Gelişmiş Arama
Ziyaret
50405
Güncellenme Tarihi: 2010/02/28
Soru Özeti
Uyumak ve istirahat etmek için kıbleye doğru yatmak mı gerekir? Cenaze nasıl defnedilmelidir?
Soru
Uyumak ve dinlenmek için kıble tarafına doğru yatılması meselesi doğru mudur? Acaba cenazenin defnedilmesinde de böyle mi amel edilmelidir? Eğer cevabınız olumlu ise lütfen bunun delil ve senedini açıklayınız.
Kısa Cevap

Bizim rivayetlerimizde uyumak dört şekilde taksim edilir ve bunların en güzel türü müminin sağ tarafa ve kıbleye doğru yatmasıdır.

Ali (a.s) şöyle buyurur: Uyumak dört şekildedir: Peygamberler sırtüstü uyuyorlardı ve gözleri uyumuyordu; Allah’ın vahyi beklentisi içindeydiler. Müminler sağ tarafları üzerine ve kıbleye doğru uyurlar, padişahlar ve onların çocukları sol tarafları üzerinde uyurlar böylelikle yedikleri sindirilmiş olur. Şeytan ve onun kardeşleri, deli ve hasta yüzüstü uyur.

Mezarda cenazeyi kıbleye doğru yatırmak

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur: “Bera b. Marur-i Ensari Medine’de Peygamber Ekrem’de (s.a.a) Mekke’deydi. Bera ölümün eşiğindeyken (bu, Peygamber ve Müslümanların Beytü’l Mukaddes’e doğru namaz kıldıkları zamanlardı) yüzünü Mekke’de Peygambere (s.a.a) doğru çevirmelerini ve malının da üçte birini vasiyet etmişti. Böylelikle bu sünnet sayıldı.” Bu sebeple, bu ve başka deliler esasına göre fakihler de “kabirde cenaze sağ tarafı üzerine ve ön tarafının kıbleye bakacak şekilde defnedilmesi gerekir” fetvasını verdiler.

Ayrıntılı Cevap

Bu soru iki kısımda sorulmuştur ve biz de bu esas üzere cevap vereceğiz.

Birinci kısımda uyurken ve istirahat ederken kıbleye doğru yatma hakkında sorulmuştur.

İslam dinini, beşerin kemali için Allah-u Teâlâ tarafından gönderilmiş en son dindir[1] ve bu yönden İslam’ın en kâmil ve en kapsayıcı bir din olması lazımdır[2] ve bundan dolayı küçüğünden büyüğüne; en alt düzeyden en yüksek düzeyine kadar beşerin tüm ihtiyaçları bu dinin içinde mevcuttur.[3]Uyumak da bunlardan birisi olup din tarafın uyumanın hükümleri söz konusu edilmiştir. Elbette bu konudaki dinin hükümleri zorunlu değil aksine sünnet ve müstehap cinsindendir ve biz burada bunların bir kaçına işaret edeceğiz.

İmam Hadi (a.s) şöyle buyurur: “Biz Ehli Beyt uyuma esnasında on şeye dikkat ederiz: Abdestli olmak, yüzü sağ elin içine koymak, otuz üç defa sübhanallah, otuz üç defa elhamdü lillah ve otuz dört defa Allah’u ekber demek, yüzümüz kıbleye bakacak şekilde kıbleye yönelip yatmak, Hamt suresini ve Ayetel kürsi ve şehidallahu… ayetlerini okumak.[4] Böyle yapan kimse o gecenin faydasına ermiştir.”[5]

Uyumanın çeşitleri

Biz Şiaların rivayetlerinde uyumak dört şekilde taksim edilir ve bunların en güzel türü, müminin sağ tarafa ve kıbleye doğru yatmasıdır.

Abdullah b. Ahmet b. Amir, İmam Rıza (a.s)’dan o da babasından Hüseyin b. Ali (a.s)’nin şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Ali b. Ebi Talip (a.s) Kufe mescidindeyken Şam ehlinden birisi kalkıp ona sorular sordu. Onun sorularından bir tanesi şuydu: Bana kaç türlü uyuyabilineceğini söyle. Ali (a.s) şöyle buyurdular: Peygamberler sırtüstü uyuyorlardı ve gözleri uyumuyordu; Allah’ın vahyi beklentisi içindeydiler. Müminler sağ tarafları üzerine ve kıbleye doğru uyurlar, padişahlar ve onların çocukları sol tarafları üzerinde uyurlar böylelikle yedikleri sindirilmiş olur. Şeytan ve onun kardeşleri, deli ve hasta yüzüstü uyur.”[6]

Sorunuzun ikinci kısmına yani cenazeyi kıbleye doğru defnetmek meselesine gelince şöyle cevaplamamız gerekiyor: İslam’ın insan hayatının başlangıcından ölüm anına; hatta defnedilip kefenlenmesine kadar yaşamın tüm merhaleleri için hükümleri vardır ve biz onların bazılarına işaret edeceğiz:

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur: “Zorla can veren kimseyi, namaz kıldığı yere götürün.”

Başka bir hadiste İmam (a.s) şöyle buyurur: “Ölümün eşiğine gelen ve can vermekten zorlanan kimseyi namaz kıldığı yere veya seccadesi üzerine yatırın.”

Ölüm eşiğinde can veren kimsenin kıbleye doğru çevrilmesi hakkında İmam Cafer (a.s) şöyle buyurur: “Siz Şialardan birisi ölümün eşiğindeyse, onun ayağını kıbleye doğru çekiniz ve üzerini örtünüz. Gusül esnasında kıble istikametinde mezar kazınız ve cenaze tahtasını üzerine örtünüz; öyle ki cenazenin ayağı ve yüzü kıbleye dönük olsun.”[7]

Cenazeyi kabirde kıbleye doğru yatırmak hakkında “Vesailü’ş-Şia” kitabında birçok hadis yer almaktadır ve konuyla alakalı özel bir bölüm vardır. Bu rivayetlerde mezarda cenazenin sağ tarafa doğru ve yüzünün kıble istikametinde olacak şekilde defnedilmesi açıklanmıştır. Söz konusu hadislerden bir tanesi şöyledir:

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur: Bera b. Marur-i Ensari Medine’de Peygamber Ekrem’de (s.a.a) Mekke’deydi. Bera ölümün eşiğindeyken (bu, Peygamber ve Müslümanların Beytü’l Mukaddes’e doğru namaz kıldıkları zamanlardı) yüzünü Mekke’de Peygambere (s.a.a) doğru çevirmelerini ve malının da üçte birini vasiyet etmişti. Böylelikle bu sünnet sayıldı.”[8] Bu sebeple bu ve başka deliler esasına göre fakihler de “kabirde cenaze sağ tarafı üzerine ve ön tarafının kıbleye bakacak şekilde defnedilmesi gerekir” fetvasını verdiler.[9]

 

 


[1] Bu bağlamda sitedeki şu indekse müracaat ediniz: İndeks “Hatamiyet risaletin sonu”, sayı 5222.

[2] Bu bağlamda sitedeki şu indekse müracaat ediniz: İndeks “Dinin kâmil oluşu ve değişim kabul etmezliği”, sayı 781.

[3] Eğer yeni bir mesele öne çıkarsa Şia’nın büyük fakihleri ellerinde var olan genel kurallardan yararlanarak bu meselenin hükümlerini dini kaynaklardan elde ederler.

[4] Âli İmran Suresi, 18.

[5] Hüseyin Üstat Veli, Adap, sünen ve revişi reftariyi peygamberi girami, Tahran 1381 ş, İntişarati Peyami Azadi, s. 80.

[6] Şeyh Saduk, El-hisal, İntişarati Camiayi Müderrisini Kum, 1403 h. k, c. 1, s. 262; Şeyh Saduk, Uyunu ahbari’r-Rıza, Ğaffari ve Müstefit, Tahran 1378 h. ş, birinci baskı, Neşri Cihan, c. 1, s. 510.

[7] Kuleyni, Kâfi”, Tahran 1365 h. ş, dördüncü baskı, Daru’l kutübü’l İslamiye, c. 3, s. 127.

[8] Şeyh Hürrü Amuli, Vesailü’ş-Şia, Kum 1409 h. k, Müesseseyi Âlü’l beyt, c. 3, s. 231.

[9] “Tevzuhu’l mesail” (El-mahşi lil İmamu’l Humeyni), c. 1, s. 339 ve 615.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar