Gelişmiş Arama
Ziyaret
9772
Güncellenme Tarihi: 2011/03/03
Soru Özeti
Ahlakla tevekkülün arasında nasıl bir bağlantı vardır?
Soru
Ahlakla tevekkülün arasında nasıl bir bağlantı vardır?
Kısa Cevap

İnsanın nefsinde ‘meleke’ haline gelen sıfatlara ahlak denir. Meleke ise, insanın ruhunda nüfuz eden öyle bir sıfattır ki, o sıfata uygun amel ve davranışlar kendiliğinden yapılır. Ahlak, fazilet ve rezalet olmak üzere ikiye ayrılır. Tevekkül ise, ahlaki faziletlerden biri olup kulun Allah’a güvenmesi ve bütün işlerini ona havale etmesi demektir. Allah’a gerçek manada tevekkül, tevessül etmeye engel değildir. Çünkü Allah-u Teala’nın kendisi tevekkülle birlikte sebeplere yönelmemizi emretmiştir. Ahlakla tevekkülün arasında ilişki, tevekkülün ahlaki faziletler ve mısdaklardan biri olmasındadır.

Ayrıntılı Cevap

Lügatta Ahlak

Ahlak, ‘huluk’ ve ‘hulk’ kelimelerinin çoğuludur. Bu ikisi, insanın nefsinde ‘meleke’ haline gelen sıfat manasına gelmektedir. Meleke ise, insanın ruhunda nüfuz eden öyle bir sıfattır ki, o sıfata uygun amel ve davranışlar kendiliğinden yapılır. Örneğin tevazu sıfatı bir insanda meleke haline gelse insan yeri geldiğinde kendiliğinden ve otomatik olarak tevazu eder. Hulk, iyi olursa fazilet, kötü olursa rezalettir.

Dolayısıyla ahlak, insanda meleke haline gelen iyi (fazilet) ve kötü (rezalet) sıfatların tümüne denir.[1]

Hulk ve ahlak nefsani bir halet olup amel kategorisinden değildir. Zira ahlak, iyi ve kötü davranışların doğurduğu insanın içindeki halet ve kudrettir; davranışlar ahlakın kendisi değil onun sonucudur. Bu yüzden birinin cömertlik melekesi olsa ama fakirlik veya başka bir engelden dolayı bağışta bulunma imkanı olmazsa yine de cömert sayılır. Ama biri cömert olmazsa ve riyakarlık vb. amaçlarla bağışta bulunursa ona cömert denmez.

Gerçekte insanın tesadüfi olarak yaptığı iyi ya da kötü haletlere hulk denmez. Ruhta nüfuz eden ve insandaki sabit hallere hulk denir.[2]

Tevekkülün Tanımı

Tevekkül, nefsani sıfata yönelik ve insanla Allah arasındaki ilişkiyi belirleyen İslam ahlakının genel kavramlarından biridir. Tevekkül Allah’a yürüyen saliklerin menzillerinden, muvahhidlerin makamalarından biri ve yakin ehlinin en yüksek derecelerindendir.[3]

Tevekkül, kulun bütün işlerinde Allah’a güvenmesi, işlerini Ona havale etmesi, ilahi güç ve kudrete dayanmak demektir.[4]

Resul-i Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Cebrail’den ‘Tevekkül nedir?’ diye sorduğumda şöyle cevap verdi: ‘Yaratılmışların, zarar veremeyeceğini, bağışta bulunamayacağını ve engel olamayacağını bilmektir. Gözünü insanların eline dikmemektir. Kul böyle olunca Allah’tan başkasına iş yapmaz ve Ondan başkasına ümidini bağlamaz. Bütün bunlar tevekkülün gerçeği ve sınırlarıdır.’[5]

Bu önemli sıfat, insanın varlık aleminde gerçekleşen bütün işlerin Allah’tan olduğunu bildiği, Onunla birlikte hiçbir gücü kabul etmediği ve Onun dışında kudretin olmadığına inandığı zaman gerçekleşir. Tam manasıyla böyle bir inanca sahip olan kimse, kalbinde Allah’a güvenecek ve Ona dayanacaktır.[6]

Ancak bu tevekkülün en yüksek mertebesidir. Tevekkülün mertebeleri şunlardır:

a) Tevekkülün en düşük mertebesi, insanın Allah’a olan güveni avukatlara olan güveni gibi olan mertebedir. Bu mertebede daha çok işin halledilmesi amaçlanmaktadır.

b) Orta mertebe: Allah’tan başkasını tanımamak ve Ondan başkasına sığınmamak. Bu mertebe çocuğun anneye bağlı olması gibidir.

c) Tevekkülün en üst mertebesi, insanın yüzde yüz Allah’a bağlanmasıdır. Tıpkı ölünün, ölü yıkayıcıya bağlı olması gibi.[7]

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Allah’a tevekkül etmek, tevessül etmeye engel değildir. Zira maddi alem sebep ve sonuçlar üzerine kuruludur. Olan ve olmayan herşey maddi sebeplerin varlık ve yokluğuna bağlıdır. Ama bütün bu sebepler ilk sebebe dönmekteler. Ve bütün sebepler O’nun istek ve iradesiyle görevlerini yerine getiriler.

Tevhid konusunun bölümlerinden biri, fiillerde tevhid’dir; onun manası şudur: Muvahhid insan, varlık aleminin tümünde bağımsız tek bir sebebe inanır. O sebepte Allah’tır. Diğer sebeplerin hepsi O’na bağımlıdır.

Allah’a tevekkül ve O’ndan yardım dilemek fiilde tevhidin dallarından biri olup tevekül eden her makam ve mekanda gerçek sebebin Allah olduğunu bilir.

Tevekkül, beğenilen bir özellik olarak ayet ve rivayetlerde gelmiştir. Aşağıda onlardan birkaçını örnek olarak getiriyoruz:

‘İmanınız varsa Allah’a tevekkül edin.’[8]

‘Allah tevekkül edenleri sever.’[9]

‘Kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona yeter.’[10]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Kim Allah’a tevekkül ederse yenilmez ve kim ona sığınırsa kaybetmez.’[11]

Hz. Ali (a.s)’da buyuruyor: ‘Allah’a tevekkül etmek, her türlü kötülükten kurtulmanın ve her türlü düşmandan korunmanın kaynağıdır.’[12]

Yukarıda anlatılanlardan anlaşıldı ki, tevekkül ahlaki faziletlerden ve onun mısdaklarından biridir. Tevekkülle ahlak arasındaki ilişki budur.


[1] -Muhsin Garaviyan, Felsefe-i Ahlak Ez Didgah İslam, s.11, Müessese-i Ferhengi-i Yemin, 2. Baskı, h.ş.1380

[2] -Mehdi Nilipuri, Beheşt-i Ahlak, c.1, s.28, İntişarat-ı Müessese-i Tahkikati-i Hazreti Veliyy-i Asr, Çaphane-i Şeriat, Kum, h.ş.1385.

[3] -Mehdi Nilipuri, a.g.e. c.1, s.28 ve c.2, s.701.

[4] -Molla Ahmed Neraki, Mirac-us Saadet, s.758, İntişarat-ı Hicret, 8. Baskı, h.ş.1381.

[5] -99. Dizin (Site: 2385), Kısa Cevap.

[6] -Molla Ahmed Neraki, a.g.e. az bir değişiklikle.

[7] -Molla Ahmed Neraki, a.g.e. s.764-765.

[8] -Maide/23

[9] -Al-i İmran/159.

[10] -Talak/3.

[11] -Mirza Hüseyin Nuri, Müstedrek-ul Vesail, c.2, s.288, Müesseset-u Al-il Beyt Li İhya-it Teras, 1. Baskı, h.k.1408.

[12] -Müntahab-ı Mizan-ul Hikme, Derleyen: Seyid Hamid Hüseyni, Bab-ı Tevekkül, Müessese-i İlmi ve Ferhengi-i Dar-ul Hadis, h.ş.1385.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi imamın başka imamlardan farklı kendine özgü özellikleri vardır?
    7614 Masumların Siresi 2012/03/04
    Dini öğretilerimize göre Masum İmamların varlıkları iki yönlüdür. Biri nurani varlıkları, diğeri maddi varlıklarıdır. Nur varlıkları açısından onların hepsinin nuru birdir. Ama maddi ve cismi varlıkları açısından zaman ve mekan şartlarına göre her birinin kendine has özellikleri vardır. Örneğin İmam Ali cesarette ve hitapta, İmam Hüseyin cihad ve ...
  • Eğer elimiz necis olursa ve su da yoksa teyemmüm yeterli midir?
    6169 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bu soru bir takım iphamlar taşımaktadır ve biz bu iphamları ortadan kaldırmak için onu iki bölüm halinde inceleyeceğiz: 1. Abdest yerine ve namaz kılmak için alınan teyemmümün kastedilmesi.2. Teyemmüm ile necis elimizi temizlemek ve necaseti gidermek istememiz.Abdest ve yıkama imkânı olmadığı yerlerde batıni temizliği elde etmek ...
  • Müstehcen filmlere bakmaktan nasıl tövbe edebiliriz?
    23907 Teorik Ahlak 2010/02/01
    Günah, kötü kokulu bir lağım kuyusu gibidir, insan ona ne kadar çok dalsa kokusunu o kadar az alır. Zira insanın koku alma duyusu iş yapamaz hale gelir ve daha fazla battığının farkında olmaz. Öte yandan, insanın bu ...
  • Acaba iki yıldır süt veren bir kadına emzirme kefaretinin yanı sıra geciktirme kefareti de farz mıdır?
    12703 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/01/14
    Ayetullahe'l-uzma SİSTANİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Bebek emziren kadının sütü az olduğunda, eğer oruç tutması emzirdiği bebeğe zarar verecek olursa, oruç tutmak ona farz değildir. ister bu kadın bebeğin öz annesi olsun, isterse dadısı olsun veya ücretle süt veren bir kadın olsun, fark etmez. Ancak ...
  • Cennette uyumak mümkün müdür?
    30741 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Uyku bedenin taşıdığı yorgunluklara verdiği tabii bir reaksiyondur ve bildiğimiz gibi cennete giren hayırsever insanlar Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirttiği üzere orada hiçbir yorgunluğa duçar olmayacaktır. Bu nedenle, rivayetlerde açıklandığı üzere cennete giren insanlar ölüm, uyku, rahatsızlık ve fakirlik gibi maddî dünyayla irtibatlı hususlarla karşılaşmayacaktır. ...
  • Hz Zeyneb’in (s.a) defnedildiği mekân hangi ülkededir?
    34816 تاريخ بزرگان 2012/06/16
    Hz Zeynep’in (s.a) temiz kabrinin mekânı hakkında üç ihtimal mevcuttur[i]: Medine, Şam ve Kahire. Bu üç ihtimalden her birinin taraftarları mevcuttur ve onlar kendi görüşlerini ispatlamak için bir takım deliller getirmişlerdir. Kesin bir şekilde Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin nerede olduğu belli olmasa bile, bu ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3898 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • İslam ve imanın şartları nelerdir?
    11382 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/17
    İslamın ve imanın dereceleri vardır. Şehadetyni yani ‘Eşhedü en la ilahe illallah’ ve ‘Eşhedü enne Muhammeden Resulullah’ı söyleyen herkes Müslümandır ve bu İslamın ilk derecesidir. Dolayısıyla kendisinin ve çocuklarının bedeninin pak olması, Müslüman kadınla evlenmesi, Müslümanlarla yaptığı ticaretin doğru oluşu, mal, can ve ırzının haram ve özel ...
  • Eğer necis bir su bir yokuştan aşağı akar ve yokuşun altında kur suya ulaşırsa, onun üst kısmı da temizlenir mi?
    6195 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Hz Ayetullah Hadevi Tahrani’nin (Ömrü uzun olsun) cevabı şöyledir: Eğer örf ve akıllı insanlar onu bir su biliyorsa, kur suya ulaşmasıyla onun tümü temizlenir. Kur veya akan suya ulaşan necis suyun tümü temizlenir ve örfi olarak kur suya ulaşmamış kısımlar ister daha aşağıda olsun veya ...
  • Dinin usul ve fürû’u Masum İmamların (a.s) hadislerinden mi alınmıştır? Eğer böyle ise lütfen kaynak gösteriniz. Değilse ne zaman ve kimin tarafından böyle bir ayırım yapılmıştır?
    9448 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    Dinin usul ve fürû’unun şu anda ki şekli Masum İmamların (a.s) hadislerinden alınmamıştır. Din ilimleri alimleri, dini öğretileri bu şekilde bölümlere ayırmışlardır. Bu iki asıl’ın geçmişi hicri birinci yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Ama bu ismi (usul-u din) kimin verdiği tam olarak belli değildir. Böyle ilmi konular genellikle alimlerin ...

En Çok Okunanlar