Gelişmiş Arama
Ziyaret
7265
Güncellenme Tarihi: 2010/06/29
Soru Özeti
Ehlisünnet Kur’an’da velayeti nasıl tefsir etmektedir?
Soru
Ehlisünnet Kur’an’da velayeti nasıl tefsir etmektedir?
Kısa Cevap

Şia’nın inancına göre, müminlerin önderi Hz. Ali’nin (a.s) velayeti A’li İmran suresinin 55. ayetinde açıkça beyan edilmiştir. Belirtilen veli ve velayetten ne kastedildiği hususunda Şii ve Sünni âlimleri arasında ihtilaf vardır. Ehlisünnet bunu sevgi ve dostluk velayeti manasında yorumlamış, Şiiler ise yönetim ve imamet velayeti manasında değerlendirmiştir.   

 

Ayrıntılı Cevap

Arap dilinde “velayet” kavramı dirayet vezni ile “Ve le ye” kökünden alınmıştır. “Saky” veznindeki “vely” kelimesi ise yakınlık manasına gelir. “Gani” veznindeki “veli” kelimesi ise seven, arkadaş ve yardımcı manasına gelir. Sözcükbilimciler veli kelimesinden türeyen “mevla” kelimesi için de yaklaşık yirmi bir mana dile getirmiştir. Bu cümleden olmak üzere malik, kul, sahip, ortak, rab, yardımcı, takipçi ve nimet veren örneklerine işaret edilebilir.[1] Sözcükbilimcilerin açıkça belirtmesine göre veli ve mevla’nın kullanımlarından biri, başkalarının işlerine önderlik etmek ve onların işini idare etmektir. Örneğin kadının velisi, onun evliliği hususunda karar alma hakkını taşıyan kimseye denir. Aynı şekilde yetimin velisi, onun bakıcılığını üstlenmiş kimseye denir. Tebaanın velisi olmak ise halkın işlerini idare etmeyi üstlenmektir. Kanın velisi ise katili af veya kısas edebilecek şahsa denir.[2]Ragıb İsfahani, velayeti işleri idare etmek manasında tanımlamıştır.[3] Bundan dolayı veli, mevla ve velayet kavramları yukarıdaki şekilde kullanılabilir. Kur’an-ı Kerim’e bakmayla “ve le ye” kavramının değişik kullanımlarını muhtelif ayetlerde gözlemlemek mümkündür. Bu, iki yüz ayete yaklaşmaktadır. Bu hususta velayet ayeti olarak meşhur olan Maide suresinin 55. ayeti özel bir önem taşımaktadır.[4] Bu ayetteki “veli” kelimesinden neyin kastedildiği hususunda Şii ve Sünni âlimleri arasında ilmi ve inançsal bir ihtilaf vardır. Şii âlimleri “veli” kelimesini önderlik velayeti olarak tanımlamakta, Ehlisünnet ise onu sevgi ve yardım velayeti olarak yorumlamaktadır. Şiilerin kendi iddialarına dönük delili şudur: “innema” kelimesi özgünlük ve ihtisasa delalet ettiğinden, bu velayetten maksat, özel bir velayet olmalıdır. Bu da Allah, Peygamber (s.a.a) ve ayette belirtilen özellikleri ile müminlere özgüdür. Lakin velayet yardım manasında olursa “innema” kelimesi gereksiz ve artı bir sözcük olacaktır. Çünkü böyle bir velayet kimseye özgü değildir ve Müslümanların tümü ona sahip olmalıdır. Her Müslüman bir başka Müslümanı sevmeli ve ona yardım etmelidir. Nitekim bu önemli husus tövbe suresinin 71. ayetinde de vurgulanmıştır. Bu ayetteki “veliyyukum” kelimesinin muhatabı Peygamberin de (s.a.a) içinde bulunduğu toplumdaki bireylerin tümüdür; yani ey müminler Allah sizin velinizdir denmektedir. Allah’a atfedilen “resuluhu” kelimesinin gelmesiyle Hz. Peygamber (s.a.a) bu hitaptan çıkmıştır; yani ey müminler Allah’a ek olarak peygamber de (s.a.a) sizin velinizdir denilmektedir. Bundan dolayı “vellezine amenu” cümlesi “resuluhu” kelimesine atfedildiği zaman “veliyyukum” kelimesinin muhatabı olan müminlerin, velayetin kendileri için ispat olduğu grup dışında olması gerekir. Aksi takdirde “veliyyukum” manasız olacak ve herkes kendine yönelik velayet taşıyacaktır. Oysaki bu ikisi muhal ve imkânsızdır.[5] Belirtilen noktaları kabul etmeyle Şia, “ellezine amenu” cümlesinden maksadın ayette belirtilen özellikler ile müminlerin önderi Ali (a.s) olduğuna inanmaktadır. Ayetin iniş sebebini bildiren hadisler de bu önemli tespite delalet etmektedir.[6] Ehlisünnetin bu iddiaya yönelttiği eleştiri şudur: “Ellezine” kelimesi çoğuldur ve bir bireye delalet edemez.[7] Bu eleştiriye yönelik iki cevap verilebilir:

1. Kur’an’da tekil için çoğul sözcükler kullanılmıştır. Nitekim A’li İmran suresinin 173. ayetinde, “naim” sözcüğü bu şekilde kullanılmıştır.[8]

2. Bu ayette çoğul kullanılması, diğer şahıslar için bir rağbet ve motivasyon oluşturmak ve İmam Ali’nin (a.s) işinin sevabına eşit bir ödül almaya yöneltmek içindir.[9]

 


[1] Zubeydi, Seyyid Muhammed, Tacu’lArus, c. 10, s. 399.

[2] İbni Esir Cezri, En- Nihaye fi Garibi’l Hadis ve’l Eser, c. 5, s. 229.

[3] Ragıbıİsfahani, El- Müfradat, s. 533.

[4]انما ولیکم الله و رسوله و الذین آمنوا الذین یقیمون الصلاه و یؤتون الزکاه و هم راکعون.

[5] Tusi, Muhammed ibniHasan, Et- Tibyan fi Tefsiri'l Kur’an, c. 3, s. 559.

[6] Zamahşeri, Mahmut ibni Ömer, El- Keşşaf an Hakayikigavamizu’t Tenzil, c. 1, s. 649.

[7] Razi, Muhammed ibni Ömer, Mefatihu’lGayb, c. 12, s. 385.

[8] Abdu’l Hüseyin Şerefu’d Din – El- Müracaat, s. 248.

[9] Zamahşeri – a.g.e.

 

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gün batımı vakti borç ödemenin sakıncası var mı?
    5731 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/28
    Borç, bir insanın üzerinde başkasına ait olan maldır. Bununda sebebi ya borç almaktır, ya insanın kendi elinde olan başka şeylerdir (örneğin borcun, selem muamelede mal kabul edilmesi veya onun borç muamelesinde para olarak sayılması yahut kirada kira ücreti veyahut nikahta mihr, hul talakta karşılık olması vb. ...
  • Ödünç (karz) olarak verdiğimiz malın humusunu vermeli miyiz?
    5523 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/14
    Söz konusu olan para kesb ve kazancından birikilmiş durumda ve humus yılı üzerinden geçmiş ise bütün taklidi Mercilerin bu bağlamdaki fetvası şöyledir: Humus yılının başı geldiği zamanda ödünç olarak vermiş olduğu parayı kolaylıkla (zahmetsizce) alınması mümkün ise o paranın humusunu çıkartmalısın. Ama eğer humus yılının geldiği sırada ödünç verilmiş olan ...
  • Allah ile görüşmek, insan için tasavvur edilen en son makamdır. Hal böyleyken bazı masumlar nasıl daha üstün bir makama sahip olabilmektedirler?
    10104 Teorik Ahlak 2012/07/24
    İnsanın yaratılmasındaki temel gaye kemale ermektir. İnsanın kemali Allah’a yaklaşma ile gerçekleşir ve buna velayet ve Allah ile görüşme makamı denir. Bu bağlamda peygamberler ve masumlar insanlar arasında en belirgin bireyler sayılır. Lakin bu bireyler arasında kimlerin daha üstün bir makama sahip olduğu hakkında şu noktaya dikkat ...
  • İnsan kendi güvenlik ve huzurunu bozan diğer varlıklar karşısında ne tür bir tepki göstermelidir?
    8171 Hayvan Barındırmak Ve Avlamak 2013/03/09
    Eziyet ve rahatsız eden haşerelerin eziyet ve rahatsızlıklarını önleme hakkında ilk önce iki noktaya işaret edilecek ve sonra İslami kaynaklardan alınmış iki tavsiye verilecektir: 1. Tabiat çarkında insanların tüm varlıklar ile en azından hâlihazırda barışçıl bir şekilde yaşaması olanaksızdır. Biz; insanlar ve yırtıcı hayvanların bir şehirde hiçbir ...
  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    11986 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) mateminin önem ve felsefesi nedir?
    12954 Eski Kelam İlmi 2010/12/22
    İmam Hüseyin’in (a.s) mateminin önem ve felsefesini anlamak için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir:1. Kur’an değişik ayetlerde yüce insanlar ve din evliyalarının erdem ve ulvî sıfatlarını diri tutmayı vurgulamıştır.2. Yüce şahsiyetli Şia imamları (a.s) Kerbela hadisesini diri tutmak için matem merasimleri düzenlemeyi, ağlamayı ve ağlatmayı, şairlerin mersiye ...
  • Bakî'yi ziyaret edenler ve bunların içerisinde özellikle İranlılar, niçin ağlıyorlar?
    7355 Yeni Kelam İlmi 2008/02/17
    Bu soruya cevap verebilmek için, öncelikle ağlamanın içyüzünü ve nerelerde, nasıl kullanıldığını bilmemiz gerekmektedir.Ağlamanın bir dış yönü ve bir de iç yönü bulunmaktadır; öncelikle insanın iç dünyasında bir takım duygusal ve psikolojik etkileşimler olur, bununla birlikte beyinde bazı çalışmalar oluşur ve bu gözden yaşların dökülmesi olarak kendisini gösterir.İnsanın ...
  • Kabirleri ziyaret etmek belirli bir dönemde geçici olarak yasak idi, hangi yılda bu caiz kılındı?
    21206 Eski Kelam İlmi 2012/05/16
    İslam’ın başlangıcında kısa bir süreliğine men edilmiş ve yasaklanmış olan hususlardan biri de kabirleri ziyaret etmek idi. Bu yasaklamanın değişik delilleri vardır. İslam toplumunun nicel ve nitel olarak gelişip büyümesiyle bu hususa değinmek için uygun bir atmosfer oluştu. Bunun için Hz Peygamber (s.a.a) bir müddet sonra kabirleri ...
  • Kadınlar ailede nasıl cihat edebilir?
    3814 Hadis 2020/01/20
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10773 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...

En Çok Okunanlar