Gelişmiş Arama
Ziyaret
13147
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Eğer hatem süs veya sonlandırıcı (hatemü’n-nebiyyin) manasında olursa, bu Peygamberden (s.a.a) sonra başka bir peygamberin gelmeyeceğinin delili sayılır mı?
Soru
Hatemiyetin açık delili olan Ahzab suresinin kırkıncı ayetinde yer alan kelimelerin anlamlarında bir takım şüpheler yer almaktadır. Mesela: 1. “Hatem” kelimesi yüzüğün süsü manasındadır. Bu esasla “hatemü’nünebiyyin”’in anlamı şudur: Yüzüğün parmakların süsü oluvermesi gibi, Peygamber (s.a.a) de erdem olarak diğer peygamberlerin süsü olacak bir dereceye ulaşmıştır. 2. Hatem, mektupların içeriğini tasdik etmek için kullanılmıştır; yani yazıcı, mektubun sonunu hatem (mühür) ile mühürleyerek tasdik etmekteydi. Bu esasla “hatemü’n-nebiyyin” de mektubun içeriğini tasdik eden “hatem” gibi, peygamberleri tasdik eden manasında olabilir. 3. Ayetteki “hatemü’n-nebiyyin” ifadesi, bundan sonra bir nebinin gelmeyeceği, ama resulün gelmesinin ise olanaksız olmadığı anlamındadır. Bu nedenle Ahzab suresinin kırkıncı ayetindeki hatemü’n-nebiyyin kelimesi İslam Peygamberinin, peygamberliği sona erdirdiğine delil teşkil etmemektedir.
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

Hatem kelimesi ne süs ve ne de tasdik manasındadır. Eğer bir kelime kendi gerçek manası dışında kullanılacaksa, ya o mana söz konusu kelime için belirgin ve uygun olmalı ya da muhatabın söyleyenin kastettiği şeyi anlayabilmesi için bir karine bulunmalıdır. Aksi takdirde konuşanın kastettiği şey kelimenin gerçek manası dışında olan bir şeydir diye bir iddia ileri sürülemez. Bu nedenle hatemü’n-nebiyyin kelimesinin süs ve tasdik olarak kullanılması örf tarafından makbul görülmemektedir ve “hatemü’n-nebiyyin’den kastedilen onun mecazi manasıdır” iddiası için de bir karine mevcut değildir.[1] Üçüncü şüphenin yanıtı bağlamında ise hatemü’n-nebiyyin kavramının hatemü’r-rusul’u (resullerin sonlandırıcısı) da kapsayıp kapsamadığının aydınlanması için ilkönce nebi ve resul arasındaki farkı beyan etmemiz gerekmektedir. Nebi ve resul arasındaki fark şudur: Nebi, hüküm taşır, ama hükmü bildirmeyle görevli değildir, resul ise bildirmeyle görevli nebidir.[2] Başka bir ifadeyle, resul ister melek olsun, ister insan olsun hükümleri tebliğ etmek için görevlendirilen kimseye denir. Bunun aksine, nebi insan olmalıdır ve nübüvvet insana özgüdür. O halde insan olan her resul tabii olarak nebidir, ama her nebinin resul olması gerekli değildir.[3] Bu nedenle resul ile nebi arasındaki ilişki genel ile özel arasındaki ilişkidir; yani her resul nebidir, ama her nebi resul değildir.[4] Bu yüzden belirtilen noktalar dikkate alındığında, “hatemü’n-nebiyyin” kelimesinden “hatemü’r-rusul” (resullerin sonlandırıcısı) mefhumu da anlaşılmaktadır. Çünkü belirttiğimiz gibi nebi kavramı resulü de içermektedir (resulün resul olması için ilkönce nebi olması gerekir). O halde nübüvvet ne zaman sona ererse, resullük de sona erecek ve ayette belirtilen eleştiriler geçersiz olacak ve de ayet açık delaletiyle yerinde kalacaktır. Bunlara ek olarak, Kur’an öğretilerini herkesten daha çok bilen Ehli Beyt de bu manayı anlamıştır. Müminlerin önderi Ali (a.s), son peygamberin (s.a.a) bedenine gusül aldırırken şöyle buyurmuştur: “Senin (Peygamber) vefatınla bizim bir şeyle ilişkimiz kesildi ve bu senin dışında başka bir şahsın vefatıyla kesilmezdi. Bu şey, nübüvvet ve göğün haberleridir.”[5]



[1] Bkz: Sübhani, Cafer, Mefahimu’l-Kur’an, c. 3, s. 125-126.

[2] Sakafi Tahrani, Muhammed, Tefsir-i Revan-ı Cavid, c. 3, s. 472, Naşir: İntişarat-ı Burhan, Tahran, çap-ı sevvom, 1397, k.

[3] Mirza Hosrovani, Ali Rıza, Tefsir-i Hosrovi, c. 5, s. 412, Naşir: İntişarat-ı İslamiye, Tahran, çap-ı evvel, 1390 k.

[4] Karaşi, Seyid Ali Ekber, Kamus-i Kur’an, c. 7, s. 8, Naşir: Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1371 ş; Tabersi, Fazl b. Hasan, Mecmeu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 7, s. 144, Naşir: İntişarat-ı Nasır Hosrov, Tahran, 1372 ş; Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan, c. 2, s. 140, Tahran, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı sevvom, 1379 h.k.

[5] Nehcü’l-Belağa, hutbe. 235.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gün batımı vakti borç ödemenin sakıncası var mı?
    5731 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/28
    Borç, bir insanın üzerinde başkasına ait olan maldır. Bununda sebebi ya borç almaktır, ya insanın kendi elinde olan başka şeylerdir (örneğin borcun, selem muamelede mal kabul edilmesi veya onun borç muamelesinde para olarak sayılması yahut kirada kira ücreti veyahut nikahta mihr, hul talakta karşılık olması vb. ...
  • Ödünç (karz) olarak verdiğimiz malın humusunu vermeli miyiz?
    5523 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/14
    Söz konusu olan para kesb ve kazancından birikilmiş durumda ve humus yılı üzerinden geçmiş ise bütün taklidi Mercilerin bu bağlamdaki fetvası şöyledir: Humus yılının başı geldiği zamanda ödünç olarak vermiş olduğu parayı kolaylıkla (zahmetsizce) alınması mümkün ise o paranın humusunu çıkartmalısın. Ama eğer humus yılının geldiği sırada ödünç verilmiş olan ...
  • Allah ile görüşmek, insan için tasavvur edilen en son makamdır. Hal böyleyken bazı masumlar nasıl daha üstün bir makama sahip olabilmektedirler?
    10104 Teorik Ahlak 2012/07/24
    İnsanın yaratılmasındaki temel gaye kemale ermektir. İnsanın kemali Allah’a yaklaşma ile gerçekleşir ve buna velayet ve Allah ile görüşme makamı denir. Bu bağlamda peygamberler ve masumlar insanlar arasında en belirgin bireyler sayılır. Lakin bu bireyler arasında kimlerin daha üstün bir makama sahip olduğu hakkında şu noktaya dikkat ...
  • İnsan kendi güvenlik ve huzurunu bozan diğer varlıklar karşısında ne tür bir tepki göstermelidir?
    8171 Hayvan Barındırmak Ve Avlamak 2013/03/09
    Eziyet ve rahatsız eden haşerelerin eziyet ve rahatsızlıklarını önleme hakkında ilk önce iki noktaya işaret edilecek ve sonra İslami kaynaklardan alınmış iki tavsiye verilecektir: 1. Tabiat çarkında insanların tüm varlıklar ile en azından hâlihazırda barışçıl bir şekilde yaşaması olanaksızdır. Biz; insanlar ve yırtıcı hayvanların bir şehirde hiçbir ...
  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    11986 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) mateminin önem ve felsefesi nedir?
    12954 Eski Kelam İlmi 2010/12/22
    İmam Hüseyin’in (a.s) mateminin önem ve felsefesini anlamak için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir:1. Kur’an değişik ayetlerde yüce insanlar ve din evliyalarının erdem ve ulvî sıfatlarını diri tutmayı vurgulamıştır.2. Yüce şahsiyetli Şia imamları (a.s) Kerbela hadisesini diri tutmak için matem merasimleri düzenlemeyi, ağlamayı ve ağlatmayı, şairlerin mersiye ...
  • Bakî'yi ziyaret edenler ve bunların içerisinde özellikle İranlılar, niçin ağlıyorlar?
    7355 Yeni Kelam İlmi 2008/02/17
    Bu soruya cevap verebilmek için, öncelikle ağlamanın içyüzünü ve nerelerde, nasıl kullanıldığını bilmemiz gerekmektedir.Ağlamanın bir dış yönü ve bir de iç yönü bulunmaktadır; öncelikle insanın iç dünyasında bir takım duygusal ve psikolojik etkileşimler olur, bununla birlikte beyinde bazı çalışmalar oluşur ve bu gözden yaşların dökülmesi olarak kendisini gösterir.İnsanın ...
  • Kabirleri ziyaret etmek belirli bir dönemde geçici olarak yasak idi, hangi yılda bu caiz kılındı?
    21206 Eski Kelam İlmi 2012/05/16
    İslam’ın başlangıcında kısa bir süreliğine men edilmiş ve yasaklanmış olan hususlardan biri de kabirleri ziyaret etmek idi. Bu yasaklamanın değişik delilleri vardır. İslam toplumunun nicel ve nitel olarak gelişip büyümesiyle bu hususa değinmek için uygun bir atmosfer oluştu. Bunun için Hz Peygamber (s.a.a) bir müddet sonra kabirleri ...
  • Kadınlar ailede nasıl cihat edebilir?
    3814 Hadis 2020/01/20
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10773 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...

En Çok Okunanlar