Gelişmiş Arama
Ziyaret
8550
Güncellenme Tarihi: 2012/01/29
Soru Özeti
Din insanı dünya ve ahiret yaşamında saadete ulaştırmak için gelmişse eğer, dindar olmayan bazı toplumlar neden dünyada daha çok refah içinde yaşamaktalar?
Soru
Diyorsunuz ki din insanı dünya ve ahiret yaşamında refaha kavuşturmak için gelmiştir. Halbuki dindar olmayan bazı toplumların daha çok refah içinde yaşadıklarını görmekteyiz. Bu çelişki nasıl halledilebilir?
Kısa Cevap

İslam, insan ilişkilerini düzenlemek için gelmiştir. Kanunlar üzerine kurulu olan Medinetü’n Nebiy’de insan ilişkileri belli bir düzen içindeydi. Ve Şehid Sadr’ın (r.a) deyimiyle İslam, bu mananın gerçekleşmesi için iki tedbir düşünmüştür. Biri kanunun icrasına nezaret eden dış tedbirler, diğeri ise insanın içinde kendisini uymakla yükümlü hissetiği iç ve değersel tedbirlerdir. Maalesef Müslüman toplumlar, din ve dini manaların hakikatlarından uzaklaştıklarından düzenli ve kurallara uyan bir toplum olarak tanınmamıştır. Batı dünyasında gördüğümüz medeniyet ise bazı tesadüflerin sonucunda ortaya çıkmıştır.        

Ayrıntılı Cevap

Burada üzerinde önemle durulması gereken nokta şudur: İslam insanların arasındaki ilişkileri düzenlemek için gelmiştir. Medinetü’n Nebiy, kanunlar üzerine kurulu topluma en güzel örnekti. Orada insanların bütün ilişkileri belli bir düzen içindeydi. Ve Şehid Sadr’ın (r.a) deyimiyle İslam bu mananın gerçekleşmesi için iki tedbir düşünmüştür. Biri kanunun icrasına nezaret eden dış tedbirler, diğeri ise insanın kendi içinde uymakla yükümlü hissetiği iç ve değersel tedbirlerdir. Maalesef Müslüman toplumlar, şu anda açıklamaya fırsat bulamadığımız nedenlerden dolayı din ve dini manaların hakikatlarından uzaklaştıkları için dindar toplum kanunlara uyan bir toplum olarak tanınmamıştır. Bunun karşısında yer alan batının bugün ulaştığı yer ise şu tesadüflerin neticesinde ortaya çıktı: Rönesans döneminde (ondan önce Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında kanlı savaşların yaşandığı haçlı seferleri vardı) İslam kültürüyle tanışan batılılar Müslümanların ileri medeniyetiyle tanıştıktan sonra ‘Böyle bir medeniyet nasıl ortaya çıktı?’ diye kendilerinden sormaya başladılar. İşte bu merhaleden sonra batı dünyasında medeniyet ve ona ait konular ele alınmaya başlandı. Günümüzde batı toplumlarının kanunlara uyan bir toplum olması gerçekte rönesanstan sonra gelişen olayların sonucudur. Ancak dinden uzak toplumlar yalnızca dış güvencelerden faydalanırlar. Yani siz sadece her şeyin dış yüzüne bakarsınız. Batının dinden uzak toplumları sadece kanunlara uyarlar. Onların kanuna uymasının nedeni kanuna nezaret eden ve koruyan kimselerin, onu sıkı bir şekilde uygulamalarından kaynaklanır. Bu yüzden bir yerde bu sıkı uygulama kalktığında kanunda oradan kalkar. Örneğin onların trafik kanunlarına bizden çok daha iyi uydukları söylenip durur. Evet bu doğrudur, nedeni ise trafik kurallarının oralarda daha sıkı bir şekilde uygulanmasıdır. Bu da ister istemez peşinden toplumsal bir nezareti getirmektedir. Mesela bazı ülkelerde ne mobese ne de polis olmasına rağmen halk kurallara uymaktadır. Bunun nedeni sorulunca diyorlar ki: Bir kişi kırmızı ışıkta geçse veya başka bir hata yapsa etrafta olan mağazacı, yaya vs. kimselerden en az on kişi polise ihbarda bulunur, hata yapanın arabasının plakasını vererek bir kuralın çiğnendiğini bildirirler. O da ağır bir ceza alır. Çünkü oranın kanunu diyor ki, aksi ispat edilmediği sürece iddia sahibinin iddiası geçerlidir. Yani bir araç kırmızı ışıkta geçtiğinde ihbarında bulunulursa ona hemen ceza kesilir. Sürücü ise kırmızıdan geçmediğini ispat edebilirse ceza almaz. Genellikle sürücü iddiasını ispat edemez, ceza da bir süre sonra daha da ağırlaşır ve iki katına çıkar. Böyle bir ortamda halk, kurallara uyma gereğini hisseder. Ancak kurallara böyle uymanın pek garantisi yoktur. Çünkü onların hesabı maddiyat üzerinedir. Bu yüzden örneğin kar yağışının çok yoğun olduğu bir kış mevsiminde Avrupaya giderseniz şöyle bir sahneyle karşılaşabilirsiniz: Kar yolları kapamış, buzlanma var, herkes kırmızı ışıkta arka arkaya dizilmiş. Ama uzun bir bekleyişten sonra saatlerine bakıyor ve işlerine geç kaldıklarını düşünüyorlar. Sonra bir bakıyorsunuz bu kuralcı insanlar yasağı delmeye başlıyorlar. Neden? Çünkü şöyle bir hesap yapıyorlar: Eğer kırmızı ışıkta geçerlerse 50 dolar ceza ödeyecekler, ama işe geç kalırlarsa 100 dolar kaybedecekler. Burada suçu işlemek ve işlerine yetişmek onların daha çok işlerine gelmektedir. Yani gerçekte her şey dünyevi kâr ve zarar üzerinde şekillenmiştir. İslamın istediği ama Müslüman toplumlarda yerleştirmeye fazla muvaffak olamadığımız husus insanların kendilerini kanunlara karşı yükümlü hissettiği kanunlara uyan bir toplumun yetiştirilmesidir. Ancak bunu polise veya mahkemelere güvenerek değil, herkesin bunlardan daha üstün olan Allah’ın hazır ve nazırlığını göz önüne alarak yapmasını istemektedir. İlahi gözetime inanan kimse davranışlarına dikkat eder. Böyle olursa yeniden İslamın yükselişine şahid oluruz. Nitekim Peygamberimizin döneminde çok çok aşağıda olan bedevi bir toplum, on yıl içinde Peygamberimizin (s.a.a) eğitimi neticesinde Medinetü’r-Resul’ün ulaştığı nokta, oluşan şartlar ve ortamlar ve yetişen insan gücü herkesi hayrete düşürmüştür.                   

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar