Gelişmiş Arama
Ziyaret
7664
Güncellenme Tarihi: 2012/01/23
Soru Özeti
Değişik düşünürlerin bakışında tanrı mefhumunun özellikleri nedir ve ortaçağ Hıristiyan filozoflarının bakışında başka hangi özellikler bulunabilir?
Soru
Filozofların bakışında tanrı adında metafizik ve tabiat ötesi bir varlığın mefhumu nasıl şekil kazanmıştır? Değişik düşünürlerin bakışında tanrı mefhumunun özellikleri nedir ve ortaçağ Hıristiyan filozoflarının bakışında başka hangi özellikler bulunabilir? Ortaçağ filozoflarının tanrısı ile önceki filozofların tanrısı arasında bir fark var mıdır, yok mudur?
Kısa Cevap

Antik Yunan filozofları tüm şeylerin ve yaratılışın kaynağını araştırmada tanrı adında bir mefhuma ulaştı. Ortaçağ filozoflarının tanrısı, önceki filozofların tanrısından farklıdır. Hıristiyan filozoflarının tanrısı ile Yunan ve Roma tanrıları arasındaki fark, yaratan olmadadır. Tanrı hakkında değişik filozofların görüşleriyle aşina olmak için, ayrıntılı cevapta onların görüşleriyle ilgili olarak kısa bir tarihçe verilmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Antik Yunan filozofları tüm şeylerin ve yaratılışın kaynağını araştırmada tanrı adında bir mefhuma ulaştı. Onlar dört unsuru dünyanın kaynağı bilmekteydi. Örneğin “Tales her şeyin kaynağını su, Demokritus ateş ve diğer filozoflar ise hava veya topak bilmekteydi.”[1] Yunanlılar nezdinde tanrılar hakkındaki detaylı bilgiler Humer ve Hesyud’un eserlerinde yer almaktadır. Eğer kendimizi Humer’in İlyad kitabıyla sınırlamak istersek, onda tanrı kelimesinin göründüğü kadarıyla acayip türlerden değişik varlıklar için kullanıldığını görürüz. Yunan düşüncesinde uluhiyet tasavvuru, tabiat tasavvuru ve ona egemen olan zorunluluk esasından hasıl olmuştur. Bu acayip varlıklar, Yunan halklarının fiil ve düşüncelerini kendilerine göre düzenledikleri ilahi güçlerden ibaretti.[2] Onların tanrısının şimdi bildiğimiz bir tanrı olması mümkün değildi. “Esasen felsefî okullar, dinler ve tarihî devirlerde tanrı mefhum ve varlığı hakkında birçok düşünce ve görüş ileri sürülmüştür. Ama onların hiçbiri, tanrının mana ve mefhumu hakkında sabit ve değişmeyen bir anlayış taşımamış ve taşımamaktadır.”[3] Burada batı filozoflarının tanrı telakileri hakkında çok kısa bir tarihçe verilecek ve yanı sıra sorulan sorununun değişik bölümleri yanıtlanacaktır. Sokrat öncesi (antik Yunanlılar) düşünce döneminde Yunan kültürünün tanrısı ile tanrı hakkındaki diğer tasavvurlar arasında iki temel fark mevcuttur: Hayat ve insanilik.[4] Platon’un tanrısının rolü (ide veya hayır misalinin yapıcısı) âlemdeki düzensiz mevcut unsurları düzenlemektir. Onun güzelliğinin tam tasviri, idelerin güzelliklerinden yararlanmadadır.[5] Aristo’nun tanrısı (hareket etmeyen hareket ettirici), âlemin gayesidir, ama onun öznesel nedeni değildir ve birden fazla olması muhtemeldir.[6] Skolastik (ortaçağ) filozoflar, tanrı hakkındaki görüşlerini iki kaynaktan almıştır: Kutsal kitap ve Yunan filozofları.[7] Kilise mütekellimleri ve öncüleri, “ben benim”[8] tabirinden tanrının var olduğu ve her şeyin menşei olduğu neticesini almıştır. O halde insan ve dünyanın yaratıcısı birdir. Elbette yaratıcı tanrı mutlak kadir ve mutlak alim de olmalıdır. Mantıkî açıdan kadir-i mutlak olan tanrı; sonsuz, zatıyla kaim, ezeli ve ebedi, yalın ve en kamil de olmalıdır. Felsefî düşüncenin Hıristiyan ilahiyatındaki şerh ve açılımı, Agustin ve Akvinas adında iki önemli mütekellimin eserlerinde Yunan ıstılahlarından yararlanmayla zirvesine ulaştı.[9] Agustin’in tanrısı, Eflutin düşüncesi (ilk kaynak sıfatıyla “bir” tanrıya inanmak) kalıbında kutsal kitap tanrısıdır.[10] Eflutin’in görüşüne göre, bir (ilk varlık) külli aklı (ikinci varlığı) ve aklı külli de külli nefsi (üçüncü varlığı) yarattı.[11] Akvinas’ın tanrısı, Aristo felsefesi kalıbındaki kutsal kitap tanrısıdır.[12] Akvinas “Aristo felsefesinin yöntemini takip etmeyle birlikte, ondan öteye geçmektedir; çünkü onun nezdinde faillik mefhumu yaratıcı ve rab olmaya denk düşmektedir. Oysaki Aristo’nun “hareketsiz hareket ettiricisi” sadece gayesel nedendi ve onun alem ve insanı yaratma ve idare etmeyle bir işi yoktu.”[13] Gerçekte Hıristiyan filozoflarının tanrısı ile Yunan ve Roma tanrıları arasındaki fark, onun yaratan olmasındadır.[14] Bu farklılık, Hıristiyanlığın bir felsefe olmayıp Mesih aracılığıyla insanın kurtuluşu için gelmiş olan dinsel öğretilerden ibaret olmasından kaynaklanmaktadır. Yunan felsefesi ise evreni açıklamak için bir yöntemdir.”[15] Bu mesele Yunan düşüncesi ile Hıristiyan düşüncesini birbirinden ayıran belirgin husustur. Skolastik felsefeden sonra Dekart ile birlikte metafizik ve ilahiyat tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. “Dekart felsefesinde tanrının varlıksal bir yönü yoktur, sadece epistemolojik yönü vardır.”[16] “Dekart’ın felsefî sisteminde hem tanrıyı ispat etmede insan düşüncesinin başlangıçta yer alması ve hem de bu felsefede tanrının ontolojik olarak değil, epistemolojik olarak belirtilmesi açısından, tanrı insan düşüncesine müntesiptir.”[17] “Dekart’  “tanrı” kelimesinden şunu kasteder: Tanrı sonsuz, değişmeyen, zatıyla kaim, mutlak alim ve mutlak kadir olan bir cevher olup beni ve var olan her şeyi yaratandır.”[18] “Dekart’ın yöntemsel şüphesinin ters etkisi, tanrıyı aklî olarak ispat edecekti, ama neticede şüphecilikte yeni bir dalgaya sebep oldu. “Onsekizinci yüzyılda İngiltere’de Heyum, Almanya’da Kant’ın ortaya çıkması ve önemli eserlerinin yayınlanmasıyla birlikte, metafizik zayıflamaya neden oldu. Aynı şekilde ondokuzuncu yüzyılda Darvin’in evrim teorisi ve Newton mekanizmi gibi bilimsel görüşlerin gündeme gelmesiyle birlikte, ateizmin asıl altyapıları şekil aldı. Evrim teorisinde, tanrı ve özellikle deist tanrı (çok eski zamanlarda evreni hareket ettiren ve sonra onu kendi haline bırakan kayıp tanrı mefhumu) anlayışı, ciddi şekilde eleştiriye maruz kaldı. Mekanizm düşüncesi de her şeyi mekanik bir şekilde nitelemektedir.”[19] Her halükarda “her ne kadar Platon’un yaratanı, Aristo’nun hareket ettiren hareket etmeyeni, Eflutin’nin biri, kilisenin şefkatli tanrısı (gök babası), Dekart’ın sonsuz ve yaratıcı cevheri, İspinozza’nın tabiat yaratan tabiatı, Kant’ın ahlakî kanunları bahşedeni ve Hegel’in mutlak ruh veya idesi, bizim Allah diye ifade ettiğimiz bir hakikate işaret etse de, hiçbir şekilde ortak bir mana ve mefhuma sahip değildir. Tanrının varlığını inkar eden ve onun hakkında şüphe duyan kimselerin de O’nun hakkında sabit bir algı taşımadığı da dikkat edilmesi gereken bir noktadır.”[20]    



[1] Hasan Zade, Salih, Seyr Ve Tetevvür-i Mefhumu-i Hoda Ez Dekart Ta Niçe, s. 29, Tahran, İlim, 1387.

[2] a.g.e. s. 29 – 30.

[3] a.g.e. s. 14 – 15.

[4] a.g.e. s. 30.

[5] a.g.e. s. 32.

[6] a.g.e. s. 33.

[7] a.g.e. s. 35.

[8] Ahd-i Atik, Sefer-i Huruc, bab. 3, ayet. 14.

[9] Hasan Zade, Salih, a.g.e. s. 35.

[10] a.g.e. s. 38.

[11] a.g.e. s. 40.

[12] a.g.e. s. 43.

[13] a.g.e. s. 48.

[14] a.g.e. s. 48.

[15] a.g.e. s. 43.

[16] a.g.e. s. 84.

[17] a.g.e. s. 87.

[18] a.g.e. s. 85.

[19] a.g.e. s. 16.

[20] a.g.e. s. 15.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Fakirlere infak etmenin felsefesi nedir?
    7541 Tefsir 2012/06/11
    Bazen falankes fakirdir ve mutlaka bir şey yaptığı için Allah onun fakir kalmasını istiyor; biz zenginiz ve mutlaka işlediğimiz bir amelden dolayı Allah’ın lütfü kapsamına girmişiz, o halde ne onların fakirlikleri ve ne de bizim zenginliğimiz hikmetsiz değildir!! Denilir. Hâlbuki infak emrinin çeşitli hikmet ve felsefeleri vardır. ...
  • İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı suları az olmasına rağmen Aşura günü nasıl gusül aldılar?
    7925 Masumların Siresi 2010/02/06
    İmam Hüseyin (a.s)'ın Ehl-i Beyt'i ve ashabının susuzluğuna ait rivayetlerle İmam (a.s) ve ashabının Aşura sabahı gusül, abdest ve temizlik yaptıklarına dair olan rivayetler hakkında söylemek gerekir ki, İmam (a.s)'ın kafilesinin suya ulaşmaması için muhasaraya alındığı ve İmam Hüseyin (a.s)'ın şehadet anında susuz ...
  • Bir süredir tüm inançlarımı elden vermişim ve akıbetimden korkuyorum. Ne yapmalıyım?
    5362 Pratik Ahlak 2011/10/29
    Genel itibariyle gençler eleştirme ve şüphecilik ruhiyesine sahiptirler. İnançlar bazında gençler arasında şüpheciliğin var olması doğal bir durumdur. Ama sonuçta bu sorulara cevap bulunmasının gerekli olduğuna teveccüh edilmesi gereklidir. Bu dönemlerde insanı kendi istediği hedefler doğrultusunda yönlendirmek şeytan ve şeytanın vesveseleri çok çok fazlalaşır.
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    6873 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Dünyayı sevmekten kurtulmanın yolu nedir?
    15686 Pratik Ahlak 2010/08/08
    Dünya “edna”nın müennesi olup (ahret hayatı karşısında) daha aşağı ve daha değersiz şey anlamındaki “deni” ve “denaet”ten veya (ahret hayatı karşısında) daha yakın anlamındaki “denev”den türemiştir. Kur’an ve rivayetlerin açıklamasında dünya yerilen dünya ve övülen dünya diye iki kısma ayrılır. Dünyadan söz eden ve insanları onun ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5270 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    7255 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Ayetleri birbirini nefyeden ve düzelten Kur’an nasıl insana daima yol gösterebilir?
    10397 Kur’anî İlimler 2010/03/13
    Kur’an kendi tanıklığıyla evrensel bir kitaptır: ‘Bu ancak alemlere bir öğüttür.’Belli bir zaman, mekan ve millete ait değildir: ‘Korkutucudur insanları.’Allah’ın nazil ettiği ...
  • Zifaf gecesinin adabı nasıldır?
    23184 Pratik Ahlak 2011/07/18
    Zifaf gecesi gelinle güveyin (damat) şer’i yolla karı koca olama akdini yaptıktan sonra birlikte kalacakları ilk gecedir. Bu gece her fert için kendi hayatında çok önemli ve çok mübarek bir gecedir. Bu nedenle İslami kaynaklarda bu gece için birçok adap zikredilmiştir. Mübarek oluşuna kaynaklık yapan evlilik hakkında ...
  • Nehc’ül Belağa’nın altıncı mektubuna göre üç halifenin hilafeti resmilik kazanaz mı?
    11346 Eski Kelam İlmi 2008/08/18
    Continue... ...

En Çok Okunanlar