Please Wait
9509
Şüphesiz ilahi hükümlerin tümünün felsefe ve delili vardır, ama ilahi hüküm ve buyrukların tümünün delillerini bulmamız gerekli değildir. Müslümanlar vahiy mesajı karşısında teslim olmalıdır. Bu teslim ve kabul etme psikolojisi insanın kemalidir ve esasen bazı buyruklar teslim ve kulluk ruhunu sınamak içindir. Ama bununla birlikte Kur’an defalarca hükümleri beyan ederken onların delillerine de işaret etmiştir. Masum imamlar da rivayetlerde bu hikmetleri beyan etmiş ve Müslüman âlimler de hükümlerin sırları ve felsefesi hakkında ve bu cümleden olmak üzere namaz konusunda ve onun niyet, teşehhüt, rükû, secde ve selam gibi rükün ve cüzleri hakkında bir takım kitaplar yazmışlardır.
Kuşkusuz tüm ilahi hükümlerin felsefe ve delili vardır, ama ilahi tüm hüküm ve buyrukların delilini bulmamız gereklilik addetmemektir. Müslümanlar vahiy mesajının karşısında teslim olmalıdır. Bu teslim ve kabul etme hali insanın kemalidir. Esasen bazı buyruklar teslim ve kulluk psikolojisini sınamak içindir. Yüce Allah’ın Hz İbrahim’e evladı Hz İsmail’i kurban etmesine dair vermiş olduğu emir bunun bir numunesidir. Bu kısa yazıda söylenilmesi gereken şey, İslam’ın hüküm ve ibadetsel programlarının tümüyle hikmet ve felsefe taşıdığıdır.
1. Yüzlerce ayet ve hadisin insanları akıl etmeye ve düşünmeye davet etmesi bunun delilidir.[1]
2. Kur’an’ın müşrik ve putperestlere yönelttiği sert eleştirilerden biri, onların körü körüne ve delilsiz olarak atalarını taklit etmesidir.[2]
3. Bizzat Kur’an defalarca hükümleri beyan ederken onların deliline de işaret etmiştir.[3] Masum imamlar da rivayetlerde bu hikmetlere değinmiş ve Müslüman âlimler de hükümlerin sırları ve felsefesi hakkında kitaplar yazmıştır.
Belirtilen noktalara binaen şöyle söylemek gerekir:
1. Tüm hükümlerin delilini insanların tümünün tüm zamanlarda bilmesi gerekli değildir.
2. Hükümlerin felsefesinde sadece onların maddi fayda ve eserlerine bakılmamalı, salt ekonomik ve sağlık yönlerine dikkat edilmemeli ve ruhsal, manevi ve uhrevi eserlerinden gafil kalınmamalıdır.
3. Yüce Allah’ı hikmet sahibi ve hüküm ve kanunlarını da hikmet esaslı bilen bir kimse fazla delil bulma peşinde koşmamalıdır, delili hikmet sahibi Allah’a bırakmalıdır. Ama bununla birlikte namazın felsefesi ve hatta niyet, teşehhüt, rükû, secde ve selamın sırları gibi onun bazı rükün, cüz ve kıraatleri hakkında deliller zikredilmiştir. Biz burada onların bazı örneklerine işaret edeceğiz:
Namaz Kötülüklerden Sakındırır
Kur’an-ı Kerim namaz hakkında şöyle buyuruyor: Namaz insanı çirkinlik ve kötülükten alıkoyar.[4]
Namaz ve Gafletten Uyanmak
Başka bir yerde şöyle buyuruyor: Namazı beni hatırlamak ve bana yönelmek için kıl.[5]
Namaz Huzura Sebep Verir
Aynı şekilde şöyle buyuruyor: Ancak Allah’ı anmayla kalpler huzur bulur.[6]
Kibir ile Mücadele Etmek
Tüm yüceliklerin, kudret ve azamet merkezinin menşeine yönelmek olan namaz, insandan kibir ve gururu siler. Başka bir ifadeyle, namaz hodbinlik ve tekebbürü yok eder; çünkü insan her gece ve gündüz on yedi rekâtta ve her rekâtta iki defa yüce Allah’ın karşısında alnını toprağa koyar ve kendini onun azameti karşısında ancak bir zerre olarak görür. İnsan böylece gurur ve egoizm perdelerini parçalar. Bundan dolayı İmam Ali imandan sonra ilk ibadet olan namazı bu hedefle açıklamakta ve şöyle buyurmaktadır: Allah imanı insanı şüpheden arındırmak için ve namazı da kibirden temizlemek için farz kılmıştır.[7]
Düzen Psikolojisinin Takviye Edilmesi
Namaz insanda düzen ruhunu takviye eder; çünkü bu ibadetsel amel belirli vakitlerde yerine getirilmelidir ve onun önce veya sonra yapılması namazın geçersiz kılınmasına neden teşkil eder. Aynı şekilde niyet, kıyam, rükû, secde ve kıyam hakkındaki diğer adap ve hükümler de böyledir; onlara riayet etmek hayat programlarında düzeni kabul etmeyi tamamıyla kolaylaştırır.
Ahireti Hatırlamak
Namaz kılan şahıs “Din gününün sahibi” ifadesini kullandığında kıyamet ve onun azametini hatırlar ve bu dünyanın ötesinde bu dünyadaki amellerin neticesi olan başka bir dünyanın var olduğuna dikkat eder.
Dostluk ve Düşmanlık
Dostluk ve düşmanlık Hamd suresi ayetlerini okumanın felsefelerinden biridir. Namaz kılan şahıs “ben sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dilerim, bizi doğru yola kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet” ifadesini kullanarak yüce Allah, Peygamberler, doğrular, şehitler ve salihlerin dostluğunu ister, o tarafa doğru hareket eder ve “gazaba uğramışların yoluna değil” ifadesiyle de uzak kılınmışlar ve sapmışların yol ve yönteminden ayrı olduğunu ve ona düşmanlık duyduğunu belirtir. Son olarak şunları söylemek gerekir: Namazın emredilme nedeni Allah’ın rububiyetine dikkat etmek, onu ikrar etmek, şirk ve putperestlikle mücadele etmek, Allah’ın karşısında tevazu ve alçak gönüllüğünün zirvesinde kıyamda durmak, günahları itiraf etmek, bazı geçmiş günahların bağışlanmasını istemek ve Rabbi yüceltmek için alnı yere koymaktır. Aynı şekilde hedef insanın her zaman dikkatli ve uyanık olması, unutkanlık tozlarının onun kalbini kaplamaması, sarhoş ve mağrur olmaması, huşu ve huzur içinde olması ve din ve dünya nimetlerine ilgi duymasıdır.[8] Bunlar ilahi hükümlerin eser ve hikmetlerine işaret eden ilahi ayetler ve rivayetlerden numunelerdir. Son olarak namazın hikmet ve sırları hakkında Şii yazar ve âlimler tarafından birçok kitap ve makalenin yazıldığını hatırlatmak gerekir:
Daha fazla bilgi edinmek için müracaat edilebilecek kaynaklar:
İlelu’ş Şerayi, Şeyh Saduk.
Sırru’s Salat ve Adabu’s Salat, İmam Humeyni.
Felsefe-i Esrarı Hüküm, Muhammed Vahidi.
Pertov-i Ez Esrarı Namaz, Muhsin Kıraati.
İlgili başlıklar:
Namazın Mana ve Eserleri, 2296 (Site: tr2410).
Beş Vade Namazın Felsefesi, 3837 (Site: 4101).
Teşehhüt Ve Selamın Felsefesi, 13141 (Site: 12808).
Namazın Manevi Ve Maddi Eser Ve Bereketleri, 22644 (Site: fa10797).
[1] Nahl Suresi, 44. ayet; A’li İmran Suresi, 191. ayet.
[2] A’raf Suresi, 173. Ayet.
[3] Ankebut Suresi, 45. ayet; Bakara Suresi, 183. Ayet.
[4] Ankebut Suresi, 45. ayet.
[5] Ta’ha Suresi, 14. ayet.
[6] Rad Suresi, 24. ayet.
[7] Nehcü’l Belağa, hikmet 252, "وَ قَالَ (ع) فَرَضَ اللَّهُ الْإِيمَانَ تَطْهِيراً مِنَ الشِّرْكِ وَ الصَّلَاةَ تَنْزِيهاً عَنِ الْكِبْر"
[8] Şeyh Saduk, Men la Yehzeruhu’l Fakih, c: 1, s: 214, Camiayı Müderrisin Kum, Çapı dovvum, 1404 h.k; Şeyh Saduk, İlelu’ş Şereyi, c: 2, s: 317, daveri, Kum, çapı evvel, "إنّ علة الصلاة أنها إقرار بالرّبوبية للّه عزّ و جلّ، و خلع الأنداد و قيام بين يدي الجبّار جلّ جلاله بالذّلة و المسكنة و الخضوع و الاعتراف، و الطّلب للإقالة من سالف الذّنوب، و وضع الوجه على الأرض كلّ يوم إعظاما للّه جلّ جلاله و أن يكون ذاكرا غير ناس و لا بطر.و يكون خاشعا متذلّلا راغبا طالبا للزيادة في الدّين و الدنيا مع ما فيه من الإيجاب، و المداومة على ذكر اللّه عزّ و جل باللّيل و النهار و لئلّا ينسى العبد سيّده و مدبّره و خالقه، فيبطر و يطغى و يكون ذلك في ذكره لربّه عزّ و جلّ، و قيامه بين يدي".