Gelişmiş Arama
Ziyaret
28092
Güncellenme Tarihi: 2012/04/15
Soru Özeti
Haram aylarda savaşmak hakkında İslam’ın görüşü nedir?
Soru
Bakara suresinin 217. ayeti şöyle buyurmaktadır: “Ey Peygamber eğer insanlar haram aylarda savaşma hakkında senden sorarlarsa bunun büyük bir günah olduğunu söyle. Ama insanları Allah’ın yolundan alı koymak, Allah’ın evinin saygınlığını ayaklar altına almak ve Kâbe ehlini dışarıya çıkarmak daha büyük bir günahtır. Bozgunculuk çıkaran fitne öldürmekten daha kötüdür. Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.” Bu ayetler Arapların dört ay boyunca savaş kaygısı sürmeksizin yaşadığı haram ayların artık bir anlam ifade etmediğini mi yansıtmaktadır?
Kısa Cevap

Ayet ve rivayetlere göre, İslam haram aylarda (Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep) savaşmayı caiz görmemekle kalmamış, hatta hiç kimsenin bu aylarda savaşmayı düşünmemesi için katı bir tutum sergilemiştir. Hatta soruda belirtilen ayette haram aylarda savaşmak büyük bir günah sayılmış ve istenmeden işlenen cinayetlerin diyeti bile artırılmıştır. Bütün bunlar İslam’ın haram aylara duyduğu saygı ve hürmetin önemini yansıtmaktadır. Haram aylarda savaşı yasak bilmek, herkesin bu ayları saygın bilmesine bağlıdır. Ama bazı fertlerin Müslümanların bu aylara duyduğu saygıyı kötüye kullanmaları, bu ayların saygınlığını ayaklar altına almaları ve silaha başvurmaları durumunda Yüce Allah Müslümanların da onlara karşılık vermesini ve tecavüz, zulüm ve sitemlerinin önünü almasını emretmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Haram aylardan maksat, yüce Allah’ın saygınlığına riayet etmeyi müminlere farz kıldığı aylardır. Hz İbrahim ve Hz İsmail zamanından bu aylarda savaşmak çirkin sayılmaktaydı. Bu gelenek İslam’ın doğuşuna dek aynı şekilde Araplar arasındaki ameli kaideye göre saygın sayılmıştır. Kur’an-ı Kerim de bunun doğrulamış ve haram ayların saygınlığını imzalamıştır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.”[1] Haram aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep’ten ibarettir. Bu ayların saygın oluşu birtakım felsefe ve faydalar esasıncadır. Bu hususta muhtemelen savaşçıların düşünme fırsatı bularak savaşı sonlandırması, barış ve huzura davet etmek, hac ibadetini yerine getirme imkânı ve ticarete işaret etmek mümkündür. İslam haram aylarda savaşmayı caiz bilmemekle kalmamış, hatta bu aylarda hiç kimsenin savaşmayı düşünmemesi için buna karşı katı bir tavır takınmıştır. Hatta sorudaki ayette bu aylarda savaşmak büyük bir günah sayılmış[2] ve bilmeyerek işlenen cinayetlerin diyeti de arttırılmıştır.[3]

Ama Mekke müşrikleri bu meseleden yararlanmak istediklerinden ve haram aylarda Müslümanlara saldırdıklarından (çünkü onlar Müslümanların bu aylarda karşılık vermeyeceğini düşünmekteydi) Yüce Allah eğer onlar haram aylarda silaha başvururlarsa, Müslümanlar da onlara karşı koysunlar diye emretti ve “Haram ay haram ay karşısındadır”[4] diye buyurdu. Yani düşmanlar bu ayların saygınlığını çiğner ve sizinle savaşırlarsa, siz de misliyle buna karşılık verme hakkına sahipsiniz. “Zira haramların kısası vardır.”[5] Bundan dolayı her ne kadar İslam haram aylarda savaşmayı (ki Hz İbrahim zamanından beri Araplar arasında bulunmaktaydı) imzalamışsa da düşmanların kötü istifadelerinin önünü almak için bu kanuna dönük bir istisna göz önünde bulundurmuş ve şöyle buyurmuştur: “Haram aylarda cihadın önemli olduğu doğrudur, ama “Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır.[6] Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.” Fitne yaratmak (insanları Allah’ın dininden alı koymak) öldürmekten bile daha kötüdür.  Çünkü öldürmek insan bedenine yönelik bir fiildir, oysaki bu cinayet insan, can, ruh ve imanına kastetmektedir. Daha sonra şöyle devam etmektedir: Müslümanlar müşriklerin sapık propagandalarının etkisine kalmamalıdır; zira onlar daima sizinle savaşmakta ve sizi dininizden döndürmek istemektedir.” O halde onların karşısında sağlam ve dirençle durun ve onların haram aylardaki ve diğer hususlardaki vesveselerine itina etmeyin.[7] Haram aylara saygı duymak onu saygın bilen kimseler içindir. Lakin Mescidü’l Haram, haram aylar ve ihram halinin saygınlığını ayaklar altın alan kimseler için saygınlık duymak lazım değildir ve hatta onlar ile haram aylarda ve Mescidü’l Haram’da bile savaşılmalıdır. Ta ki bir başka defa haram ayların saygınlığını çiğnemeye cüret etmesinler.[8]

 


[1] Tevbe Suresi, 36.

[2] Bakara Suresi, 217.

[3] Tusi,Tehzibu’l Ahkam, c: 10, s: 215, Tahran: Daru’l Kitabı İslamiye, 1365 h.ş,

بَابُ الْقَاتِلِ فِي الشَّهْرِ الْحَرَامِ وَ الْحَرَمِ، 1-  الْحُسَيْنُ بْنُ سَعِيدٍ عَنْ فَضَالَةَ بْنِ أَيُّوبَ عَنْ كُلَيْبِ بْنِ مُعَاوِيَةَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ (ع) يَقُولُ مَنْ قَتَلَ فِي شَهْرٍ حَرَامٍ فَعَلَيْهِ دِيَةٌ وَ ثُلُثٌ و ... .

[4] Bakara Suresi, 194. ayet; “Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.”

[5] Tefsir-i Numune, 31 – 32.

[6] Bakara Suresi, 217.

[7] Tefsir-i Numune, c: 2, s: 111 – 112 – 113.

[8] Envaru’l-İrfan Fi Tefsiri’l Kur’an, c: 3, s: 557.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar