Gelişmiş Arama
Ziyaret
7726
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Gök hakkındaki elli yedinci suredeki yirmi birinci ayet ile üçüncü suredeki yüz otuz üçüncü ayet arasında bulunan çelişki nasıl halledilebilir?
Soru
Lütfen aşağıdaki konu hakkında bir açıklamada bulunur musunuz? Kur’an’ın cennetin yüzeyi hakkında yaptığı niteleme açık bir çelişki taşımaktadır. Kur’an üçüncü surenin yüz otuz üçüncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” Burada gökler denilerek çoğul kipi kullanılmıştır. Oysaki elli yedinci surenin yirmi birinci ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun.” Burada da gök tekil kipiyle kullanılmıştır. Gök ve gökler arasında fark olduğu apaçıktır. Bu iki ayet uyarınca cennetin yüzeyi hem yer ile gök arası ve hem de yer ile gökler arası kadardır. Bu nedenle, bu Kur’an’da bulunan açık bir çelişki ve tersliktir. “Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” (Âli İmran, 133) “Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfüdür. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.” (Hadid, 21). Bu iki ayet birbiriyle çelişmiyor mu?
Kısa Cevap

Bu ayetlerin çelişik addedilmesine neden olan nokta, es-sema (gök) kelimesinin bir gök olarak tercüme edilmesidir. Oysaki kelimenin gerçek tercümesi göktür, bir gök değildir. Hatta dilimizdeki tercümede de gök ile gökler arasında bir çelişki ve farklılık bulunmamaktadır; tıpkı “gökte bulut gördüm” ya da “göklerde bulutlar gördüm” dememize benzer. Bu iki cümle bir mana ve mefhumu yansıtmaktadır. Ne “bulutlar” ile “bulut” arasında ve ne de “gökler” ile “gök” arasında bir çelişki mevcuttur.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuza cevap verirken çelişkinin tüm şartlarını taşıdıkları zaman ancak iki cümlenin çelişik olarak değerlendirilebileceğini ilkönce bilmeliyiz. Örneğin eğer bir şahıs bir defa “ben namazımı mescitte kılıyorum” ve başka bir defa da “ben birçok mescidin cemaat namazında hazır bulunmaktayım” derse, birisinde tekil kelimeler ve diğerinde ise çoğul kelimeler kullanması nedeniyle, biz bu iki cümlenin çelişkili olduğunu iddia edemeyiz. Bu şekilde Arap dilinde ve bunun başında Kur’an-ı Kerim’de kavramların kullanımına dikkat etmek suretiyle, es-sema kelimesinin gök anlamında olduğunu ve gökler ile arasında pek bir fark bulunmadığını ve “semavat” (gökler) ile çelişkili olacak “bir sema” manasında olmadığını idrak edeceğiz. Bu kavramı kullanan Kur’an’daki onlarca ayetin hepsi, bu manayı kastetmiştir. Örneğin eğer Allah Kur’an’da [1]"و ما خلقنا السماء و الأرض و ما بینهما باطلا" diye buyurmuşsa, bunun manası “biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık” demektir. Elbette sorunuzda “es-sema” kelimesine dönük yaptığınız tercüme uyarınca yukarıdaki ayetin manası şöyle olmalıdır: “biz bir göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık” ve bu tercümeye göre, diğer gökler boş yere yaratılmış olmalıdır!!). Veya  [2]"ما یخفی علی الله من شیء فی الارض و لا فی السماء" diye buyrulursa, onu “yerde ve sadece “bir gökte” olan şeyler Allah’ın bakışından gizli değildir” (ama Allah diğer göklerde olanları bilmeyebilir!!), diye tercüme edeceksiniz. Arap diline aşina olan hiçbir kimsenin böyle tercümeleri kabul etmeyeceği apaçıktır. Bu esas uyarınca, Hadid suresinin yirmi birinci ayetindeki “es-sema” kelimesinin “bir gök” manasında olmadığı ve dolaysıyla Âli İmran suresinin yüz otuz üçüncü ayetiyle bir çelişki arz etmediğinden emin olunuz. Bu, gökler ile pek bir farklılık arz etmeyen gök manasına gelmektedir. Kur’an mutlak anlamda gök hakkında olmayan ve özellikle bazı gökler bağlamında bir konuyu beyan etmek istediğinde, “es-sema” (gök) kavramından istifade etmemiş, “en aşağı gök” anlamında “es-semau’d-dünya”[3] ve “göklerin her biri” anlamında “küllü sema”[4] gibi kelimeler kullanmıştır. Evet, mesela ayette "جنة عرضها کعرض السماء الدنیا" yani eni en düşük gök kadar olan cennete koşun, diye buyrulsaydı, cennetin enini tüm gökler kadar bilen diğer ayetler ile çelişki arz etme ihtimali mevcut olabilirdi. Ama böyle bir ayet mevcut değildir.  



[1] Sad, 27.

[2] İbrahim, 38.

[3] Saffat, 7; Fussilet, 12; Mülk, 5.

[4] Fussilet, 12.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şeyh Tusi’nin siyasî düşüncesinin devletsel boyutları nelerdir?
    6189 Düzenler 2010/09/22
    Şeyh Tusi’nin devlet hakkındaki siyasî düşüncesinin değişik boyutları vardır:1- İslam Devletin Hedefleri: Şeyh Tusi İslam devleinin nihai hedeflerinin şunlar olduğuna inanmaktadır:1-1- Toplumda düzen ve emniyetin sağlanması. Bunların olmaması durumunda kaos hakim olacaktır.
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    9992 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.
  • Hz. Adem (a.s)’ın cennetten inişi ne manaya gelmektedir?
    12965 Eski Kelam İlmi 2010/01/27
    Hubut yüksekten aşağı inmek (nüzul) manasında olup, Suud’un (yukarı çıkmanın) karşıt anlamlısıdır. Bazen bir mekanda yerleşme manasında da kullanılmıştır.Hz. Adem (a.s)’ın hubutu konusu ve hubut olayı, her şeyden önce Hz. Adem (a.s)’ın bulunduğu cenneti nasıl mana ettiğimize bağlıdır. Acaba ...
  • Nasıl irabın olmamasına rağmen Kur’an tahriften uzak kalmıştır?
    8322 Kur’anî İlimler 2010/07/24
    Peygamber (s.a.a) döneminde Arapça dilini oluşturan harfler noktalama işaretini ayrıca her hangi nişane ve alametleri de taşımamaktaydı. Doğal olarak Kur’an da bu şekilde yazılmıştı ve iraba sahip değildi. Buna rağmen daha İslam dininin ilk döneminden itibaren Müslümanlar Kur’an’ı Kerim’i hıfz etmiştiler ve ...
  • Haset hastalığını nasıl yok edebiliriz?
    16176 Teorik Ahlak 2009/12/20
    Haset, eziklik ve kendisini küçük görme psikolojisidir ve bu yüzden haset eden kimse başka birisinde olan bir nimetin onun elinden çıkmasını arzu eder. Bu psikolojik hastalığın tedavisi ...
  • Hangi kaynaklarda hüküm ve yaratıkların hikmeti beyan edilmiştir?
    6598 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Esasen her hikmeti bilmek mümkün değildir; zira Yüce Allah bazı maslahatlar uyarınca birçok konuyu insana bildirmemiştir. Beyan edilenler hususlar da çok geniştir ve onların tümünü elde etmek ve bilmek herkes için müyesser değildir. Bu sebeple ve ömür ve fırsatın sınırlı olmasına binaen en faydalı ...
  • Merak, başkalarının işine karışmak ve dedikodu hakkında bir hadis naklederek ailevî sorunlarımı halledebilir misiniz?
    14896 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Birkaç noktaya dikkatinizi çekiyoruz:1. Eşiniz şerî açıdan birden çok evlilik yapabilir ama adaleti sağlamak zorundadır. 2. Kocanızın ilk eşi olduğunuz olasılığından hareket ediyoruz; genellikle ilk eş kocasının ikinci eşine yönelik özel hassasiyetler taşır. Bu yüzden mantıklı ...
  • Aşırılık nedir ve ondan nasıl uzak kalınabilir?
    17178 Eski Kelam İlmi 2011/03/01
    “Ğuluv” (aşırılık) sözlükte fazlalık ve uzamak anlamındadır; başka bir ifadeyle had ve ölçüyü aşmaktır veya daha iyi bir tabirle her şeydeki ölçü ve konumdan çıkmak ve öteye geçmek aşırılıktır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de aşırılığa şöyle işaret etmektedir: “Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin.” ...
  • İnsan da diğer yaratıklar gibi Allahın tecellisi ve cilvesidir. O halde neden kendini Allahtan bağımsız olduğunu idrak ediyor?
    11716 Teorik İrfan 2012/06/19
    Tecelli nazariyesine göre varlık âlemi Allahın tecellisi ve insanda Allahın halifesi unvanıyla Allahın “ismi a’zem”in tecelisi olduğu sayılmaktadır. Bu halife nüzuli (iniş) seyirle bu kendi zati hakikatinden tenezzül etmiş ve tenezzüller iktizasınca kendi asıl haletinden uzaklaşarak bazı hicaplara büründü. Bu seyir haletinde en aşağı mertebelere tenezzül eden ...
  • Şeytan ne zaman ve kaç defa feryat etmiştir?
    18102 Eski Kelam İlmi 2010/01/16
    Bu soruya cevap vermeden önce soruyu yönelten beyefendiye, şeytanın, insanın saadete, kemale ve Allah’ın rızasına ulaşmasındaki en büyük yeminli düşmanı olduğunu ve onunla mücadele etme yollarını öğrenmenin önemli olduğuna dikkat edilmesinin gerekliliğini hatırlatmak isteriz.

En Çok Okunanlar