Gelişmiş Arama
Ziyaret
10956
Güncellenme Tarihi: 2008/03/26
Soru Özeti
Yasin Suresi’nin altıncı ayetiyle İsra Suresi’nin on beşinci ayeti arasında bir uyuşmazlık mı var?
Soru
Allah-u Teala, Yasin Suresi’nin başlarında (altıncı ayette) şöyle buyuruyor: “(Bu Kur’an)ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.” ancak diğer bir ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) şöyle buyuruyor: “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.” Bu iki ayet arasındaki görünür uyuşmazlığı nasıl çözebiliriz?
Kısa Cevap

Bu iki ayet arasında herhangi bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Çünkü ikinci ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) bir peygamber göndermedikçe azap olmadığını söylüyor ancak birinci ayette (Yasin Suresi, altıncı ayet) “ataları uyarılmamış” diyor ve herhangi bir azaptan bahsetmiyor.

Ayrıntılı Cevap

Allah-u Teala, Yasin Suresi’nin başlarında (altıncı ayette) şöyle buyuruyor: “ (Bu Kur’an) ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.” (Elbette, eğer “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” ayetindeki “مَّا ” kelimesini nefiy manasında kabul edersek, ayetten, yukarıda zikrettiğimiz mana anlaşılmaktadır ve bu konu ileride bahsedilecektir.) Ancak bu ayette uyarılmamış topluluğun azabı hakkında hiçbir söz söylenmemiştir. Diğer taraftan söz konusu olanb diğer ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) şöyle buyuruyor: “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.” Bu iki ayet arasında uyuşmazlık olmadığı çok açıktır.

Ancak soruyu, üzerinde tartışma olabilmesi için şu şekilde ortaya koyabiliriz:

Eğer Yasin Suresi’nin altıncı ayetindeki “مَّا ” kelimesini nefiy manasında kabul edersek[1], cümle “ ataları uyarılmamış” anlamına gelmektedir. Diğer bir taraftan ise, Fatır Suresi’nin yirmi dördüncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Her millettin mutlaka bir uyarıcısı vardır” İlk bakışta, bu iki ayet arasında bir uyuşmazlık düşünülebilir, bu uyuşmazlığı halletmek için aşağıdaki noktalara dikkat etmeliyiz.

Uyuşmazlığı çözümlemenin yolları:

1. Yasin Suresi’nin altıncı ayetindeki “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesinde aşağıda zikredilen ihtimaller vardır:

a-) “مَّا ” nefiy manasında olabilir: “Ataları uyarılmamış toplumu uyarmalısın.”

b-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesi, sıfat olabilir ve sonuç olarak şu anlama gelmektedir: “Ataları uyarılmış toplumu uyarmalısın.”

c-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesindeki “مَّا ” mastar olabilir: “Toplumu, onların atalarını uyardığın gibi uyarmalısın.”

d-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesindeki “مَّا ” mevsul, mensup ve ikinci mef’ul olabilir: “Toplumu, atalarının uyarıldığı azaptan uyar.”[2]

İkinci, üçüncü ve dördüncü ihtimallere göre, bu iki ayet arasında hiçbir uyuşmazlık yoktur. Bu mana, Kur’an’ın, Nisa Suresi, yüz altmış beşinci ayeti ve Fatır Suresi, yirmi dördüncü ayeti gibi, diğer ayetleri tarafından doğrulanmaktadır. İmam Cafer-i Sadık (a.s.) nakledilen bir rivayette, şöyle buyurmaktadır: “Bu ayette kastedilen mana şudur: “Bu toplumu, atalarının uyarıldığı gibi uyar.”[3]

Sonuç olarak, ayetin diğer ihtimalleirne dayanarak ve diğer ayet ve rivayetlerin yardımıyla, söz konusu uyuşmazlık ortadan kalkmaktadır.

2. Yasin Suresi’nde geçen, “atalarının uyarılmaması” cümlesinden kasıt, geçmiş ümmetler olmayabilir ve şayet kasıt, sadece bir takım nedenlerden dolayı peygamberlerin uyarısı onlara ulaşmayan insanlar olabilir.

Açıklama: Kur’an kültüründe, hiçbir ümmet uyarıcısız (peygambersiz) bırakılmamıştır. Ancak bazı kişilerin bir takım engellerden dolayı, peygamberlerin çağrısını duyamamaları mümkündür. Eğer bu kişiler, işledikleri hatalarda kendi payları yoksa, Allah katında özürlü sayılmaktadırlar.

Merhum Allame Tababai, Nisa Suresi’nin doksan sekizinci ayeti hakkında şöyle buyuruyor: “Ayetten anlaşıldığına göre, dinsel konular bağlamında cahillik, insanın kendisinden kaynaklanmayan bir kusurdan veya yetersizlikten ileri geliyorsa, bu insan, Allah katında mazurdur. Bu konuyu şöyle açıklayabiliriz: Yüce Allah, dini bilmemeyi ve dinsel şiarları egemen kılmaktan alıkonmanın her türlüsünü, ilâhî affın kapsamına girmeyen zulüm olarak nitelendiriyor. Sonra mustazafları, (zayıf bırakılmışları) bu genellemenin dışında tutup, zayıf bırakıldıkları için de mazeretlerini kabul ettiğini belirtiyor. Ardından onları, başkalarını da kuşatacak bir nitelikle yani, karşılaştıkları engeli kendilerinden defedecek imkânı bulamamak ve hiçbir çareye güç yetirememek vasfıyla tanımlıyor.

Bu anlam, etrafı kuşatılmış bir yerde tutulan ve bu nedenle dini bilen, dinin ayrıntılarından haberdar olan bir âlim bulunmadığı için dinsel bilgileri öğrenemeyen ya da bu bilgilere sahip olduğu hâlde dayanılmaz ağır işkencelerden dolayı onları pratiğe dökmenin bir yolunu bulamayan, bunun yanında düşünce zayıflığı, hastalık, bedensel noksanlık veya malî yetersizlik gibi bir olumsuzluk yüzünden, bulunduğu yerden çıkamayan, İslâm yurduna hicret edip Müslümanlara katılamayan bir kimse için geçerli olduğu gibi, zeka ve bilgisi dinsel bilgiler bağlamında sabit gerçekleri kavrayamayan, düşünsel olarak hakka ulaşamayan, hakka karşı inatçı, burun kıvırıcı bir tavrı kesinlikle söz konusu olmadığı ve hatta hakkın net bir şekilde önüne konulması durumunda ona kesinlikle tâbi olacağı hâlde bir takım etkenler yüzünden hakkı algılayamayan bir kimse için de geçerlidir.[4]

Elbette, bu açıklama (“uyarılmadıkları” ifadesine), Kur’an’ın yukarıda belirtilen diğer temelleriyle uyumlu olarak nasihat ve uyarının onlara ulaşmadığı şeklinde mana verdiğimiz zaman geçerli olur.



[1] Safi, Mahmut b. İbrahim, El-Cedvel fi İ’rab-il Kur’an, c:22, s:291

[2] Tabersi, Ebu Ali Fazıl b. Hasan, Cevami-ul Cami’, c:3, s:131, Müessese-i Neşr-i İslami Havza-yı İlmiye-yi Kum, 1422(h.k.)

[3] El-Arusi-yil Huveyzi, Abduali b. Cem’, Nur-us Sakaleyn, c:4, s:370, Müessese-i Metbuati-i İsmailiyan 

[4] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan Tercümesi, c:5, s:79

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar