Gelişmiş Arama
Ziyaret
19712
Güncellenme Tarihi: 2009/11/10
Soru Özeti
Namaz kılmayan birinin arkasından konuşmak gıybet sayılır mı?
Soru
Namaz kılmayan birinin arkasından konuşmak gıybet sayılır mı?
Kısa Cevap

Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.

Ayrıntılı Cevap

Şeyh Ensari (r.a) gıybeti şöyle tarif ediyor: Gıybet hakkındaki hadisler ve fakihlerin sözlerinden şu sonuç çıkıyor: İnsanların arkasından onların hoşuna gitmeyen sözler söylemek gıybettir.[1] Gıybet büyük günahlardan olup ayet ve rivayetlerde ondan şiddetle sakındırılmıştır.[2]

 

Masum İmamlar (a.s)’dan gelen rivayetlere göre gıybetin gerçeği şudur: Biri birinin hakkında öyle bir şey söyler ki, o bunu duyduğunda hoşuna gitmez. Bu hüküm, ister onun kendisine, bedenine veya din ve dünyasına ait olsun, ister onu ilgilendiren bir şeye ait olsun farketmez.

 

Acaba kimlerin gıybeti haramdır? Bir çok alim ve fakih bu sorunun cevabı için gıybet hakkındaki ayet ve hadislere dayanarak şöyle diyorlar: Başkalarının arkasından gıybet edip onların kötülüğünü söylemenin haram oluşunda esas olan dini yönden insanların kazandığı saygınlıktır. Dolayısıyla mü’min olmayan bir insan, imanın sınırlarına girmediği için saygınlığı da yoktur. Bu yüzden onların gıybeti reva görülmüştür.[3]

 

Hatırlatmak gerekir ki, gıybetin bazı şartları vardır, bu şartların oluşmasıyla ancak gıybet gerçekleşir. Örneğin:

1- Hakkında gıybet edilen kişi gıybet edilen yerde olmamalıdır.

2- Konuşulanlar kusur ve eksiklik olmalıdır.

3- Kusur gizli olmalıdır

4- Kişi, hakkında söylenenleri şayet duyarsa rahatsız olmalıdır. [4]

Namaz kılmayana gelince:

a- Birisi namaz kılmıyor, bundan dolayı endişe duymuyor ve hatta bazen başkalarına namaz kılmamayı tavsiye ediyor. Fıkhi deyimde söylendiği gibi açıkça fısk ediyor ve halkın arasında kendisini böyle tanıtıyor. Resul-u Ekrem (s.a.a)’in şöyle buyurduğu rivayet ediliyor: ‘Haya ve utanma perdesini yüzünden atan kimsenin gıybeti haram değildir.’[5] Bu rivayetten anlaşılıyor ki, bir kişi eğer yaptığı kötülüğe iftihar ediyor ve haya etmiyorsa kendi saygınlık ve şahsiyetini yitirdiği için, bu durumu onun hakkında kötü konuşmayı (gıybet edilmeyi) caiz kılmaktadır.

b- Bazıları da namaz kılmıyor, ama kendi içlerinde bundan dolayı utanç duyuyorlar. Şahsiyetlerinin düşmesini istemiyor ve gelecekte bunu telafi edip namazlarını yerine getirmek istiyorlar. Böyle birinin gıybeti caiz değildir. Hatta onların gıybetini etmek -gururlarından dolayı- namazı terk etmelerine de neden olabilir.

 

Beşinci şartın hususunda da söylemek gerekir ki, bir çok yerde birinin kusurunu söylemekten amaç kötülemek ve aşağılamak değildir, aksine bu amel kişinin hayırı ve salahı içindir; mesela doktorların bir hastanın iyileşmesini sağlamak için onun hastalığı veya gizli bir ayıbı hakkında kendi aralarında konuşmaları gibi.[6] Sonuçta böyle bir şartın olması, şer’i hükümlerde gıybet için bir yol olduğunu bize göstermektedir. Ancak böyle bir durumda önemli olan marufu emir ve münkerden sakındırma şartları göz önüne alınmalı ve ona göre amel edilmelidir.

Belirtmek gerekir ki, gıybet gerçi ahlaka ve topluma yönelik büyük günahlardan olup tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır, ama eğer bir yerde daha üstün bir maslahat söz konusu olduğu - örneğin meşveret eden kişiye bilgi vermek- gibi özel durumlarda şer’i yönden caiz sayılmıştır.

Gıybetin caiz olduğu bazı yerler:

1- Kendisine haksızlık edilen kişinin bu haksızlığı bildirmesi (zalim birinin yaptığı zulmü başkalarına haber vermesi)

2- Münkerden sakındırmak (günahkarı günahından ve yanlışından çevirmek için bu günah sorumlu kimseye veya onun yakınlarına yapılan hata söylenebilir.)

3- Meşveret için (evlenirken veya birine bir sorumluluk verilmek istendiğinde gerçeği söylemek gerekir)

4- Kendini bilginmiş gibi göstermek (yalan iddialarla başkalarından menfaat sağlamak isteyenlere).

5- Açıkça günah işleyenler.

Bu son şık hakkında Şii fakihlerin görüşü şudur: Böylelerinin yalnızca açıktan yaptıkları günahının gıybeti caizdir, gizlide yaptıklarının değil.[7] Çünkü insanlar masum olmadıkları için günah işlemektedirler. Her günah işleyenin gıybeti caiz olsaydı, toplumda kimsenin itibarı kalmazdı.

 

Sonuç olarak diyebiliriz ki, namaz kılmayan biri eğer açıkça namazını terk eder ve başkalarının yanında bunu söylemekten çekinmezse bu ayıbı söylemek caizdir. Bu ya gıybetin burada gerçekleşmediğinden dolayıdır veya açıktan günah işleyen kimsenin gıybetinin haram olmayışından dolayı.

 

Daha fazla bilgi için bakınız:

- Mekasib-i Muharreme (İmam Humeyni), s.370-480

- Mekasib-i Muharreme (Şeyh Esari), c.1, s.267-319

- Gıybet (Muhammed Taki Hallaci)

- Şeyh Ensari’nin Bakış Açısıyla Gıybet (Hüseyin Mirzahani)



[1] - Şeyh Ensari, Mekasib-i Muharreme, c.1, s.276

[2] - Hucurat/12; Hümeze/1

[3] - Muhammed Taki Halaci, Gaybet, s.128

[4] - Bkz: Muhammed Mehdi Neraki, Cami-us Saadet, c.2, s.293; Şehid-i Sani, Cami-ul Makasid, c.4, s.27 (Alu’l Beyt baskısı)

Şey Ensari, Mekasib kitabında şöyle yazıyor: Gıybet konusunda (gıybetin gerçekleşmesi konusunda) -ister rivayetlerde olsun, ister fakihlerin sözlerinde- söz konusu olan şeyleri, şu başlıklar altında toplayabiliriz: a) Başkasının arkasından söylenen şey eksiklik olmazsa, gıybeti edilen onu kendisine göre gıybet saysa bile gıybet sayılmaz. b) Gıybet edilenin arkasından söylenen şey şer’e ya da örfe göre eksiklik sayılıyorsa, dinleyende onu bilmiyor idiyse ve gıybeti edilen onun başkalarının yanında açılmasını istemiyorduysa, ayrıca gıybet eden de onu bir eksiklik olarak göstermek istiyorsa böyle konuşmalar kesinlikle gıybettir. c) Gıybet eden -belirtilen yerde- kusurlu etmeyi istememişse bu durumda da galiba haramdır; zira gerçekte yapılan iş mü’minin ayıbını ortaya çıkarmaktır. Her neyse, akla ve nakle göre mü’minin alçaltacak şeyin ortaya çıkmasına neden olan her şey haram olmasında tartışma yoktur. d) Başkasının arkasından söylenen söz, dinleyenin bildiği bir şey olursa bu durumda gıybet edenin kastı kötülemek değilse ve yaptığı vasıf da kötülemeye yönelik değilse galiba bu da gıybet sayılmıyor; zira gıybeti olunan ne izhar yönünden, ne söyleyenin kötülemesi yönünden, ne de bilgilendirme yönünden rahatsız değildir. Eğer bilgilendirme kötülemeye yönelikse veya gıybet edenin amacı kötülemekse bu durumda tereddütsüz haramdır. Hatta önceki durumda da mü’mine eziyet ve azarlama haram olmasından dolayı bu da haramdır. (Şeyh Ensari, Mekasib-i Muharreme, c.1, s.278-286)

Kısacası Şeyh Ensari’ye göre ayıplama kastının gıybet mefhumunda etkisi yoktur, yani eğer gıybet edenin ayıplama kastı olmasa da gıybet sayılır. Ama İmam Humeyni’ye (r.a) göre ayıplama kastı gıybetin mefhumunda etkilidir. Dolayısıyla başkasının ayıbını söylemekten kastı ayıplama olmazsa gıybet sayılmaz ve gıybet mevzusundan çıkar. (İmam Humeyni, Mekasib-i Muharreme, c.1, s.402-409, Nerm Efzar-ı Cami-ul Fıkh)

[5] - Cami-us Saadet, c.2, s.322

[6] - a.g.e. c.2, s.321

[7] - Muhammed Taki Behcet, Cami-ul Mekasid, c.2, s.404

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar