Please Wait
6882
Kur’an’ın bazı ayetlerinde cennet ehlinin konuşması, onların birbirine selam vermesi ve hallerini sormaları beyan edilmiştir ve aşağıdaki ayetler bu konunun örneklerindendir:
1. Bunların oradaki duaları, “Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım!”, aralarındaki esenlik dilekleri, “selâm”; dualarının sonu ise, “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” sözleridir.[1]
2. İnanan ve salih ameller işleyenler, Rablerinin izniyle, ebedî kalacakları ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Oradaki esenlik dilekleri “selâm”dır.[2]
3. Allah’a kavuşacakları gün müminlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah, onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır.[3]
Bundan dolayı Kur’an’ın bakışında cennet ehlinin birbiri ile konuşması esasen kesin bir husustur. Lakin bu diyalogun hangi şekilde olacağı hususunda onların konuşma ve duymasının bu dünyevi dil ve kulakla olacağı söylenebilir; zira ahiretin cismani oluşu birçok ayet ve rivayetin zahiri ile uyuşmaktadır. Bu yüzden Kur’an’da cennet ehlinin bu maddi beden ile istifade edeceği meyveler, ağaçlar ve lezzetlerden söz edilmiştir (cismani diriliş hakkında daha fazla bilgi edinmek için “cismani diriliş”, Soru: 6234 (Site: 6492) sayılı başlığa müracaat edebilirsiniz). Bu esas uyarınca cennet maddi değildir sözü doğru olmayabilir. Hatta eğer bir kimse diriliş ve cennetin cismani olmadığına ve ruhani olduğuna inansa bile cennet ehlinin mütedavil sözcük ve dillerden istifade etmesinde bir sorun ortaya çıkmayacaktır. Bu hususta değişik dil ve sözcükler arasında bir fark bulunmamaktadır; zira (kesinlikle maddi olmayan) yüce Allah’ın Kur’an’ı Arap diliyle (meleklerden olan ve maddi olmayan) Cebrail’e nazil etmesi nasıl imkân dâhilindeyse ve böylece Cebrail’inde onu maddi cisim taşıyan Hz Peygambere (s.a.a) indirmişse[4], maddi olmadıkları varsayılan cennet ehlinin bu dilde konuşmasında da bir sorun ortaya çıkmayacaktır. Yüce Allah bu gücü cennet ehline de verecektir. Bu nedenle soyut bir varlığın başka soyut varlıklar ile Arapça veya herhangi bir başka dil ile konuşmasında bir problemin çıkmayacağı söylenebilir.
[1] Yunus Suresi, 10. ayet: "دَعْواهُمْ فيها سُبْحانَكَ اللَّهُمَّ وَ تَحِيَّتُهُمْ فيها سَلامٌ وَ آخِرُ دَعْواهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعالَمين".
[2] İbrahim Suresi, 23. ayet: "وَ أُدْخِلَ الَّذينَ آمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحاتِ جَنَّاتٍ تَجْري مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهارُ خالِدينَ فيها بِإِذْنِ رَبِّهِمْ تَحِيَّتُهُمْ فيها سَلامٌ".
[3] Ahzap Suresi, 44. ayet: "تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلامٌ وَ أَعَدَّ لَهُمْ أَجْراً كَريماً ".
[4] Zira biz elimizde mevcut olan Kur’an’ın Allah nezdinde bulunan lafzi ve yazılmış Kur’an’ın aynısı olduğuna ve onun sözcüklerinin Allah tarafından Cebrail’e bildirilmiş sözcükler olduğuna ve onun da Hz. Peygambere vahyi nazil ettiğine inanmaktayız. Kur’an’ın nazil oluşu hakkında daha fazla bilgi edinmek için “Kur’an’ın Nazil Oluşu, Mertebeleri Ve Tedrici Oluşunun Felsefesi” başlıklı, 4595 (Site: 5086) sayılı soruya müracaat edebilirsiniz.