Gelişmiş Arama
Ziyaret
6894
Güncellenme Tarihi: 2012/07/09
Soru Özeti
Bazı ruhların başka bir bireyin varlığına girmesi mümkün müdür? Aynı şekilde savunma ışınları nedir?
Soru
“Dünya bağlılıkları olan insanlar, öldükten sonra zihni kalıp olarak adlandırılan kendi ruhlarına benzer bir şeyle başka insanların varlığına girer ve onlara etki eder.” Meta tedavi kurslarında dile getirilen bu husus doğru mudur? Eğer doğru değilse savunma ışınları ne manaya gelmektedir? Neden biz bu halde gerçekten de tam özellikler bildiren bir takım ruhlar görmekteyiz?
Kısa Cevap

İslam mektebinde hulul ve reenkarnasyon meselesi ahiret, cennet ve cehennemi inkar etmeyi getirmesi nedeniyle reddedilmiştir, ancak ruhların varlığını idrak etmek ve bir tür onlar ile irtibata geçmek her ne kadar tavsiye edilmemişse de imkan dâhilindedir. Aynı şekilde bireyin içinin ıslah edilmesi ve bu tür fenomenlerin ortaya çıkmasının kökünü kurutmak ile bir irtibatı olmayan dış bir etken sıfatıyla savunma ışınlarına sığınmak, gerçekte yanlış bir sürecin doğal neticesinden kaçmak ve yoldaki sapkınlığın getirilerinden uzaklaşmaktan ibarettir.

Ayrıntılı Cevap

İslam mektebinde hulul ve reenkarnasyon meselesi cennet, cehennem ve ahireti inkâr etmeyi gerektirdiğinden reddedilmiştir[1], ancak ruhların varlığını idrak etmek ve bir tür onlar ile irtibata kurmak her ne kadar tavsiye edilmemişse de imkan dâhilindedir. Bir takım ruhsal ve psikolojik fenomenlerin ortaya çıkması ve mistisizm iddiasında bulunan ekollerde onların anlaşılamaması reenkarnasyon vehmine neden olmuştur. Onlar, bazı ruhların başka insanların bedenlerine girdiğini sanmışlardır. Bu konu (hulul ve reenkarnasyon vehmi) hem Allah’ın ruhu, hem insan ruhları ve hem de cin ve şeytanlar hakkında dile getirilmektedir. Ayrıca mistisizmde dile getirilen tecelli ve zuhur konusu ve de ruhsal ve diğer irtibatlar meselesi reenkarnasyon dışındadır ve kendi yerinde bu konulara değinilmelidir.

Reenkarnasyon bu cihetten küfürdür ve batıl[2]

Bu, dar görüşlülüklerden olmuştur hâsıl…

….

Bu reenkarnasyon değildi

Tecelli halinde zuhurlardan ibaretti[3]

Ruhlar, gaybi varlıklar ve birçok zihni, ruhi ve psikolojik fenomenler ile irtibata geçmenin imkânı ve bunlardan hasıl olan sayılmayacak etki ve tesirler ayrı bir şekilde dile getirilmeli ve incelenmelidir. Ancak kesin olan şey, bu fenomenler ile bilerek uğraşmanın ve onları hedef karar kılmanın irfanın gayesinden çok uzak olduğudur. Bu meselelere girişmek, asıl hedeften sapmanın yanı sıra her türlü ruhsal ve psikolojik sorunları arttıracaktır; özellikle birey bu yolda salih bir ferdin ve kâmil bir arifin kılavuzluğundan yoksun olursa problemleri daha çoğalacaktır. Olumsuz dalgaların etkisi karşısında veya menfi fenomenleri def etmede bir muhafız tabakası icat ettiği iddiasını güden ve genellikle bu hususlara karşı koymak için öğrenci veya hasta veyahut isteyen şahsa bildirilen “savunma ışınları” teriminin mahiyeti bizzat iddia sahipleri için de meçhuldür ve pratikte bazı bireylerin ele geçirdiği ve başkalarına intikal ettirdiği bir tefviz unvanıdır. Bu intikal boyunca –bunu yanlışlıkla kutsal ruh ve tanrıya isnat etmeleri de muhtemeldir- istenmeyen ve menfi ruhsal fenomenlerin def edildiği iddiası güdülmektedir. Bununla birlikte bireyin başka bir defa daha benzeri sorunlara maruz kalması da muhtemeldir. Bazı ruhsal ve psikolojik fenomenlere karşı koymak için bireyin başka etkenler kanalıyla korunup korunamayacağı konusu ayrı bir şekilde ameli irfanın bir konusu olarak ruhsal yansımalar ve onun muhtemel neticeleri boyutunda incelenebilir; ancak burada iki önemli noktayı hatırlatmak gerekir: Birincisi, kamil bir tarikat esasınca müspet veya menfi hiçbir fenomen nedensiz değildir. Eğer birey herhangi bir nedenden ötürü bu cümleden olmak üzere ruhsal algılarında menfi konular ve bazı zararlar ile karşı karşıya gelirse bu direkt olarak bireyin kendi içindeki bağlılık ve sapmalar ile irtibatlı sayılır ve esasen irfanın asıl görevi bu bağlılıkları yok etmek için yolcuya yardımcı olmaktır. Bu yüzden kâmil üstat nefsin tezkiye edilmesi ve bağlılıklardan kurtulma noktasında itminan sahibi olmadan yolcuyu bu ruhsal meseleler ile yüz yüze getirmez; çünkü bu ona hiçbir fayda sağlamaz, aksine ruhsal bozukluklara veya bireyin ruhsal düzlemde daha şiddetli sapkınlıklara yönelmesine neden olur. Bu problemler bağdaşır tekâmülün yeri olmadığı ruhun tabii olmayan bir şekilde ve ters bir süreç içinde kendi özündeki kirlerin pençesinden kurtulmadan gerekli olmayan mavera tecrübeleri ile uğraşması yolunda ortaya çıkar. Bunun ortaya çıkma sebebi de genellikle şeytanidir. İkincisi, eğer birey herhangi bir delilden ötürü böyle sorunlara maruz kalırsa, elbette doğru yol vasıtasıyla bu sorunlardan kurtulmak imkân dâhilindedir. Gerçek irfanda şeriat ve takvaya kâmil bir şekilde bağlı olmaktan ve iman veya ilahi veliler kanalıyla ilahi hidayet ve velayet egemenliğine girmekten başka hiçbir korunak mevcut değildir. Bu yüzden takva sahibi temiz ve kâmil bir arifin terbiyesi altında bulunan kişiler, asla böyle ruhsal ve psikolojik tehlikelere maruz kalmaz ve savunma ışınları gibi şeylere de ihtiyaç duymazlar. Genel olarak bireyin karşılaştığı bu istenmeyen fenomenlerin tümü gerçekte bizzat kendisinin isteğiyle çağrılmıştır. Birey belirgin olarak böyle bir istekte bulunmamış olabilir, lakin metafizik güçleri elde etmek ve şahsi arzulara ulaşmaktan başka bir hedefi olmayan temizlenmemiş bir nefis ile kendini tanınmamış ve şüpheli güçlerin önüne bıraktığı vakit, gerçekte önceden böyle hadiselerin gerçekleşme iznini vermiş sayılır. Bundan dolayı giderilmesi için savunma ışınlarına sığınılan ruhsal muhtemel zarar, gerçekte bireyin içindeki sapma altyapılarında yer alır. Bu hususlar, bunun altyapılarını ortadan kaldırmayla, bireysel menfaatler elde etmek için dış güçlere sığınmaktan vazgeçmekle ve nefis tezkiyesi ve irfandan ibaret asıl hedefe varmaya çalışmayla tedrici olarak ortadan kalkar. Aynı şekilde bireyin içinin ıslah edilmesi ve bu tür fenomenlerin ortaya çıkmasının kökünü kurutmak ile bir irtibatı olmayan dış bir etken sıfatıyla savunma ışınlarına sığınmak, gerçekte yanlış bir sürecin doğal neticesinden kaçmak ve yoldaki sapkınlığın getirilerinden uzaklaşmaktan ibarettir. Bu, bir hastalığı temelden tedavi etmek yerine onun zahirdeki belirtilerini gidermemize benzer. İnsan ilahi şeriata ameli olarak bağlılık göstermek ihtiyacı duymadan, ahlaki yapılandırma ve nefis tezkiyesine önem vermeden, bir hastalığı tedavi etmek gibi menfaatleri elde etmek veya mistik tecrübeler elde etmek ümidiyle kendi özünü tamamıyla bilinmeyen, muğlak ve tanınmaz güçlerin inisiyatifine bırakıyorsa (öyle ki iddia esasınca hatta bu hususlara inanmak bile gerekli değildir), esasen şeytani güçlerin sızması için en olanaklı altyapı hazırlanmış olur. Bu, yolcu veya öğrenci veya hastayı sürekli giriftleşen bir takım hususlar ile çatışır kılar ve hiç kimse de buna maruz kalan kişiye kılavuzluk etme ve kendisini hidayete erdirmek sorumluluğu üstlenmez. Bugün birçok psikolojik, meta psikolojik ve mistik okul, değişik toplumların dinsel inançları, kültür ve kavramlarıyla koordineli bir halde sunulmaktadır. Bu, doğal olarak ilgi duyanlar için geniş çaplı ama sahte bir heyecan yaratmaktadır. Lakin bu dinsel kabuk ve deri çekicilikten başka reel vakıada pek önemli bir değişiklik yaratmamaktadır. Bildiğimiz üzere değişik toplumlarda bu gibi okullardan onlarca ekol ve üstat türemiştir. Neticede bazı ruhsal güçlerden istifade etmek ve müritler tarafından bunun pekiştirilmesinden başka bunların bir kanıtsallığı bulunmamakta ve insanların bilgisel ve mistik ihtiyaçlarını yanıtlayamamaktadırlar. Bu nedenle İslam irfanında kâmil üstat ve ermiş arif çok kere vurgulanmıştır; çünkü böyle bir fert doğru yolda mistik terbiyeyi üstlenir ve mistik hususların mahiyetine dair tam bir bilgi ve bilinç taşır. Böyle bir mistisizmin temel taşı, takva derecelerinde yükselmek ve tüm dünyevi isteklerden arınmaktır. Lakin bunun tersine eksik okullarda bir taraftan ruhsal ve psikolojik algılar ve öte taraftan da bunların mahiyetine yönelik katmerli cehalet bireyi müphem ve tanınmaz bir dünyada yalnız başına bırakır. Bu, genel olarak mistik tecrübe ve ruhsal meselelere geleneksel ve modern şekliyle ilgi duyan kimseleri tehdit eden bir tehlikedir. Önceki dönemlerde de irfan yolunda bu sorunlar mevcuttu. Bu yüzden irfan yolunda hareket etmek (veya metafizik tecrübelere ermek) için masum imam veya Allah’a doğru yapılan yolculuğu sona ulaştırmış kâmil bir arifin eksende bulunası ve irşadı yolun zorunluluklarındandır. Aksi takdirde birçok sapma ihtimali mevcuttur ve en sonda bunun zarar ve ziyanları faydalarından daha çok olacaktır.  

 


[2] Şeyh Mauhmut Şebisteri, Gülşeniraz.

[3] a.g.e.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar