Gelişmiş Arama
Ziyaret
6951
Güncellenme Tarihi: 2009/12/31
Soru Özeti
Savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
Soru
Düşmanların karşısında savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
Kısa Cevap

Düşman karşısında savunma yapmak insan ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliğidir. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir husus olarak değerlendirmiş ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Bu, özel bir grubu özgü değildir. Kadın ve erkek tüm Müslümanları kapsar. Eğer savunmayı askeri savunmaya özgü bilirsek, böyle bir savunmanın hedeflerinin gerçekleşmesinde kadınların rolü çok büyüktür. Savaş rolü, düşman ile yüz yüze savaşmak, savaşçıları duygusal ve psikolojik açıdan desteklemek, destek komitelerini idare etmek, yardım ve tedavi faaliyetleri, ekonomik cihat, azizlerini cepheye yollamada özveri ve fedakârlıkta bulunmak, istihbarat ve teftiş faaliyetlerinde iş birliği yapmak bu kabildendir. Bunların tümü, bizim savunmayı askeri savunmayla sınırlamamız durumunda geçerlidir. Ama bugün askeri boyuta ek olarak düşmanın saldırıları inançsal, ekonomik, kültürel, siyasal ve ahlaki boyutlarda da gerçekleşebilir. Bu nedenden ötürü savunmanın da bütün bu alanlarda yapılması gerekir. Bu esas uyarınca, bugün savunmanın kapsamı askeri savunmayı aşmış ve çok büyümüştür. Bu nedenle savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların üstün kapasite ve kabiliyetleri vardır. Anne, eş, öğretmen ve üniversite hocası sıfatıyla kadın ve kızlarımızın düşünsel, kültürel, inançsal ve bilimsel temelleri takviye etmedeki konumu hatırlatmaya ve açıklamaya gerek duymayacak kadar açıktır.        

Ayrıntılı Cevap

Düşman ve tehdit edici unsurlar karşısında savunma yapmak övülen bir eylem sayılır ve her insanın ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliği olup kendilerinin tabii haklarından sayılır. İnsanın can, namus, vatan, mal, kutsallar ve menfaatleri tehdit etmeye yönelik düşmanın saldırı, tehlike ve zararlar karşısında savunma yapması tüm din ve mezheplerin onayladığı bir husustur. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir eylem saymış ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır: Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.[1] İslam’ın bu buyruğu özel bir gruba özgü değildir ve kadın ve erkek tüm Müslümanları kapsamaktadır. Her ne zaman savunmadan söz edilirse, zihinler daha çok askeri savunmaya yönelmektedir. Savunmayı askeri savunmaya özgü bilsek bile böyle bir savunmanın hedeflerinin gerçekleşmesinde kadınların rolü çok büyüktür ve bunun bazı boyutlarına aşağıda işaret edeceğiz:

1. Savaş Rolü ve Düşman İle Yüz Yüze Savaşmak:

Kadınların kutsal bir savunmada üstlendikleri ilk sorumluluk askeri savaş ve onların ev ve tarlalarına saldırma niyeti güden düşman ile yüz yüze gelmeleridir. Netice itibari ile tehlikeyi etkisiz hale getirmede salt erkeklerin savunması yeterli değildir. Saddam’ın dayattığı savaşta İranlı onurlu kadınlar güney bölgesinde Baas düşmanı ve Kürdistan’da da yerli uşaklar ile savaşmıştır. Onlar molotofkokteyli gibi basit silahlarla Şelemçe sınırını geçme kasti güden Irak tanklarına karşı savaşmaya gitmişlerdir. Elbette sonraları eğitim görmüş ve yiğit bir şekilde düşman ile savaşmak için modern silahlar ile mücehhez olmuşlardır.

2. Duygusal Destek:

Savaşçıları psikolojik ve duygusal olarak desteklemek ve onların psikolojisini takviye etmek kendilerinin başarısında çok etkilidir ve kadınlar bu önemli işin üstesinden çok iyi gelmektedirler. Kutsal savunma yıllarında da İslam toplumunun kadınları bu yükümlülüğü iyi bir şekilde yerine getirmişlerdir. İmam Humeyni (r.a) kendilerini övmüş ve şöyle buyurmuştur: “Kadınlar cephe için ifade ettikleri duygularıyla çok faydalı işler yapmışlardır.”[2]

3. Destek Komitelerini İdare Etmek:

Savunmada kadınların bir diğer rolü de savaşta bulunan savaşçı ve askerlerin ihtiyaç duyduğu malzeme ve eşyaları temin etmek ve hazırlamaktır. İranlı Müslüman bacılar, eşler ve anneler güney ve batı cephelerinde maddi ve lojistik destekleri ile unutulmayan birçok sahne yaratmıştır. Onlar savaşçıların yiyecek, giyecek ve bazen silah ihtiyaçlarını en güzel şekilde temin etmiş ve cepheye göndermiştir.

4. Yardım ve Tedavi Faaliyetleri:

Kadınlar taşıdıkları ruh letafeti ile hasta ve yaralılara bakmada ve onları tedavi etmede etkili bir rol üstlenirler. Bu nedenle dünyanın her yerinde bu görev genellikle kadınların yükümlülüğüne bırakılmıştır. Savaşın kanlı sahnelerinde tüm savaşçılar tehlikeyle yüz yüzedir ve her an yaralı ve hasar görmüşlerin sayısı artmaktadır. Böyle bir durumda eğer bu insanlara bakmak erkeklerin yükümlülüğüne bırakılırsa siperlerde düşmanın önünü alabilecek ve onu geri püskürtebilecek birçok güç meşgul olacak ve yaralıların tedavisi ile uğraşacaktır. Artı, erkekler kadınların iyi bir şekilde üstesinden geldiği gibi bu işi başaramamaktadırlar. Bu nedenle bu alanda kadınların rolü çok kritik ve hayatidir.

5. Ekonomik Cihat:

Cephede düşman karşısında direnen her askerin ekonomik ihtiyaçları ve yiyecek, ilaç, elbise, mühimmat ve nakliye araçları gibi birçok desteğe ihtiyacı vardır. Toplumun tüm bireyleri ve kadınlar kendi savaşçılarının ihtiyaçlarını temin etmekle yükümlüdürler. Müslüman kadınlar kutsal savunmada savaş cephelerine ekonomik yardım yapmada üstün bir katılım göstermiş ve hatta bir ömür zahmet ve biriktirmenin neticesi olan ziynet aletleri gibi tüm varlıklarını cömertçe bu yolda feda etmişlerdir. Gerçekte kutsal savunma döneminde bizler kadınların fedakârlıklarının zirvesine tanıklık ettik. İmam Humeyni (r.a) defalarca buna işaret etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Biz her gün ömürlerinin hâsılı olan bir miktar altını getirip Allah ve savaş yolunda infak eden kadınlara tanıklık etmekteyiz…”[3]

6. Özveri ve Fedakârlık:

Kadınlar evlat, kardeş, eş ve babadan ibaret en değerli bireylerinden geçerek ve onları savunma alanında bulunmaya teşvik edip yönlendirerek ve onları kaybetme musibetiyle karşılaşınca sabır göstererek düşmanlar karşısında savunma hedeflerinin gerçekleşmesi yönünde başka önemli bir rolü yerine getirmişlerdir. İranlı kadınlar kutsal savunma yıllarında evlatları, eşleri, kardeşleri ve babalarını kutsal savunmaya katılmaya teşvik etmeye ek olarak (bu teşvikler erkeklerin cephelerde daha fazla yer almasında çok etkili olmuştur), kendi akraba ve değerli bireylerinin yaralanması ve şahadetini öğrendikten sonra eşine az rastlanmış bir sabır ve tahammül göstermekteydiler. Bu da savaşı yiğitçe sürdürmede savaşçıların psikolojisini desteklemede büyük bir yardımda bulunmaktaydı. Kadınların güçlü psikolojilerinin örneklerini İmam Humeyni’nin (r.a) sözlerinde açıkça gözlemlenebilir: “Gençleri cephede şehit olmasına karşın anneler tam bir sevinç ve iftiharla gençlerinin İslam yolunda şehit olmasıyla övünmekte ve yine başka gençlerimiz de var ve onları da İslam’a takdim edeceğiz diye öneride bulunmaktadırlar.”[4]

7. İstihbarat ve Teftiş Faaliyetlerinde İşbirliği:

İslam’ın namahrem kadınlara dokunmada bir takım sınırlılıklar getirmesi ve bu sınırlılıklar kadınlar tarafından bilgi, istihbarat, silah ve mühimmat getirilip götürülmesinde düşman tarafından kötü bir şekilde kullanılabileceği nedeniyle, düşmanın bu taktiğinin etkisiz hale getirilmesinde kadınların varlığı ve rolü çok özeldir. Eğer savunma alanlarında bu sahada kadınlar varlık göstermezse hiçbir erkek bu önemli işi yerine getiremez. Bu yüzden kutsal savunma yıllarında kendine özgü özellikler taşıyan ve karşı devrimcilerin düşman ile işbirliği yaptığı batı cephesinde istihbarat eksenli zekâ ve denetlemek kaçınılmazdı. Bacı ve kadınların Kürdistan’daki propaganda ve istihbarat eksenli faaliyetlerinden birçok örnek elde mevcuttur.

Ama bugün askeri boyuta ek olarak düşmanın saldırıları inançsal, askeri, ekonomik, kültürel, siyasal ve ahlaki boyutlarda da gerçekleşebilir. Bu nedenden ötürü savunma tüm alanlarda gerçekleşmelidir. Bu esas uyarınca bugün savunmanın kapsamı askeri savunmayı aşmış ve çok büyümüştür. Bu sebeple savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızlar üstün kapasite ve kabiliyetlere sahiptirler.  Anne, eş, öğretmen ve üniversite hocası sıfatıyla kadın ve kızlarımızın düşünsel, kültürel, inançsal ve bilimsel temelleri takviye etmedeki konumu hatırlatmaya ve açıklamaya gerek duymayacak kadar açıktır. Aynı şekilde bilim ve teknolojinin gelişmesiyle, değişik ekonomik alanlarda kendilerinin müdür, uzman ve bilirkişi sıfatıyla ekonomik savunma gücünü yükseltmedeki rolü büyük bir öneme haizdir. Bugün askeri alanda bile kadınlar üstün bir konuma gelmişlerdir; zira askeri saldırıda savaş meydanında birebir ve yüz yüze savaşma yöntemi aşılmış ve savaş elektronik savaşlar tarzına bürünmüştür (yani uzaktan savaş araçlarını yönlendirme haline dönüşmüştür). Bunun değişik alanlarında kadınlar düşman ile direkt olarak karşılaşmaksızın düşmanın saldırılarının önünü alabilirler. Bu hususlara binaen savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadınların rolü kuşkusuz erkeklerinkinden az değildir.  

 


[1] Enfal Suresi, 60. ayet.

[2] Sahife-i Nur, c: 14, s: 230.

[3] Sahife-i Nur, c: 16, s: 176; c: 17, s: 64.

[4] Sahife-i Nur, c: 14, s: 231.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar