Please Wait
6147
- paylaşmak
Alış veriş, a) Mal veresiye satış bedeli veresiye, b) Peşin, c)Veresiye, d) Selem (selef) olmak üzere dört kategoride incelenir. Alış verişin ‘Mal veresiye satış bedeli veresiye’ olan kısmı satılan mal ve o malın bedeli muamele sırasında veresiye olan muameledir (böyle bir muamele bütün fakihlerin görüşüne göre haramdır).
Peşin satış, mal ve bedelin iki taraf arasında zaman mesafesi olmadan alıp verdikleri muameledir.
Veresiye satış, malın akit sırasında mevcut olduğu, muamele yapılır yapılmaz müşteriye teslim edildiği, ama bedeli iki tarafın belirlediği sürede ödendiği muameledir.
Selem (selef) ise malın bedeli akit sırasında ödenen, ama mal iki tarafın belirlediği sürede alıcıya teslim edilecek olan muameledir.
‘Paranın zamandan dolayı değeri vardır’ kaidesi örfe ait olup şeriatında kabul ettiği bir kaidedir. Veresiye ve selem muamelesinde malın bedelinin bir kısmı (alıcının ödemesi gereken para) belirlenen sürenin karşılığıdır. Bu yüzden malın fiyatı veresiye muamelede peşin muameleye göre daha fazla olursa sakıncası yoktur. Aynı şekilde selem muamelede malın fiyatı peşin fiyattan daha az olursa sakıncası yoktur.
Alış veriş, a) Mal veresiye satış bedeli veresiye, b) Peşin, c) Veresiye ve d) Selem (selef) olmak üzere dört kategoride incelenir. ‘Mal veresiye satış bedeli veresiye’ muamelesi satılan mal ve o malın bedeli muamele sırasında veresiye olan muameledir (böyle bir muamele bütün fakihlerin görüşüne göre haramdır).[1]
Peşin satış, mal ve bedelin iki taraf arasında zaman mesafesi olmadan alıp verdikleri muameledir.[2]
Veresiye satış, malın akit sırasında mevcut olduğu, muamele yapılır yapılmaz müşteriye teslim edildiği, ama bedeli iki tarafın belirlediği sürede ödendiği muameledir.[3]
Selem (selef) ise malın bedeli akit sırasında ödenen, ama mal iki tarafın belirlediği sürede alıcıya teslim edilecek olan muameledir.
‘Paranın zamandan dolayı değeri vardır’ kaidesi örfe ait olup şeriatında kabul ettiği bir kaidedir. Veresiye ve selem muamelesinde malın bedelenin bir kısmı (alıcının ödemesi gereken para) belirlenen sürenin karşılığıdır. Bu yüzden veresiye muamelede malın fiyatı peşin muameleye göre daha fazla olursa sakıncası yoktur. Selem muamelede de malın fiyatı peşin fiyattan daha az olursa sakıncası yoktur.
Peşin ve versiye satışlarda ortaya çıkan fiyat farkının nedeni verilen süreden dolayıdır; yani malın bedeli gecikmeli olarak satıcının eline geçmektedir. Bu yüzden birisi peşin olarak 10 liraya sattığı malı versiye olarak 20 liraya satar ve müşteride onu veresiye olarak 20 liraya alırsa bu alış veriş doğrudur.[4] Bu muamelenin delili ‘Paranın zamandan dolayı değeri vardır’ kaidesi olup, fıkıh kitaplarında ona istinat edilmiştir. Manası da şudur: Veresiye alış verişte zamanın rolü olduğundan malın bir miktarı paranın karşılığı, bir miktarıda zamanın karşılığı olmuştur. Onun doğruluk şartı sürenin belirlenmesidir.[5]
Buna göre veresiye alış verişlerde satıcının sermayesinin, müşterinin yanında kaldığı süre ve zaman içinde bir değeri vardır; bu yüzden değerin bir kısmı onun karşılığı olması gerekir. Böyle alış verişlerin doğruluğunun hikmetlerinden biri satıcının kendi malından zarar etmemesidir. Onun için değerin (paranın) bir kısmı zamana karşılık olarak gelir.
[1] -‘2. kısıma gelince: Mal veresiye, satış bedeli veresiye kısmı şüphesiz batıldır. Ama sakıncası onun manasındadır. Hadiste buyurulan ‘Borç, borca karşılık satılamaz’ cümlesinden ilk anda anlaşılan şey alış veriş sırasında mal ve bedelin her ikisinin de borç olmasıdır, yoksa alış verişin sebebinin borç olması değil. Örneğin Zeyd, Amr’dan alacağı 5 lirayı yine Amr’ın kendisine Amr’ın Bekir’den alacağı 5 liraya satarsa bu satış kesinlikle borcu borca satmaktı ve ‘mal veresiye satış bedeli veresiye’ kısmına girer. (Mirza Kummi, Cami-uş Şetat Fi Ecvibet-is Sualat, c.2, s.145)
[2] -İmam Humeyni, Tahrir-ul Vesile, c.1, s.507, Müessese-i Tanzim ve Neşr-i Asar-ı İmam Humeyni, Kum, h.k. 1421.
[3] -Muhammed Ali Ensar, Mevsuat-il Fıkhiyye, c.7, s.416, Mecme-u Fikr-i İslami, Zuhur-u Kum Matbaacılık, 1. Baskı, h.k. 1427.
[4] -İmam Humeyni, Kitab-ul Bey’ c.5, s.503, Müessese-i Tanzim ve Neşr-i Asar-ı İmam Humeyni, Kum, 2. Baskı, h.ş. 1384.
[5] -Muhammed Ali Ensar, a.g.e, c.7, s.416-417; Seyid Ali Tabatabai, Riyaz-ul Mesalik, c.8, s.213, Müessese-i Neşri İslami, 1. Baskı, H.K. 1419; İmam Humeyni, Kitab-ul Bey’ c.5, s.493 ila 503.