Gelişmiş Arama
Ziyaret
8262
Güncellenme Tarihi: 2008/03/13
Soru Özeti
Rum ordusunu başında (İran’la olan savaşta) imparator Heraklüyus vardı. Bu imparator, Allah’ın sevgili kullarından ve mümin midir? Acaba cennete gidecek midir?
Soru
Rum suresinde, ilk önce kitap ehli olan doğu Rum’un (Bizans’ın), Fars ateşperestler karşısındaki yenilgisi söylenmekte ve sonra da şöyle devam edilmektedir: “Rumlar, (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Hâlbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.” Şeyh Sait Nursi, “Risale-i Nur” adlı kitabında imparator Heraklüyus’u övmekte ve onun müslüman olduğunu ve müslüman olarak da dünyadan gittiğini yazmaktadır.
Benim sorum şudur: Rum ordusunun başında imparator Heraklüyus bulunmaktaydı. Acaba böyle bir savaşı komuta eden bu imparator ve bu savaşta hayatlarını kaybeden isimsiz askerler Allah’ın sevgili kulları mıdırlar? Acaba onlar mümin midirler ve cennete mi gideceklerdir?
Kısa Cevap

Müslümanların, Rumluların zaferinden sonraki sevinçleri, onların ve imparatorlarının müslüman oldukları anlamına gelmez. Ama iman getiren ve iyi amel yapan herkes cennete gitmeyi hak edecektir.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzu iki kısma ayırabiliriz:

1. Rum suresindeki işaret ettiğiniz ayetlere dayanarak, Rumluların kendi savaşlarındaki haklılıklarını, ölülerinin şehit ve imparatorlarının da hak yolda olduğunu ispatlayabilir miyiz?

2. Bu ayetlere bakmadan, diğer İslami kaynakları göz önünde bulundurursak, o savaştaki Rumlu askerler ahiret gününde ne halde olacaklardır?

Birinci soru hakkında şunlar söylenmelidir: Rum kıralı, İran padişahına göre Peygamber’in (s.a.a.) mektubuna daha fazla saygı göstermiştir ve bu bizim hadis kaynaklarımızda da geçmektedir.[1] Ama geçerli tarihi nakillerde, onların müslüman olduklarına ve İslam’dan sonra İslam’ın ilerlemesi için savaştıklarına dair bir delil yoktur ve Risale-i Nur kitabından naklettiğiniz konu, tarihi gerçeklerle uyuşmamaktadır. Çünkü o zamanda, iman getiren her grup Peygamber’e (s.a.a.) biat ederek onun emri altında savaşmaktaydı ve bu her iki durum da Rum imparatoru hakkında söz konusu değildir.

Ama müslümanların, Rumlulara karşı iyi olan duyguları ve onların savaşı kazanmalarını istemeleri, onların Hıristiyan oldukları için müslümanlarla ortak yönlerinin çok olmasından kaynaklanmaktadır. Karşımızda duran iki gruptan, bize en yakın olanın, her ne kadar da bizim dinimizden olmasalar ve başka düşünceler üzerinde olsalar da, başarı elde etmesini istememiz doğaldır.

Bu konun doğruluğunun onaylanması için Kuran’daki şu ayete bakabiliriz: “İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da "Biz Hıristiyanlarız" diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.”[2]

Bu ayeti dikkatlice incelediğimizde, Kuran’ın, İslam dini geldikten sonra Hıristiyanlık dini üzerine kalmayı tasvip etmemesine rağmen müslüman olmayanlar arasında Müslümanlara yakınlık ve uzaklık yönünden fark gözettiği anlaşılır. Müşrikler ve Yahudiler, İslam dinini kabul etmemeleriyle beraber ona karşı özel bir düşmanlıkları da vardır. Ama Hıristiyanlar, müslüman olmasalar da, onlar arasında bazı güzel ahlaki sıfatların bulunması sebebiyle müslümanlarla aralarında daha iyi bir ilişki söz konusu idi.

Ama müminlerin sevinmeleri hakkında Kuran, şöyle buyurmaktadır: (Eğer bugün Rumluların yenilmesinden dolayı müşrikler sevindilerse) “O gün (Rumluların galip gelecekleri gün) müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir.”

Acaba müslümanların o gün sevinmelerinin sebebi nedir? Bazıları, sadece Rumluların zaferinden dolayı müslümanların sevindiğini söylemektedirler. Çünkü her ne kadar da onlar kâfirlerin safında olsalar da kutsal kitaba sahip olduklarından dolayı bu, müşrik olan Mecusilere karşı, tevhidin şirke karşı olan bir zaferi sayılırdı.

Bazıları şunları da eklemekteler: Müminler, bu olayı müşriklere galip geleceklerine dair bir uğur vesilesi olarak yorumladıkları için sevinmişlerdir ya da Kuran’ın gelecek hakkında kesin doğru bilgi vermesi, müminler için önemli bir manevi zafer olduğundan sevinmişlerdir.

Şöyle bir ihtimal de mümkündür: Rumluların zaferi, müslümanların müşriklere karşı elde ettikleri zaferlerden birisi ile aynı zamana denk gelmiştir. Özellikle, büyük müfessirlerin bazılarının naklettiğine göre, bu zafer, “Bedir” veya kendi çapında büyük bir zafer sayılan “Hudeybiye Barışı” zaferi ile aynı zamandadır ve “Bi Nasrullah”(Allah’ın yardımı ile) ibareti de bu manayla uygundur.[3]

Bütün bunlardan alınabilecek netice şudur: Müslümanların, Rumluların zaferine sevinmeleri, onların imparatorlarının müslüman ve ölenlerinin şehit hükmünde olduklarına dair bir delil olamaz. Çünkü müslümanların sevincinin delili, kendileriyle ortak yönleri çok olan bir grubun, onların azılı düşmanlarına karşı galip gelmeleri veya açıklanan diğer sebeplerden biri olabilir.

Sorunun ikinci kısmına gelince yukarıdaki ayetleri göz önünde bulundurmadan, Rumlu savaşçılar hakkındaki görüşümüz şudur: Kur’an, açısından, insanların hak olma ölçüleri iman ve iyi ameldir ve bu iki ölçü onlarca ayette beraber açıklanmıştır.[4] Buna göre, iyi amel yapmadan imanın bir değeri olmadığı gibi, gerçek iman olmadan da iyi amel yapmanın bir etkisi yoktur ve ahirette de insanların hak olmalarını sağlamaz. Bu sadece müslüman olmayanlar için geçerli değil, hatta görünüşte müslüman olup da gerçek imandan yoksun bir kimse için de geçerlidir ve böyle birinin cihat gibi iyi amelde bulunması ona bir yarar sağlamaz.

Peygamber’in (s.a.a.) döneminde meydana gelen bir örneği aktarmakla konu daha bir açıklık kazanır:

Peygamber’in (s.a.a.) yaranları, onun yanında Kuzman isimli birini, savaşta arkadaşlarına ne kar yardım etti ve onların birçok ihtiyaçlarını karşıladı diye övdüler. Peygamber (s.a.a.) ise onlara şöyle buyurdu: “O cehennem ehlidir.” Bir süre sonra Peygambere (s.a.a.) Kuzman’ın şehit olduğu haberini verdiler. Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurdu: “Allah, her şeyi yapmaya kadirdir.” Fazla bir zaman geçmeden onun şehit olmadığı ama intihar ettiği haberini getirdiler. Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurdu: “Şimdi benim Allah’ın Resulü olduğuma dair şahadet edin! Kuzman’ın durumu şöyledir: O düşmanlarla şiddetli bir şekilde savaştı, onlardan altı veya yedi kişiyi öldürdü ve kendisi de büyük yaralar aldı. Onu tedavi etmek için Medine’nin Beni Zafer isimli bir mahallesine götürdüler. Müslümanlar onu görünce, cennetle müjde olsun sana, bugün çok iyi savaştın dediler.

Kuzman, şöyle cevap verdi: Bana neyi müjdeliyorsunuz? Allah’a andolsun ki ben kavmimin yücelmesi için savaştım ve eğer bu konu olmasaydı, ayağımı savaş meydanına koymazdım! (yani din için savaşmadım). Yaralarının acıları onu sıkıştırınca, ok torbasından bir ok alarak kendisini öldürdü.[5]

Bu şahıs, İslam ordusu tarafından, İslam’ın faydasına savaşarak düşmanları öldürmesine rağmen, gerçek imana sahip olmadığı için cennete gitmeyi hak etmemiştir.

Bu esasa göre, İslam düşmanlarını yendikleri için, Rum imparatoru ve onun askerlerinin cenneti hak ettiklerini söyleyemeyiz.

Ama hatırlatılması gereken diğer bir nokta ise Kuran’daki şu iki grup ayettir:

—Kitap ehlinden (Hıristiyanlar, Yahudiler ve Sabiler) bazıları, Allah’a ve kıyamet gününe imanlı bir şekilde iyi ameller yaparlarsa, Allah onlara mükafat verecektir.[6]

—Doğru yolun kendilerine kâmil bir şekilde ulaşmadığı ve ona da inadı olmayan kimseler, ahirette Allah’ın kendileri hakkında ki emrini bekleyeceklerdir. Müstazaf ve Ashab-ı A’raf kelimeleri böylesi şahıslar hakkındadır.[7]

Bu ayetlerin genelinden şöyle bir netice alınabilir: Eğer daha İslam’ı kabul etmemiş ama ona düşmanlığı olmayan, hak olan neyse ona ulaşmak için çaba sarf eden ve iyi amelleri yapmaktan da gafil olmayan kimseler, Allah’ın geniş rahmetine nail olabilirler.

Rumlular ve onların imparatoru da eğer gerçekten bu yolda ilerledilerse[8], bu hükümden müstesna değillerdir ve Allah, onlara ahirette hak ettikleri mükâfatı verecektir.



[1] Kuleyni, Muhammed b. Yakup, el-Kâfi, c: 8, s: 269.

[2] Maide suresi 82. ayet.

[3] Mekarim Şirazi, Nasır, Numune Tefsiri, c: 16, s: 363.

[4] Bakara Suresi, 25–82–277 ve Kuran’ın diğer surelerindeki birçok ayetler.

[5] Meclisi, Muhammed Bakır, Bihar-ul Envar, c: 20, s: 98.

[6] Bakara Suresi, 62; Maide Suresi, 69; Hadid Suresi, 27.

[7] A’raf Suresi, 46; Nisa Suresi, 97–98; aynı şekilde bu hususta Usul-u Kâfi’de rivayetler vardır: c: 2, s: 382–383.

[8] Bunu ispatlamak için geçerli tarihi kaynaklar elimizde yoktur.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8366 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • basiret gözüyle Allah-ı görmek, kalp ile Allah-ı müşahede etmekle aynı mıdır?
    13739 Pratik İrfan 2010/12/18
    Hazreti Ali'nin (a.s.) kelamında söz konusu olan basiret gözü ile Allah-ı müşahede etme meselsi kelam ilmince Allah-ı görme meselesiyle ilgili bir konudur. Bu konuyla ilgili hak ve doğru olan görüşe göre kalbi rüyet ve tecelliden farklı olan gözsel rüyet hak Teâlâ hakkında imkânsızdır. Ama Allah ile buluşmak ...
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10642 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...
  • Allah, taklit üzere Müslüman olmayı kabul eder mi?
    7867 Eski Kelam İlmi 2009/08/25
    Ahirette inancımız hakkında sorulan soruya “Atalarımızı taklit edip onları körü körüne takip ettik” demekten başka bir cevabımız yoksa bu cevap geçerli olmaz. Çünkü böyle bir durum insanın fıtrat ve yaratışına da aykırıdır. İnanç, ilim ve yakin üzerine olmalıdır. Elbette bu ilim ve yakini insan bir bilenin ...
  • Sol elin işaret parmağına yüzük takmanın hükmü nedir?
    7937 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Altından olan süs eşyalarını takmak ve altın yüzük kullanmak sadece erkekler için haramdır ve onunla kılınan namaz geçersizdir.[1] Ama kadınların altın yüzük takmasının veya erkeklerin altın olmayan yüzük kullanmasının hiçbir sakıncası yoktur. Bir bayan altın veya altın olmayan bir ...
  • Vaizlerin Sultanı Şirazi kimdir?
    3630 تاريخ بزرگان 2019/06/22
    Yirminci yüzyılın tanınmış meşhur Alim şahsiyetlerinden biriside Vaizlerin Sultanı Merhum Seyit Muhammet Şirazi (1314/1391.k) dir. Minberde, vaiz vermede, hitabette vede münazarada üstad ve yetenekli bir şahsiyettir. ‘Peşaver geçeleri’ adlı eser kendisinin ehlisünnet ulemasından bazı alimlerle peşaver şehrinde yapmış olduğu münazaraların metinleştirilmiş şeklidir. O dönemden günümüze bu eser ...
  • İnsan utangaçlıktan nasıl kurtulabilir?
    58986 Pratik Ahlak 2010/12/05
    Utangaçlığın olumsuz ve istenmeyen sonuçları olup, insanın yaşamda başarılı olmasına engel olmaktadır. İnsan, bu ruhsal özelliktende diğer kötü özellikler gibi kurtulabilir ve onun tedavisi mümkündür. Çocukları sohbetlere katmak ve onları topluma girmeye teşvik etmek çocukların bu hastalığa yakalanmasını önleyen çözümlerdendir.Telkinde bulunmak, kendine ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    14909 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • İslamla Hıristiyanlığın maneviyatları arasındaki farklılıklar nedir?
    10208 Yeni Kelam İlmi 2010/07/17
    Her dinin maneviyatının değer ve itibarı, o dinin kendisinin değer ve itibarıyla direkt olarak ilgilidir. Hıristiyanların kendi itiraflarına görede onların dini akla yatkın olmayan öğretilerle doludur. Dolayısıyla bu gibi kaynaklardan gelen menaviyatta doğal olarak bir sürü yanlışlıklarla dolu olacaktır. İslamın maneviyatıyla Hıristiyanlığın maneviyatı arasındaki temel fark işte buradadır; ...
  • Bismillahirrahamanirrahim’in Kuran ayetlerinden olup olmadığı hakkındaki görşler nelerdir? olAraf suresinin Genel anlamı ve okumasının fazileti nedir?
    6004 Tefsir 2012/04/07
    Bismillahirrahamanirrahim’in Kuran suresinin ayeti olup olmadığı bağlamında Müslümanlar arasında ihtilaf var olmaktadır. İmamiye (Şia),[1] şafi’iye,[2] Mekke ve Küfe karileri ve fakihleri[3] anlayışında hamd ve diğer surelerdeki bismillah surelerin bir ayeti saılmaktadır. Ama Medine, Basra ve Şam fakihleri ve ...

En Çok Okunanlar