Please Wait
28834
Bazı mütercimler ve sizin yaptığınız tercümenin özgür bir tercüme olduğu anlaşılmaktadır; zira Arapça metne "صَلَاحُ ذَاتِ الْبَيْنِ أَفْضَلُ مِنْ عَامَّةِ الصَّلَاةِ وَ الصِّيَام"[1] dikkat edildiği takdirde Allah Resulü’nün (s.a.a) sözünün manasının şu olduğu anlaşılacaktır: İki kişiyi barıştırmak birçok namaz ve oruçtan daha değerlidir ve bir yıllık namaz ve oruç veya tüm namaz ve oruçlar kastedilmemektedir. Arapçada “amme” kelimesi değişik yerlerde birçok anlam taşır. Örneğin, [2]"عَامَّةُ رِدَائِهِ مَطْرُوحٌ بِالْأَرْض" ; elbisesinin çoğu yere sürünüyordu ve "وَ قَدْ ذَهَبَ عَامَّةُ النَّهَار"[3] ; günün çoğu geçmişti, bu kabildendir. Bu nedenle, Allah Resulü’nün (s.a.a) bu sözünün manası şudur: “Müslümanları birbiriyle barıştırmanın ve onların aralarında küskünlüğü gidermenin sevabı, birçok müstehap namaz ve oruçtan daha üstündür.” Nitekim bazıları bunu şöyle açıklamıştır: Fertleri birbiriyle barıştırmak başkalarının da faydalandığı hayırlı işlerdendir. Müstehap namaz ve oruç ise ferdî hususlardan sayılır ve neticesi başkalarına ulaşmaz. Bundan dolayı, bu iki amille mukayese edildiğinde, insanları birbiriyle barıştırmanın sevabı namaz ve oruçtan daha çoktur.[4] Bu meselenin ihtilafın türü, fertlerin çeşitliliği ve kıldıkları namazlara bağlı olduğunu belirtmek gerekir. Örneğin bazı ihtilaflar cüzidir ve kısa bir süre içinde sona ereceğini biliriz. Ama bazı ihtilaflar ise kan akıtmaya ve hayatın çözülmesine neden olmaktadır. Muhtemelen hadis bu tür barıştırmalara işaret etmekte ve cüzi de olsa tüm ihtilafları kapsamamaktadır.
Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki adrese müracaat ediniz:
İndeks: İslam Ve Barışın Asıl Oluşu, Soru: 8069 (Site: tr8146).
[1] Nehcü’l-Belağa, s. 421, İntişarat-ı Daru’l-Hicre, Bi Ta, Kum.
[2] Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Kafi, c. 1, s. 361, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 ş.
[3] Şeyh Hür Amıli, Vesailü’ş-Şia, c. 10, s. 11, Müeesese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1409 k.
[4] Bkz: Beyhaki, Kutbuddin Muhammed b. Hüseyin, Hedaiku’l-Hedaik, c. 2, s. 507, Bonyad-ı Nehcü’l-Belağa, İntişarat-ı Atarad, Kum, 1375 ş.