Please Wait
10862
Birincisi, kişilerin isteğine bağlı olarak dünyaya dönebilmelerinin mümkün oluşu yaratılış nizamının bozulmasına ve Peygamberlerin gönderilişinin abes olmasına yol açar. İkincisi, bu kişilerin dünyaya dönmeleri farz-i mahal gerçekleşse bile onların iyi işler yapacakları belli değildir. Çünkü dünya aynı dünyadır ve onlar da aynı istek ve heveslere sahiptirler. Nitekim dünyada da defalarca onun boş olduğunu anladılar, ama yine de ona aldandılar ve onun zevklerini elde edebilmek için kötü işleri işlemekten geri durmadılar.
İlahi sünnet her şeyin kemale doğru ilerlemesini gerektirir. Allah insanı bu dünyada yaratmış ve onu iki güç yani (içteki ilahi hüccet olan) akıl ve (dıştaki ilahi hüccet olan) vahiyle donatmıştır ki insan kemale doğru hareket etsin. Buna göre insan ölümünden sonra kendi isteği üzere dünyaya dönebilmesi, yaratılış nizamının ve peygamberlerin gönderilişinin boş ve abes olmasını gerektirir. Bu da ilahi sünnetlere aykırıdır.
Üstelik farz-i mahal insanın dünyaya döndüğünü farz edecek olsak bile onun iyi işler yapacağı belli değildir. Çünkü dünya aynı dünyadır ve insanlar da nefsani isteklerin ve şeytanın vesveselerinin etkisindedirler. Ayrıca inat, tekebbür ve azgınlık gibi eğilimlere de sahiptirler.
Buna göre bugün onları hakkı ve Allah’ın nişanelerini yalanlamaya sevk eden faktörler dünyaya döndüklerinde de yine var olacaktır. [1]
Bu yüzden Kur’an şöyle buyuruyor: “Nihayet onlardan birine ölüm gelince der ki: "Rabbim! Beni geri çevir. Belki geride bıraktığım şeyler hususunda iyi işler yaparım." Hayır, kesinlikle böyle değil. Bu, ancak onun söylediği (boş) bir laftan ibarettir. Onların gerisinde, tekrar dirilecekleri güne kadar süren bir berzah (ara dönem) vardır.”[2]
Dikkat edilmesi gereken nokta, onların cevabında “kesinlikler böyle değildir” anlamında olan “kella” sözcüğünü kullanılmasıdır. Bu sözcük hem karşı tarafın iddiasını iptal etmeyi ifade eder, hem de menetmeyi ve reddetmeyi ifade eder. Böylede bu tabir her iki konuya işaret edebilir yani bir yandan onların isteklerini reddetmeyi ifade ederken, diğer yandan da onların dünyaya döndükten sonra iyi işler yapacağız iddialarını yalan olduğunu açıklar. Allah buyuruyor ki: Bu boş bir iddiadan ibarettir. Yani bunlara eğer fırsat verilse yine aynı işlerini tekrarlayacaklar.[3] Yine ayette geçen “laalle” (şayet) kelimesi de bu kişilerin kendi gelecekleri hakkında mutmain olmadıklarını bildirir. Kendileri de biliyorlar ki bu pişmanlık belli şartların etkisinde ölüm esnasında oluşan bir haldir; eğer dünyaya geri döndürülürlerse yine aynı tutumlarını devam ettirebilirler.[4]
Her halükarda önemli olan şu ki bu dönüşün bir faydası yoktur. Çünkü Allah diğer bir ayette şöyle diyor: “Eğer geri döndürülseler, kendilerine yasaklanan şeye tekrar dönerler. Şüphesiz, onlar yalancıdırlar.” [5] Yani onların uyanışları geçicidir ve devamlı değildir. [6]
Bu kimseler, denizde tufana tutulmuş ve gark olma eşiğine gelmiş kafir ve günahkar kimselere benzerler; bunlar yok olma eşiğine geldiklerinde Allah’tan yardım diler, ama kurtulduktan sonra yine eski işlerini devam ettirirler. Başka bir ifade ile bunlar dünya hayatlarında belki defalarca karşılaştıkları olaylarda dünyanın boş olduğunu anlamış ve ölümü kendi gözleriyle görmüşlerdir ancak yine de dünyaya aldanmış ve kötü işlerine devam etmişlerdir.
[1] El-Mizan, c. 7, s. 84
[2] «حتی اذا جاء احدهم الموت قال رب ارجعون. لعلی اعمل صالحاً فیما ترکت کلاّ انّها کلمة هو قائلها...» Müminun: 99-100
[3] Bk Tefsir-i Numune, c. 14, s. 313; El-Mizan c. 5, s. 98,
[4] Tefsir-i Tibyan, c. 7 s. 393; Kenzu’l-İrfan, c. 9 s. 212
[5] و لو رودا لعادوا لما نهوا عنه» En’am, 28
[6] Tefsir-i Numune, c. 5 s. 200