun önemi (dünya ile alakalıdır)

İki. Ashab-ı yemin (Sağcılar) ve amel defterinin sağ ele verilmesi (ahiretle alakalıdır)

Üç. Acaba bu şeyler itibari işlerden midir yoksa hakiki ve tekvini işlerden mi?

Birinci bölüm:

İnsanın hakikati, onun nefis ve ruhudur ve cisim aracı unvanıyla insanın hizmetine sunulmuştur. Bu sebeple insanın azaları arsında bir fark yoktur ve bu azaların her biri kendi yerinde özel değere sahiptir. Ne var ki yaratılı âlemi düzeninde tekvini surette farklılıkların olduğu gibi doğal olarak yaratılış gereği bu azalar arasında da farklılıklar vardır. Bundan dolayı baş gibi bazı azaların, parmak gibi diğer azalara üstünlüğü vardır.

Sağ ve sol elin her ikisi de Allah’ın mahlûku ve nimetidir ve bunların her biri hakikidir ve bu doğrultuda ikisi arasında fark yoktur.[1]

Ama böyle olmakla birlikte İslam öğretilerinde sağ el ve sağ ayak için zikredilen faziletlerin sol el ve sol ayak için olmadığını görüyoruz. Örnek unvanında iki hadise işaret edeceğiz.

1. Bir hadiste Masum (a.s) şöyle buyurur: Namazdan sonra sağ eliyle sakalını tutarak üç defa: “Yazel celali vel ikram irhamni minennar… (yani ey celal ve ikram sahibi olan Allah bana merhamet et diyen kimseyi Allah bağışlar ve ondan razı olur.”[2]

İmam Sadık (a.s) namazın arkasından sağ eliyle sakalını tutuyor ve üç defa şöyle diyordu: Ey Allah’ım! Müşkül ve zorluğumu sen hallet.[3]

2.İmamlardan (a.s) mescide girmenin fazileti hakkında; mescide sağ ayakla girmek ve sol ayakla çıkmanın faziletli olduğu nakledilmiştir.[4]

Bu sebeple rivayetlerde de açıkça beyan edildiği gibi sağ el ve sağ ayak için zikredilen faziletler, sol el ve sol ayak için söz konusu değildir ve bu esas üzere dünyevi ve uhrevi etkilerin yüklendiği bu işler, şer’idir.

İkinci bölüm:

Dini metinlerde sağ elin ahirette de fazilete sahip olduğuna delalet eden konuların göze çarptığını görüyoruz. Örneğin “Ashab-ı yemin (Sağcılar-İman edenler)”[5] ayetinin şeni nüzulünde (iniş sebebi) Cabir Ca’fi, İmamı Bakır (a.s)’ın Ali (a.s)’den naklettiği bir rivayete göre Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Peygamber, Pazartesi günü nübüvvete ulaştı ve Salı sabahı ben ona iman ettim. Peygamber namaz kılıyordu ben de onun sağ tarafına durarak namaz kılıyordum ve benden başka hiç kimse onunla namaz kılmıyordu ve Allah-u Teâlâ “Ashab-ı yemin…” ayetini indirdi.[6]

Fahri Razi, Ashab-ı yemin konusunda üç görüş nakleder:

1. Amel defterini sağ eliyle alan kimseler.

2. Ashab-ı güç ve kudret (genellikle sağ elin gücünün sol elin gücünden daha çok olduğu dikkate almakla birlikte onlara Ashab-ı yemin denilir).

3. Ashab-ı nur ve hidayet.[7]

İbni Abbas, Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakleder: Allah yaratıklarını iki kısım üzere yarattı ve beni onların en iyisi kararlaştırdı ve Allah-u Teâlâ’nın: “Ashab-ı yemin ve Ashab-ı şimal” buyruğunca ben Ashab-ı yemin’im ve hatta onların en iyisiyim.[8] Ali b. İbrahim şöyle diyor: Yemin, Müminlerin Emiri Ali (a.s)’dir ve ashabı, onun Şialarıdır.[9]

Kummi’nin rivayetinin anlamına göre “Yemin” Ali (a.s) ve Ashab-ı yemin, onun Şialarıdır.

Her halükarda rivayet, ayetin Ali (a.s) ve onun Şiaları hakkında indiğini değil, ayetin dışsal somut örneğini gösterme babından nazil edildiğini söylemek istiyor.[10]

Ayet-i Şerife’den yararlanarak, mahşer ashabı üçe ayrılır: Sabikun, Ashab-ı yemin ve Ashab-ı şimal.

A. Sabikun, hardal tanesi kadar emre itaatsizlik yapmayanlar yani nebiler ve onların vasileri olan masumlardır. B. Mukarrebun, Allah nezdinde Ashab-ı yemin - bazı günahlarla kirlenmiş olsalar bile-  müminlerdir. C. Ashab-ı şimal, iman ehli olmayanlardır.[11]

Ayetin iniş sebebi ve bu konuda gelen rivayetleri göz önünde bulundurarak bu kimselerin güzel mayalı ve nurlu olmaları ve güzel amellerinden dolayı ve amel defterlerinin sağ taraftan verileceğini de göz önünde bulundurarak, onlara Ashab-ı yemin denildiği sonucuna varıyoruz.[12]

Üçüncü bölüm:

Acaba bu işler itibari işlerden midir veya hakiki ve tekvini eserleri var mıdır? Sorusuna gelince bu konuda şöyle diyeceğiz:

Birincisi, Şer’i ve kararlaştırılmış hükümlerin tamamı itibaridir ikincisi bunlar, vehmi ve hayali işler anlamına gelmez aksine maslahat ve fesatlar esasınca şer’i itibarlardır (Allah kararlaştırmıştır). Bu maslahatlar hükmün bizzat kendisinin veya hükümle alakalı olan şeylerle kararlaştırılması mümkündür. O halde şer’i hükümler itibari olmakla birlikte aynı zamanda hakiki ve eser sahibidir. Elbette kanun ve hükümler, genel hikmetler etrafında değil maslahat ve baskın hikmetler etrafında dönüp dolaşır.[13]

Her halükarda Şia, hükümlerin ölçüleri olarak isimlendirilen ilahi hükümlerin, maslahat ve fesatlara (mefsede) tabi olduğunu kabul eder[14] bu sebeple, sağ el için açıklanan şeyler bu babtandır.

 


[1] “Muhammed b. Müslim” den İmam Sadık (a.s)’ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Ben namazda sol elimi dua için açmış bir haldeyken adamın biri yanımdan geçerek bana: Ey Allah’ın kulu! Sağ elinle dua et dediğinde ona şöyle dedim:  Ey Allah’ın kulu! Zatı Akdesi İlahi’nin bu el üzerinde hakkı olduğu gibi, o el üzerinde de hakkı vardır.” Kuleyni, Muhammed b. Yakup, “Kafi”, Tahran 1365 h.k, Daru’l kütübü’l İslamiye c. 2, s. 480.

[2] A.g.e: s. 546.

[3] A.g.e: s. 566, Allahümme ferric anni kurbeti ve accil afiyeti vekşif zurri (üç defa).

[4] Hurr Amuli, “Vesailü’ş Şia”, Kum 1409 h.k, Müessesetü Âlül –Beyt, c. 5, s. 246, hadis 6458.

[5] Vâkıa Suresi, 27.

[6] Haskalani, Abdullah b. Ahmet, “Şevahidü’t tenzil li kavaidü’t tafzil”, Tahran, birinci baskı, 1411 k, Sazmani çap ve intişarati vezareti irşadi İslami, c. 2, s. 300.

[7] Fahrettin Razi, Ebu Abdullah Muhammed b. Amr, Beyrut, üçüncü baskı 420 k, Daru İhyaü’t türas el-Arabi, c. 29, s. 404.

[8] Meclisi, Muhammed Bakır, “Biharu’l envar”, Beyrut-Lübnan, 1404, Müessesetü’l vefa, c. 16, s. 120.

[9] Kummi Ali b. İbrahim, “Tefsiru’l Kummi”, Kum, dördüncü baskı 1367 ş, Daru’l Kitap, c. 2, s. 348.

[10] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “El-Mizan fi tefsiru’l Kur’an”, Kum, beşinci baskı, 1374 ş, Musevi Hamedani, Muhammed Bakır, c. 19, s. 220, Defteri İntişarti İslami Cami’ayi Müderrisini Huzeyi İlmiyeyi Kum.

[11] Tayyip, Seyit Abdülhüseyin, “Etyabu’l beyan fi tefsiru’l Kur’an”, Tahran, ikinci baskı 1378 ş, İntişaratu’l İslam, c. 11, s. 94.

[12] Şayet şöyle denilmesi de mümkündür; elleri kesilmiş doğru dürüst kimseler veya kötü işlerinden dolayı sol elleri kesilenler amel defterlerini nasıl alacaklar? Cevap: Kıyamet günü herkes tam ve kâmil olarak diriltilecektir.

[13] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “El-Miszan fi tefsiru’l Kur’an”, Musevi Hamedani, Muhammed Bakır, c. 2, s. 346.

[14] Becnurdi, Hasan b. Aga Bozork Musevi, “El-Kava’idü’l fıkhiyye”, İran-Kum, birinci baskı 1419 h. k,  Neşu’l hadi, c. 7, s. 336. Hüve ennel hak indena el imamiyyetü ennel ahkam tabi’atü lil mesalih vel mefasit elleti nüsemmiha bi milakatil ahkam.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar