Please Wait
13202
Huseyl oğlu Huzeyfe Peygamber’in değerli yarenlerinden biridir. Yemani kabilesiyle antlaşması olduğundan o “Yemani” olarak tanınmıştır. O babası Huseyl ve kardeşi Safvan’la birlikte Resulullah’ın huzuruna gelmiş ve Müslüman olmuşlardır. Bedir savaşı dışında (Müşrikler bu savaşa katılamalarına engel olmuşlardır) Uhud ve diğer savaşlarda Peygamber’in huzurunda savaşa katılmıştır. Huzeyfe’nin babası Huseyl Uhud savaşında şehit düşmüştür.[1] Huzeyfe savaşlada ve İslam’ın ilerlemesinde etkin bir röle sahipti Onun Handek savaşında düşman ordusu hakkında bilgi toplaması olayı bilinen bir fedakarlık örneğidir.[2] O Nehavend savaşında katılmış İslam ordusunun komutanı Numan b. Mukrin öldürülünce o İslam bayrağını taşımış ve İslam ordusunun komutanı olarak Hemadan, Rey ve Dinever’i fethetmiştir. Yine o bir ara İkinci Halife tarafından Medain’nin valisi olmuş sonra İkinci halife onu Medine’ye çağırtmış ve kendisi bizzat onu karşılamıştır onun hiçbir mal varlığının olmadığını ve aynen gittiği gibi geri dönüğüne şahit olmuştur.[3]
Huzeyfe’nin özellik ve faziletlerinden biri munafıkları tanımasıydı. Peygamber (s.a.a) Tebuk savaşından döndüğünde munafıklardan bir kısmını ona tanıtmıştır.
Bu olayın özeti şöyledir: Tebuk savaşı munafıklardan birçoğunun tanınmasına vesile olan bir savaştır. Görünürde müslüman olan birçok kişi bu savaş meydana geldiğinde savaşa katılmaktan kaçınmışlardır. Diğer bir kısım munafıklar da Zirar Mescidini yapmaya koyulmuşlardır ve üçüncü bir grup da Tebuk savaşı dönüşünde Peygamber’i terör edip onu öldürmeği planlamışlardır. Tebuk dönüşünde yol üzerinde bir gedik bulunuyorda bu yol çok dar ve tehlikeliydi ama dağların arasında derede yer alan yol genişti. Bu bölgeye vardıklarında Peygamber ordunun iki dağın arasında bulunan geniş yoldan geçmesini emretmiş ve kendileri ise o dar geçitten yolunu sürdürmüştür. 12 veya 14 kişilik bir grup olan munafıklar bu durumdan yararlanarak Peygamber’i terör etmeği kararlaştırdılar. Bunlar Peygamber’den önce o dar geçite varıp gizlenmeği ve Peygamber oraya varınca devesini ürkütmekle dereye yuvarlamayı kararlaştırdılar.
Huzeyfe şöyle diyor: Ben ve Ammar Peygamber’le birlikteydik o dar geçite vardığımızda Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu Cebrail bana indi ve bir grubun bu kayaların arkasına gizlendiklerini ve benim devemi ürkütüp beni öldürmeği planladıklarını bildirdi. Sen ilerle ve onları buradan uzaklaştır. Bunun üzerine munafıklar durumu farkedip geriye çekildiler. Peygamber (s.a.a) Huzeyfe’ye Onları tanıdın mı? Diye buyurdu. O hava karanlık olduğundan onları diye tanıyamadım, diye karşılık verdi ve Peygamber o kişilerin adlarını Huzeyfe’ye söyledi.[4]
Huzeyfe Peygamber’in ve Hz. Emirü’l-müminin Ali’nin bildirmesi sonucu bir çok munafıkı tanımanın yanı sıra gelecekte vuku bulacak bir çok olaylardan da haberdardı ve bazen halka bu konuda bilgi veriyordu.[5]
Huzeyfe ve Ali b. Ebi Talib’e Sevgisi
Huzayfe Emüru’l-Muminin Ali b. Ebitalib’in sevgisinde sebat ve direniş gösteriyordu ve Hz. Ali’nin fazileti hakkında bir çok hadis Peygamber’den rivayet etmiştir.
Zeyd b. Suhan anlatıyor: Basra’da idim. Huzeyfe halka öğüt veriyor ve onları karşılaşacakları fitneler hakkında uyarıyorlardı. Onlar kurtuluş yolu nedir? Dediler. O şöyle dedi: Ali’nin bulunduğu topluluğa katılın, onunla birlikte olmak savaşa katılmaktan ve dizleri üzere sürünmekten daha çetin olsa bile. Çünkü Resulullah’tan şöyle duydum: “Ali iyilerin komutanıdır, kötüleri öldürendir. Kim ona yardım ederse Allah ona yardım eder, kim de onu yalnız bırakırsa Allah onu yalnız bırakır.”[6]
Ali b. Alkame Eyadi analtıyor: Hasan b. Ali ve Ammar b. Yasır asker toplamak için Medain’e geldiklerinde Huzayfe hastalanmış ve ölüm zamanı yaklaşmış olmasına rağmen iki kişinin yardımıyla hareket edip halkın içine geldi ve halkı Hz. Ali’ye yardım etmeye teşvik etti. O halka İmam’a uymalarını tavsiye ederek şöyle diyordu: Kendisinden başka gerçek bir ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki kim gerçek bir Emirü’l-Müminine (müminlerin emirine) bakmak isterse Ali b. Abi Talib’e baksın.”[7]
İbn-i Zufer anlatıyor: “Huzeyfe can verirken onun başının ucunda idi. O hayatının son anlarını yaşıyordu ve yüzüne bir örtü çekiliydi, başımı örtünün altına sokup ona: “Talha ve Zübeyir ile Ali arasında çıkan şu fitne konusunda bana ne emir veriyorsun? O şöyle dedi: “Benim defin işini tamamlayınca hemen bineğine binip Ali b. Ebitalib’e katıl, zira o hak üzeredir ve asla haktan ayrılmaz.[8]
Huzeyfe, Hz. Ali’nin hilafetinin başlangıcında Hicri 36 yılında dünyadan gitti ve Medain’de defnoldu.[9]
[1] Alimi, Damğani, Peygamber ve yaran c. 2 s. 241; İbn-i Esir, İzzu’ddin, El-Kamil fittarih c. 2 s. 162.
[2] İbn-i Esir, İzzu’ddin, Usdu’l-Gabe fi Merufetu’ssahebe c. 1 s. 469; Peygamber ve yaran, c. 2 s. 244
[3] El-Kamil fittarih, c. 2 s. 184 , Usdu’l-Gabe fi Merufeti’s-sahebe c. 1 s. 469; Peygamber ve yaran, c. 2 s. 239
[4] Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 20 s. 208; Usdu’l-Gabe fi Merifeti’s-sahebe c. 1 s. 469;
[5] Peygamber ve yaran, c. 2 s. 240
[6] Biharu’l-Envar, c. 20 s. 208
[7] Peygamber ve yaran, c. 2 s. 248
[8] Biharu’l-Envar, c. 22 s. 109
[9] İbn-I Ebdi’l-Birr Ebu Amr Yusuf, El-İstiab fi ma’rifetu’s-sahabe c. 1 s. 334.