Gelişmiş Arama
Ziyaret
12788
Güncellenme Tarihi: 2010/01/27
Soru Özeti
Hz. Adem (a.s)’ın cennetten inişi ne manaya gelmektedir?
Soru
Hz. Adem (a.s)’ın cennetten inişi ne manaya gelmektedir?
Kısa Cevap

Hubut yüksekten aşağı inmek (nüzul) manasında olup, Suud’un (yukarı çıkmanın) karşıt anlamlısıdır. Bazen bir mekanda yerleşme manasında da kullanılmıştır.

Hz. Adem (a.s)’ın hubutu konusu ve hubut olayı, her şeyden önce Hz. Adem (a.s)’ın bulunduğu cenneti nasıl mana ettiğimize bağlıdır. Acaba bu cennet bir dünya cenneti miydi, yoksa ahiret cenneti mi? Kesin olan şu ki o cennet ebedi cennet değildi. Buna göre hubut (inme) manası, makamdan hubut idi; yani Adem (a.s)’ın cennetten hubutundan kasıt, Onun (a.s) cennetten çıkarılması ve cennetlik bir yaşamdan (Dünyalık cennetten) mahrum olması, yeryüzüne yerleştirilmesi, bir çok ayetin işaret ettiği zorluk ve sıkıntılı bir yaşama düşmesidir.

Ayrıntılı Cevap

Hubut, lügatte yüksekten aşağı ve düşük bir mekâna düşmek olup suud’un (yükselmenin) karşıtırdır.[1]

Kur’an’ın bir çok ayetinde Hz. Adem (a.s)’ın cennetten çıkarılması ve yeryüzüne yerleştirilmesine hubut denmiştir:

1- ‘Biz (onlara), ‘İnin, (Hubut edin) birbirinize düşmansınız ve bir süreye kadar sizin için yeryüzünde yerleşim yeri ve (yaşayıştan) yararlanma imkânı olacaktır.’ dedik.[2]

2- ‘Hepiniz oradan inin, dedik, ‘Eğer benden size bir hidayet gelirse, benim hidayetime uyanlara ne bir korku vardır, ne de üzüleceklerdir onlar.’[3]

3- ‘(Allah) dedi ki: Birbirinize düşman olarak (yere) inin. Size yeryüzünde bir süre için yerleşme ve yararlanma imkânı vardır.’[4]

Hubut, (İnmek) Kur’an’da hulul etmek, bir yerde (şehirde) istikrar bulmak manasında da kullanılmıştır. Kur’an Hz. Musa (a.s) ile Ben-î İsrail kıssasını şöyle anlatıyor:

‘(Musa), ‘İyi olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? O halde bir şehre inin, (orada) size istediğiniz var.’ demişti.’[5]

Hz. Adem (a.s)’ın hubutu (inişi) konusu ve hubutun manası ilk bakışta, Hz. Adem (a.s)’ın bulunduğu cennetin ne manaya geldiğine bağlıdır. Acaba bu cennet bir dünya (yeryüzü veya berzah) cenneti miydi, yoksa ahiret cenneti mi? Kesin olan şu ki o cennet ebedi cennet değildi. Buna göre bu hubut, makamdan hubut idi. Bu konu hem müfessirlerin ele aldığı bir konudur, hem de filozofların. Onların her biri bu konuda çeşitli görüş ve ihtimaller öne sürmüşlerdir. Biz burada sadece müfessirlerin görüşlerine yer vereceğiz.

Merhum Tebersi, Mecme-ul Beyan’da şöyle diyor: Hubut, nüzul ve vuku aynı şeylerdir (aynı manadadırlar), üçüde ‘Yukarıdan aşağıya hareket…’ demektir. Hubut bazen de ‘O halde bir şehre inin.’ ayetinde olduğu gibi bir mekânda hulul manasında da kullanılmaktadır.[6]

Allame Tabatabai bu konuda şöyle diyor: Hubut, cennetten çıkma, yeryüzüne yerleşme ve sıkıntılarla dolu bir yaşama geçmek demektir. ‘Biz (onlara), ‘İnin, birbirinize düşmansınız ve bir süreye kadar sizin için yeryüzünde yerleşim yeri ve (yaşayıştan) yararlanma imkânı olacaktır.’ dedik.’ ayetinin zahiri ve ondan sonra ki ayet hubuttan sonraki yaşam şekliyle hubuttan önceki yaşamın (cennet yaşamının) farklı olduğunu göstermektedir. Bu yaşam zorluk ve sıkıntılarla doludur, cennetteki yaşam ise açlık, susuzluk ve zorluğun olmadığı semavi bir yaşamdı.

Allame şöyle devam ediyor: Adem’in cenneti ahiret ve ebedi cennet (ki oraya giren kimsenin bir daha çıkmadığı cennet) değildi.

Burada şu soru cevapsız kalıyor: Göğün manası nedir? Gökteki cennetten kasıt nedir?[7]

Değerli üstad bir başka yerde şöyle diyor: ‘Adem’in cenneti dünya cennetlerindendi.’ sözünün manası onun berzah cennetlerinden olup ebedi cennet olmadığıdır.[8]

Şeytanın, secde etmeye yanaşmamasından sonra meleklerin içinden çıkarılıp hubut edilmesini anlatan ‘Dedi ki: Oradan aşağı in; orada büyüklük taslamak sana düşmez; hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’[9] ayeti hakkında da şöyle diyor: ‘Hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’ cümlesi ‘Oradan aşağı in’ cümlesine tekittir. Çünkü hubut çıkmaktır. Hubutun çıkmaktan farkı hubut yalnızca makamdan çıkmak ve aşağı dereceye düşmektir. Bu mananın kendisi gösteriyor ki, hubuttan kasıt yüksek bir mekândan aşağı gelmek değildir, aksine bulunduğu makamdan düşmektir. Bu da bizim iddiamız olan ‘minha’ (=ondan منها) ve ‘fiha’ (=onda فیها)’daki zamirlerin gök ve cennete değil de makama ait olduğunu onaylamaktadır. Zamirden kasıtın gök ve cennet olduğunu söyleyenlerde belki de makamı kastetmişlerdir.

Buna göre ayetin manası şöyle olur: Allah (c.c) buyuruyor: ‘Sana secde etmeyi emrettiğimde secde etmediğin için ceza olarak makamından düş. Çünkü senin makamın huzu ve itaat makamıydı, böyle bir makamda kibirlenmemen gerekirdi. Öyleyse çık, sen alçaklardansın.’[10]

Allame bir başka yerde önemli bir noktaya değinerek şöyle diyor: ‘Hubuta emretmek tekvini bir iş (tekvini görev) olup, cennette kaldıktan ve hataya düştükten sonra gerçekleşmiştir. Öyleyse bu ilahi yasağa muhalefette ve ağaca yaklaşmakta hiçbir borç ve ilahi görev yoktu. Dolayısıyla ubudi bir günah ve mevlaya isyan da yoktur.’[11]

Allamenin sözünü şöyle açıklamak gerekir: Özel ağaca yaklaşılmasını yasaklamak irşadi bir yasaktı. Tıpkı doktorun hastaya, ‘eğer falan yemeği yersen hasta olursun’ demesi gibidir. Burada da Allah Teala buyuruyor: ‘Bu ağaca yaklaşma ve onun meyvesinden yeme, eğer o meyveden yersen cennetten çıkarsın.’ Allame Tabatabai’nin bu sözünden hubut ve hubutun nedeninin mana ve maksadı ortaya çıkmaktadır.

Ayetullah Cevadi Amuli, berzah cennetinin Adem (a.s) ve Havva (a.s)’ın kaldıkları yer olarak kabul ederek şöyle buyuruyor: Hz. Adem (a.s) metafizik bir alemden sınırlı, fiziki bir aleme intikal etmiştir. Böyle bir intikal, Kur’an’ın Allah katından insanların hidayeti için nüzulu gibi varlık ve makam nüzuludur, bedensel ve mekân nüzulu değildir. Ayrıca hubut, Hz. Adem (a.s)’ın tövbe ve seçimiyle birlikte olduğu için ona velayet ve hilafet hubutuda denmektedir.[12]

İblisin hubutu, onun mertebesinden düşmesiydi, ama Hz. Âdem (a.s)’ın hubutu değerini koruyarak yeryüzüne gelmesiydi. Yani Âdem ve İblis’in ortak zemine yerleştirilmeleridir. İblis, derecesinden yoksun olarak yere gelirken, Hz. Âdem (a.s) ise önceki mertebesini koruyarak yere geldi.[13]

Demek ki Şeytanın iki tür hubutu vardı:

1) Adem (a.s)’a secde etmeme kibirinden dolayı meleklerin makam ve mertebesinden hubut etmesi. Cenetten hubutun gereği, menzilet ve üstün mertebe şeklinde idi: ‘Dedi ki: Oradan aşağı in; orada büyüklük taslamak sana düşmez; hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’[14] ayeti buna işaret etmektedir.

2-  Cennetten hubutun Âdem ve Havva’yı kandırmak için gittiği geçici bir meskenden olması. Bu hubut Âdem ve Havva’nın kandırılmasından sonra ve onlarla beraber gerçekleşti.[15]

Nümune tefsiri, ‘Âdem’in cenneti hangi cennetti?’ diye soruyor ve bu soruyu şöyle yanıtlıyor: Kimileri onun iyilere ve temizlere vaat edilen cennet olduğunu söylüyorlar, ama zahire göre o cennet değildi. Yeşillik ve nimetlerinin bol olduğu dünya bağlarından biriydi; zira, vaat edilen cennet ebedi bir nimet olup bir çok ayette onun ebediliğine, ondan çıkılmayacağına işaret edilmiştir. Öte yandan asi ve günahkâr İblise orada yer verilmez, çünkü orası ne şeytani vesveselerin yeridir, ne de Allah’a itaatsizliğin. Ehl-i Beyt (a.s)’dan gelen rivayetlerde de bu konuya açıkca değinilmiştir.

Ravilerden bir şöyle diyor: İmam Sadık (a.s)’dan Adem’in cenneti hakkında sorduğumda şöyle buyurdu: Orası güneşi ve ayı gören dünya bağlarından bir bağdı. Orası ebedi cennet olsaydı Âdem asla oradan çıkarılmazdı.[16]

Bundan anlaşılıyor ki, Adem’in yer yüzüne hubut ve nüzulundan kasıt makam nüzuludur, mekan nüzulu değil; yani o değerli makamından ve o güzel cennetten aşağı geldi.

Şöyle bir ihtimalde verilmiştir: Bu cennet ebedi cennet değildi ve başka bir gök cismindeydi. Bazı rivayetlerde bu cennetin gökte olduğuna işaret edilmiştir. Ama gök kelimesi böyle rivayetlerde mekâna değilde yüce bir makama işaret etmiş olabilir.

Her neyse, bu cennetin öteki dünyadaki cennet olmadığı bellidir, zira orası insanın seyrinin sonudur, bu ise o seyrin başlangıcı. Bu onun amel ve programlarının mukaddimesi, o ise amel ve programların neticesidir.[17]

Bu değerli tefsirin başka yerinde şöyle gelmiştir: Hubut, lügatte taşın yüksekten düşmesi gibi mecburi bir iniştir. İnsan için kullanıldığında ceza amacıyla aşağı kovulmak demektir.

Adem (a.s)’ın yer yüzünde yaşamak için yaratıldığı, cennetinde bu alemde yeşillik ve nimetlerle dolu bir bölge olduğu göz önüne alındığında Adem’in buradan hubutu mekan hubutu değil de makam hubutu olduğu anlamına gelir. Yani, Allah Teala Onun makamını evla olanı terk ettiği için aşağı getirmiş, onca cennet nimetlerinden mahrum ve bu dünyanın zorluk ve sıkıntılarına düçar etmiştir.[18]-[19]



[1] - İncil, el-Ayn, c.4, s.21; Lisan-ul Arap, c.7, s.421; Mecmau’l Beyan, c.4, s.279

[2] - Bakara/36

3] - Bakara/38

[4] - A’raf/24

[5] - Bakara/61

[6] - Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılmaları ve yeryüzüne hubutlarında (inmelerinde) her hangi bir cezalandırılma söz  konusu değildir; zira peygamberlerin hiçbir şart altında kabih amel yapmayacaklarına dair delil var. Peygamberlerin cezalandırılmasını caiz bilenler Onlara cefa etmiş ve Allah-u Teala’ya en büyük töhmeti vurmuştur. Şüphesiz Allah (c.c) Hz. Adem (a.s)’ı cennetten çıkarmasının nedeni yasak meyveyi yediği için maslahat değiştiğinden dolayıdır. İlahi hikmet ve tedbir Onun (a.s) yer yüzüne gelmesini, dünyanın zorluklarına uğramasını gerektiriyordu. (Mecme-ul Beyan, c.1, s.196-197)

[7] - el-Mizan, c.1, s.135

[8] - el-Mizan, c.1, s.213 (Farsça tercümesi)

[9] - A’raf/13

[10] - el-Mizan, c.8, s.35 (Farsça tercümesi)

[11] - a.g.e. s.137

[12] - Tefsir-i Tesnim, c.3, s.383

[13] - a.g.e. c.3, s.374, 408 ve 466

[14] - Taha/117

[15] - Tefsir-i Tesnim, c.3, s.371-375

[16] - Tefsir-i Nur-us Sakaleyn, c.1, s.62

[17] - Tefsir-i Nümune, c.1, s.187

[18] - Tefsir-i Nümune, c.13, s.333

[19] - Bkz: Adem’in Cenneti, 273. soru, (Site: 112)

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar