Please Wait
21247
Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız.
1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u Teâlâ’nın, salih kimseler ve iyi ameller işleyenlere vaat ettiği cennetin aynısıdır.
Bazı müfessirler, Âdem ve Havva’nın cennetinin, takva sahibi insanlara vaat edilen ebedi cennet olduğuna inanırlar.
2. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde bulundukları cennet, Allah-u Teâlâ’nın, onlar için nazarda tuttuğu dünyevi bahçelerden bir bahçe idi.
3. Bazı müfessirler, Âdem’in yaşadığı cennetin, ebedi bir cennet değil, semavi bahçelerden birisi olduğuna inanırlar.
Birinci faraziye esasına göre şeytanın kalbe girme yolu şehvet, gazap ve vehim yetisi vasıtasıyla olmuştur. Şehvet gücü, şeytan için bir vesile oldu ki bu şehvet yetisi vesilesiyle kalbe dönük yol bulabilmiş oldu.
Ancak ikinci ve üçüncü faraziye esasına göre: Asıl itibariyle Âdem ve Havva’nın içinde bulundukları yer, vaat edilmiş olan cennet değildi ta “şeytan tekrar nasıl cennete girebildi” sorusu söz konusu olabilmiş olsun
İlk etapta bilinmesi gerekir ki, beşer ilminin ilerlediği günümüzde, bir yerde fiziksel varlık olmaksızın ses, görüntü ve hatta üç boyutlu görüntüyle, başkalarıyla irtibat kurulabilmesi gücüne ulaşıldı.
Bu noktayı dikkate alarak ve Kur’an’ı Kerim’in açık ifadesiyle şeytanın kovulması ardından insanlarla irtibatının devem etmesi iznini Yaratıcıdan aldığı[1] hakikatini de göz önünde bulundurduğumuzda bu sorunun belli bir yere kadar halledildiği anlaşılıyor. Ancak bunun yanında bu soru hakkında pek çok bahisler yapıldığı ve akabinde çeşitli görüşler söz konusu olmuş ve bu doğrultuda farklı beyanlar ortaya atılmıştır:
1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u Teâlâ’nın salih kulları ve iyi ameller işleyen kimseler içi vaat ettiği cennetin aynısıdır.
Bazı müfessirler, Âdem ve Havva’nın cennetinin, takva sahibi insanlara vaat edilen ebedi cennet olduğuna inanırlar, zira “El-Cenne”[2] kelimesindeki “Elif” ve “Lam” harfleri, “Elif” ve “Lam”ı ahdidir ve ebedi cennete işaret eder. Aynı şekilde inin anlamında olan “İhbitu”[3] cümlesi de, yukarıdan aşağı inmeye delalet eder.[4]
2. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde bulundukları cennet, vaat edilmiş cennet değil, Allah-u Teâlâ’nın onlar için nazarda tutuğu dünyevi bağlardan bir bağdı.
Âdem’in (a.s) içinde yaşadığı cennetin, vaat edilmiş cennet olmaması gerekir, zira:
- Vaat edilmiş cennet, amel öncesi verilen bir yer değil, bilakis kemal yolunda veya tabiri caizse “Kavs-i Suudi” (yükseliş oku) mesirinde işlenen amellerin ve kazanılan melekelerin bir ürünüdür.
- Vaat edilmiş cennete giren, dışarı çıkartılmaz.
- Vaat edilmiş cennet, şeytanın vesvese yeri olmaması hasebiyle Âdem’in (a.s) cenneti, ebedi kıyamet âleminin cennetinden başka bir şeydir ve şayet bu cennetten, yeryüzünde havası ve suyu güzel bağlık bölgelerden birisi olması kastedilmiştir.[5]
3. Bazı müfessirler, Âdem’in yaşadığı cennetin, ebedi bir cennet değil, semavi bağlardan birisi olduğuna inanırlar, zira vaat edilmiş cennette, teklif yoktur ve oraya giren kimse, çıkartılmayacak; orada ebedi olarak kalacaktır.[6]
Şimdi birinci faraziye esasınca Âdem’in cennetinin vaat edilmiş cennet olduğunu kabul edersek, şeytanın oraya nasıl girdiğini inceleyelim:
- Şeytanın, Âdemoğlunun kalbine nasıl girdiğine bakmamız gerekir; bedenin giriş yerlerinden birisiyle mi? Acaba şeytanın cisim olduğu ve kalbe girdiğini düşüne bilir miyiz? Bu konuda melekler nasıl akıl gücü aracılığıyla giriyorsa, şeytanın da kalbe şehvet, gazap ve vehim gücü aracılığıyla girdiğini söylememiz gerekir. Âdem ve Havva, men edilmiş ağaca meylettiklerinde, şehvet gücü şeytanın aracı oldu ve bu araç vesilesiyle kalbe yol buldu. O halde ne cennetin içine girdi, ne bedenin giriş yerlerinden birisi aracılığıyla kalbe girdi ve ne de cisimsel bir surette Âdem’in karşısına çıktı.[7]
- Şeytan cennetin içine girmedi, bilakis dışarıdan gizli aldatmayla onları kandırdı.[8]
İkinci ve üçüncü faraziyeye gelince: Asıl itibariyle Âdem ve Havva’nın içinde bulundukları yer, “Şeytan tekrar nasıl cennete girdi? sorusunu gerekli kılacak, vaat edilmiş cennet değildi.[9]
Dolayısıyla soruda söz konusu edilen cennetin, vaat edilmiş ebedi cennet olduğunu kabul etmemiz durumunda sorun ortaya çıkar, ancak ikinci ve üçüncü görüş esasına göre böyle bir durum söz konusu değildir. Aksine bu olay, başka bir cennette gerçekleşti ve bu sebeple, onların ikisi de o cennetten dışarı çıkartıldılar.[10]
Daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki indekslere müracaat ediniz:
1. Hz. Âdem’in Cenneti, 5053 (Site: 5440).
2. Âdem’in Cennetten İnmesinin Anlamı, 7255 (Site: tr7394).
[1] A’raf, 13-18.
[2] “Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır.”A’raf, 27.
[3] “Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.” Bakara, 36.
[4] Daver Penah, Ebu’l Fazl, “Envaru’l İrfan fi Tefsiri’l Kur’an”, Tahran 1375 ş, Naşiri İntişaraati Sadr, c. 1, s. 456.
[5] -a.g.e., s. 432.
[6] -a.g.e., s. 456.
[7] -Tayyib, Seyit Abdülhüseyin, “Etyabu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an”, Tahran 1378, Naşir: İntişaraati İslami, İkinci baskı, c. 9, s. 111-112.
[8] -“Envaru’l İrfan fi Tefsiri’l Kur’an”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, Kum 1374 ş, Defteri İntişaraati İslami Cameayi Müderrisini Havzayi İlmiye, Beşinci baskı, c. 1, s. 456.
[9] -a.g.e.
[10] -Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, Kum 1374 ş, Defteri İntişaraati İslami Cameayi Müderrisini Havzeyi İlmiye, Beşinci baskı, c. 1, s. 202.