Please Wait
10164
Lügatte itikâfın anlamı bir yerde durmak, ikamet etmek, orada kalmak ve bir şeye bağımlı kalmaktır. İslam şeri’atinde ise mukaddes bir yerde Allaha yaklaşmak niyetiyle durmak ve orada ikamet etmektir. İtikâf İslam dinine has bir şey değildir. Diğer ilahi dinlerde bu ibadet var idi. İslam dininde de bu ibadet devam edilmesine hüküm edilmiştir. Elbette mukaddes İslam dininde bazı nitelikleri, özellikleri, hükümleri ve şartları değişmiş olabilir. İtikâf zamansal olarak has bir zamana sınırlı değildir. Sadece itikâfta oruç tutma şartı olduğundan dolayı oruç tutulabilinir zamanlarda olması gerekir. Dolayısıyla orucun tutulması caiz olduğu tüm günlerde itikâf da caizdir. Ama mübarek ramazan ayının son on gününde ve recep ayının eyamul – biid günlerinde itikâfa girilmesi en uygunudur. İtikâf mekânsal olarak sınırlı ve has mekânlarda yapılması gerekir. Meşhur olan görüşe göre sadece dört mescitten (Mescidu’l - Haram, Mescidü’n - Nebi, Mescid-i Kufe, Ve Mescid-i Basra) birisinde itikaf caizdir. Ama fukahalardan (fıkıh ilmindeki uzmanları) bir grup ise her şehrin mescidi cami’isinde (mekezi camide) itikâfa girmenin caiz olduğunu söylemişlerdir.
Lügatte itikâfın anlamı bir yerde durmak, ikamet etmek, orada kalmak ve bir şeye bağımlı olmaktır. İslam şeri’atinde ise mukaddes bir yerde Allaha yaklaşmak niyetiyle durmak ve orada ikamet etmektir.
İtikâf çok münasip bir fırsattır. Maddi olan bu dünyaya dalmış ve onun çukurlarında gark olmuş olan insan bu fırsattan yararlanarak tekrar ve yeniden kedi hakikatiyle buluşup manevi değerlerden yararlanarak maddi bağımlılıklardan el çekip kendini Allahın ihtiyarine (iradesine kendini) teslim ederek Rabbinden şu dilekte bulunabilir: “Allah'ım beni doğru yolda sabit kıl”. Ve böylece insan Allahın sonsuz ünsiyet ve merhamet deryasıyla ki hep mağfiret ve rahmettir irtibata geçmiş olur.
İtikâfın tarihçesi:
İtikâf İslam dinine has bir şey değildir. Diğer ilahi dinlerde de var ola gelmiş ve İslam dininde de devam etmektedir. Elbette mukaddes İslam dininde bazı nitelikleri, özellikleri, hükümleri ve şartları değişmiş olabilir. İslam peygamberi (s.a.a.) Müslümanlara itikâfı öğrettiği zamandan beri bu ilahi sünnet Müslüman arasında revaç bulmuş.
Hâlihazırda itikâf merasimi mübarek ramazan ayının son on gününde has ve görkemliğiyle Suudi Arabistan (Mekke) olmak üzere birçok İslam ülkesinde tutulmaktadır. Her yıl çoğunlukla gençlerden oluşan Müslümanların büyük çoğunluğu dünyanın her tarafından mescidül haram tarafına akın ediyorlar ve Allahın evi olan “Beytü’l – haramın” kenarında itikâfa giriyorlar. Mübarek ramazan ayının son on günündeki fazilete ulaşmak için hac-i müfrede yapmak amacıyla (ömrey-i müfrede) beytüllaha gitmek isteyen ziyaretçilerin çoğu bu son on günde orada olmayı tercih ediyorlar.
Bu merasime benzer bir merasimde peygamber efendimizin (s.a.a) mübarek kabrinin yanı sıra mescidü’n – nebide de tutuluyor. Irakta bulunan Küfe mescidinde de uzun yıllardan beri buna benzer merasimler ramazan ayının son on gününde tutuluyor. Ehlibeyt mektebine mensup olan Şiaların çoğu bu mescitte itikâfa giriyorlar. Şia’nın birçok büyük âlimleri de toplumla birlikte bu merasime katılıyorlardı.
İtikâfın Manevi Değeri:
Maddi olan şeylerden irtibatını kesmek ve camilere gitmek, zikir etmek, Allaha ibadet yapmak itikâfsız da olsa yüce değere sahip ve çok önemlilik arz etmektedir. Bu bağlamda ve bu muhtevayı içeren çok ayet ve rivayet bulunabilinir. Ama özellikle itikâf önemli olduğu için özellikle kuranı kerim ve rivayetlerde dikkate alınmıştır.
İtikafın Zamanı:
İtikâf zamansal olarak has bir zamana sınırlı değildir. Sadece itikâfta oruç tutma şartı olduğundan dolayı oruç tutulabilinir zamanlarda olması gerekir. Dolayısıyla orucun tutulması caiz olduğu tüm günlerde itikâf da caizdir. Ama mübarek ramazan ayının son on gününde ve recep ayının eyamul – biid günlerinde itikâfa girilmesi en uygunudur. Ramazan ayının son on gününde itikâfa girmek bu günlerde var olan kadir gecesini yakalayabilmek ve onun feyzinden yararlanmak için insanın hazırlanmasıyla irtibatı yok değildir. Bizim ülkemizde (İran’da) recep ayının üç gününde yapılan itikâf mübarek ramazan ayının son on gününden daha çok revaçtadır. Bu üç gün birkaç cihetten öneme haizdir:
Birincisi: Recep ayı haram aylarındadır. Rivayetlerden haram aylarında yapılan itikâf diğer aylarda tutulan itikâftan daha faziletli olduğu anlaşılmaktadır.
İkincisi: Recep ayında oruç tutmanın has bir fazileti var olmaktadır. Zira recep ayı büyük ve değerli bir aydır. Öyle ki cahiliyet döneminde bile insanlar ona değer veriyor ve değerini koruyorlardı. İslam dini geldi onun değerini daha da artırdı[1] zahiren toplum içinde böyle bir inanç daha önceki ilahi dinlerden kalmış bir inançtır. İtikâfa Girilecek Mekân:
İtikâfa girilecek mekân sınırlı ve has mekânlarda itikâf yapılır. Meşhur olan görüşe göre sadece dört mescitten (Mescidu’l - Haram, Mescidü’n - Nebi, Mescid-i Kufe, Ve Mescid-i Basra) birisinde itikaf caizdir. İmam Rızadan (a.s.) şöyle nakledilmiştir: “Mescidü’r – Resulde yani peygamberin kabrinin kenarında bir gece itikâfa girmek bir hac’a ve bir ömre’ye denktir”.[2] Peygamberin (s.a.a.) Mescidinde Onun kabrine yakın bir yerde itikâfa girmek bir hac ve bir ömre’ye bedeldir. Ama fıkıh âlimlerinden bir grup fukaha ise her şehrin merkezi mescidinde (mescidi cami’i) itikâfa girmenin caiz olduğunu söylemişlerdir.[3]
Elbette merkezi mescit konusunda da bazıları burada itikâfa girenler bu mescidin ilahi dergâhın matlubu olduğu ümidiyle itikâfa girmeleri gerekir.[4] Ama mahalle ve pazardaki mescitlerde ise Şia’da çok az fakihler tarafından caiz görülmüştür.[5] Her Şehir ve yerin Merkezi mescitten (mescidi cami’i) maksat genellikle en çok insanların toplandıkları mescittir.[6] Başka bir değişle çoğu zamanlarda onda namaz kılanların sayısı diğer mescitlerden daha fazla olan mescittir.[7]
Burada şöyle bir soru akla gelebilir. İtikâfın öyle yapıcı eserlere sahip olduğunu dikkate aldığımızda herkesin kolay bundan faydalanabilmesi için bütün mescitlerde caiz olsa daha iyi olmaz mıydı?
Cevabında şunu söylemek gerekir: İslam’da ibadetler tamamen tevkifidir. Şöyle ki ibadetlerin tüm şartları ve hükümleri İslami metinlerden ve şer’i düsturlardan alınması gerekir. Muteber delillerden itikâfa girilecek yerin merkezi mescit olduğu anlaşılırsa kendi zevkimize göre onda tasarruf edemeyiz. İbadetlerin şartlarında tasarruf edip onu genişletme hakkına sahip değiliz.
Asıl itibarıyla bazı ibadetler mekân bakımından has bir sınırlamaya sahiptirler. Hac merasimi ve amelleri gibi. Bu ameller belli yerlerde yapılması gerekir. Bu nedenle hac ile ilgili ameller belirtilmiş olan yerlerin dışında yapılırsa sahih değildir. İtikaf meselesi bağlamında da eğer delillerden bu ibadetin mescidi cami’ide (merkezi camide) yapılması gerekiyor tespit edilirse anlıyoruz ki mukaddes şar’i bu ibadetin sadece bu yerde yapılmasını istemiştir. Elbette bu hükmün yasalaşmasında kesin bazı maslahatlar göz önünde bulundurumuştur ama bizim aklımız o maslahatları yakini bir şekilde derk etmeyebilir. İslam dini bu ibadi merasimi merkezi olan bir mescitte has kılmasının nedeni nicelik ve nitelik bakımından onu kontrol etmek olabilir ve bu bir ibadet olmasının yanı sıra başka değerleri de; vahdet, beraberlik ve gönül birliğinin bir olması gibi bazı konular da bu maslahalardan olabilir.[8],[9]
[1] Şeyh Saduk, “fezailu’l - eşhuris – selase”, s. 24, rivayet: 399.
[2] “Biharu’l - envar” c. 98, s. 151.
[3] Tabatabaii, Seyit Muhammed Kazım, “urvetü’l - vusta”, kitabul itikaf, s. 399.
[4] İmam Huneyni (r.a), “tahriru’l – vesile”, c. 1, s. 305.
[5] Necefi, Şeyhi Muhammed Hasan, “cevahiru’l - kelam”, c. 17, s. 170.
[6] A.g.e. s. 171.
[7] Ayetullah Gulpayganii “mecmeu’l - mesail”, ci 1, s. 154.
[8] “Biharu’l - envar” c. 33, s. 542.
[9] Yazar: İsmail nesaci zevarei “havze net sitesinden” iktibas edilmiştir.