Gelişmiş Arama
Ziyaret
6851
Güncellenme Tarihi: 2011/04/13
Soru Özeti
eğer içinde yaşadığımız bu zamanda Müslüman bir ülke Müslüman olmayan bir ülkeye saldırırsa, o ülkenin koca sahibi olan kadınları Müslümanlara helal oluyor mu? Neden?
Soru
eğer içinde yaşadığımız bu zamanda Müslüman bir ülke Müslüman olmayan bir ülkeye saldırırsa, o ülkenin koca sahibi olan kadınları Müslümanlara helal oluyor mu? Neden?
Kısa Cevap

Günümüzdeki Müslümanlar cariye ve köle alma cevazı gibi ruhsata sahip değildirler.

Ayrıntılı Cevap

İlkin şunu söylemek gerekir ki, bazı kimseler İslam'ın zuhur ettiği dönemde dünyadaki toplumlara hâkim olan atmosferi ve şartları dakik bir şekilde tetkik etmeden İslam'ın çocukları ve kadınları esir alma konusundaki hükmünün gayri insani olduğunu sanmaktadırlar. Oysaki düşmanlardan geri kalan kimselere karşı Müslümanlar ile Müslüman olmayan camiaların sergiledikleri davranışları bir biriyle mukayese edilirse Müslümanların sergiledikleri davranışın en güzel ve en insani davranış olduğunu göreceklerdir. O zamanın imparatorları ve güçlüleri kendi düşmanlarına galip geldikleri zaman hepsini katleder ve öldürür ve şehirlerinin tamamını da ateşe veriyorlardı.[1] İslam ordusu ise kendi düşmanlarına karşı daha farklı insana yakışır bir muamelede buluyordu.

İmam sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: "peygamber (s.a.a.) doğrudan savaşa katılmayan çocuk ve kadınların öldürtmesini yasaklıyor. Bunun hemen ardından şöyle bir beyan da söz konusudur ki, hatta eğer direkt savaşa katılıp Müslümanlarla savaşıyor kadınlar söz konusu ise yine mümkün derecede onları öldürmemeye gayret edilsin".[2]

Elbette göz önünde bulundurulmalıdır ki, her ne kadar İslam dini bazı durum ve yerlerde düşmanın efratlarını köle ve cariye alabilirsiniz şeklindeki cevaz hükmünü vermiş ise de, aslında bu cevaz hükmünün kendisini de bir anlamda köle ve cariye olarak alınanlar kimseler için sağladığı sosyal bir himaye türü şeklinde algılamıştır. Zira Onlara karşı insani olamayan hiçbir davranışta bulunmasına izin vermemiş, onların tüm haklarını göze almış ve farklı yöntemlerle onları tekrar özgürlüklerine kavuşturmaya çalışmıştır. Öyle ki, örneğin eğer birisi kabul görülür ve geçerli bir delili olduğu halde bile kendi kölesini cezalandırmış olsa kendi o kölesini azat etmesi kendisi için müstehap sayıyor İslam dini.[3] Eğer cariye çocuk doğursaydı kendiliğinden doğurmuş olduğu çocuğunun sahip olduğu irs payı miktarınca kadının kendisi (çocuğu doğuran anne) özgür olacağını söylüyor İslam dini. Zira cariye doğan çocuğun babasının malıdır o mala yani annesine kendisi de babasının diğer çocukları gibi varis olacaktır. İşte varis olacağı miktarca annesi azat oluyor. Çünkü annesine malik olamıyor. Hakeza köle ve cariyelerin azat etme eylemi işlenen birçok günahın bağışlanması için kefaret sayıyor. Bunun yanı sıra kuranda da işaret edildiği gibi[4] herhangi bir gerekçe olmaksızın gönüllü olarak köle ve cariyeleri özgür etmek insanı Allaha yakınlaştıran bir ibadet olarak kabul ediliyor. İşte bu mukaddime ve ön hazırlıklardan dolayıdır ki, İslami ülkeler İslami olmayan diğer ülkelerden önce kölelik sistemini ortandan kaldırdılar.

Ama acaba günümüzde de böyleli bir durum mümkün müdür? Sorusunun cevabına gelince, iki delil gereğince böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söylemek gerekir.

Birincisi: bir taraftan savaşta esir alınan kimseler olmak üzere savaş esnasında insan haklarına riayet edilmesi gerekir bağlamında İslami ülkeler de diğer ülkeler gibi kararlar almış ve bu bağlamdaki kararları onaylamışlardır. Alınan bu kararlar ve buna benzer diğer antlaşmalar gereğince köle ve cariye alınması tüm yöntemleriyle yasaklanmıştır. Diğer taraftan İslam dini yapılan antlaşmalara alınan kararlara riayet edilmesini tekitle vurgulamaktadır.[5] Dolayısıyla günümüz dünyasında her hangi birisini cariye olarak esir alınması kesinlikle imkansızdır.  

Buna binaen hali hazırda içinde bulunduğumuz şartlarda ve İran olmak üzere bütün ülkelerin bağlı kalması zorunlu olan uluslar arası kanunlara dikkatle cariye veya köle kastıyla esir almak caiz değildir. Bu nedenledir ki onların kadınları bu durumda esir düşerlerse Müslümanlara helal olmuyorlar.[6]

İkincisi: imamın (a.f.) gaybeti döneminde Müslümanlar tarafından cihadın başlatılması anlamında ve savunma mahiyetinde olan cihadın karşıtı olarak bilinen ibtida'i cihadı İslami ülkeler için caiz görmüyor ve diğer ülkelere saldıramayacağını savunan bazı fakihlerin anlayışıdır. İmam Humeyni hazretleri bu bağlamda şöyle buyuruyor: zamanın imamının (a.f.) gaybeti döneminde, imamın kendi vazifesi olan siyasi işlerini ve ibtidai cihat hariç diğer bütün meselelerinin uygulanması ve icra edilmesi gerekli şartlara haiz olan onun genel naibi konumundaki fakihlere aittir. (ama ibtidai cihat Onun kendisinin huzuruyla meşrut kılınmıştır).[7]

Elbette ibtidai cihadı caiz gören fakihler de söz konusudur. Örneğin Ayetullah Hameneyi veliyi fakih'in izniyle maslahat söz konusu olduğunda ibtidai cihadının caiz olma görüşünün daha güçlü olduğunu savunuyor olmasına rağmen[8] düşmanlardan köle ve cariye alınmasını caiz bilmiyor.[9]

Bu temel esasınca pratikte müşahede ettiğimiz gibi, açıklanan konu hiçbir şekilde konu edilmemiş ve aynen bu delilden ötürü muasır fakihlerin kaleme aldıkları teliflerde çok nadir kölelik sistemiyle ilgili konulara rastlıyoruz.

Ama meselenin nedeninden sorduğunuz sorunun cevabı çok geniştir ki, onun ele alınacak yer fıkıh âlimlerinin fıkıhsal kitaplardır.   



[1] Cemşit tahtı gibi İranlıların kültürel mirasının büyük bir kısmının ateşe verilmesi ve yok edilmesi bu davranışların göstergesidir.

[2] HUR AMULİ, Muhammed b. Hasan, "vesailu-şia" kum: müesesei alul-beyt, 1409 h. k., c. 15. S 64, 19993 numaralı rivayet.

[3] A. g. e., c. 419.

[4] Beled, 13.

[5] Söz konusu konu hakkında bilgi edinmek için "cevahirul-kelam" kitabının 21. cildine ve "İslam ve uluslar arası hukuk"la irtibatlı yazılan birçok kitap söz konusudur onlara müracaat edebilirsiniz.

[6] Ayetullahil-uzma Mekarim-i Şirazi hazretlerinin (Allah gölgesini devam ettirsin) defterinden yapılan açıklama: hali hazırdaki şartlarda küle edinmek caiz değildir. Dolayısıyla onların kadınları caiz değildir.

Ayetullahil-uzma Sistani hazretlerinin (Allah gölgesini devam ettirsin) defterinden yapılan açıklama: hayır hiçbir şekilde.

[7] HUMEYNİ, Ruhullah, "tahriru vesile", c. 1, s. 482, mesele numarası, 2.

[8] HAMENEY, Ali, "ecvibetul-istiftaat", üçüncü bakı, Beyrut: ed-darul islamiye, 1420 h.k., s. 187, 1051. Soru.

[9] A. g. e. 1054. Soru.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar