Gelişmiş Arama
Ziyaret
8940
Güncellenme Tarihi: 2009/05/17
Soru Özeti
İmam Hasan (a.s), neden İmam Hüseyin (a.s) gibi kıyam etmedi?
Soru
İmam Hasan (a.s), Emevilerin aleyhine kıyam edebileceği halde bunu yapmadı ama İmam Hüseyin (a.s) kıyam etti. Bunun nedeni nedir?
Kısa Cevap

Her tarihi olayı, vuku bulduğu dönemin siyasi durum ve şartlarını göz önüne alarak incelemek gerekir.

İmam Hasan (a.s) İmam Ali (a.s)’ın şehit olmasına müteakip halife olduktan sonra, Muaviye’den taraf gelecek tehlike ve saldırıyı önlemek için bir ordu hazırlama girişiminde bulundu. Ancak toplumun içinde bulunduğu şartları, İslam dünyasının iç ve dış sorunlarını ve girişilecek savaşın beraberinde getireceği sonuçları göz önünden bulundurarak savaşa devam etmenin bir faydası olmayacağından savaştan vaz geçip barış yaptı. Tarihi belgeler gösteriyor ki:

1-İmam Hasan (a.s)’ın, ihlaslı ve sadık asker ve kumandanları olmadığından Muaviyeye karşı askeri bir zafer elde edemezdi.

2-O şartlar altında Muaviye’yle savaşmak gerçek İslam olan Ehl-i Beyt mektebi için uzun vadede zararlı olurdu.

3-İmam Hasan (a.s), Muaviyeyle savaşması ve kendisinin Muaviyenin eliyle öldürülmesi Gerçek yol olan Ehl-i Beyt (a.s) yolunun tanınmasına bir yarar sağlamadığı gibi bunun halk arasında bir uyanmaya da sebep olmazdı. Çünkü halk Emevilerin gerçek yüzünü tanımış değillerdi.

Oysa İmam Hüseyin (a.s)’ın içinde bulunduğu dönemin şartları tamamen farklıydı. Zira halk, Emevilerin uzun süre yönetimde bulunmaları sonucu onların İslam’a tamamen aykırı olan gerçek mahiyetlerini tanımış ve onlardan oldukça haksızlık ve zulüm görmüştü halk içinde genel bir uyanma oluşmuştu. Öte yandan İmam Hüseyin (a.s)’ın karşısında olan şahıs Yezit idi. Yezit, hiç bir İslami hüküm ve edebe uymayan biriydi. İmam (a.s)’ın onunla biat etmesi demek, böyle birini resmiyette tanımak, onun zulüm ve fesatlarına boyun eğmek, neticede İslamın da yok olmasına razı olmak demekti.

 

Dolayısıyla, İmam Hasan (a.s)’ın sulhu ve İmam Hüseyin (a.s)’ın kıyamı iki ayrı tarihi vakıa olduğundan her birinin vuku buldukları siyasi ve toplumsal şartları göz önüne alınarak incelemesi ve analiz yapılması gerekir. Yoksa aslında Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s)’ın her ikisi de masum imam olduklarına her birisi kendi bulunduğu şartlar içinde Allah’ın rızasına uygun olanı yapmışlardır. Eğer İmam Hüseyin (a.s), Hz. Ali (a.s)’dan sonra imamet makamına gelseydi, kardeşi İmam Hasan (a.s)’ın yaptığının aynısını yapardı.

Ayrıntılı Cevap

İslam dini, rahmet, barış ve sefa dinidir. İslam tarihi, Resul-u Ekrem (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s)’ın hayatları bunu açıkça ortaya koymaktadır. Bazı yerlerde Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) mecbur kalıp savaşmışlarsa bunu savunma amaçlı yapmışlardı. İmam Hasan (a.s) halife olduğunda, Muaviyenin muhalefetiyle karşı karşıya geldi. O da (a.s) savunma amaçlı olarak bir ordu hazırladı. Ama, şartlar öyle bir yere geldi ki İmam (a.s), İslamı savaşla değil daha farkı bir metot kullanarak savunmak zorunda kaldı.[1]

İmam Hasan (a.s)’ın barış yapmsının ve İmam Hüseyin (a.s)’ın kıyam etmesinin nedenlerine gelince, bunların her biri kendi zamanlarının toplumsal ve siyasi şartlarının gerektirdiği şekilde yapılan iki tarihi olaydır. Bu iki olay incelenirken, o zaman ki durumlar göz önüne alınmalıdır.

 

Bize göre Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s)’ın ikisi de imam olup, hata ve günah işlemezler. Birinin barış, diğerinin kıyam etmesinin sırrı, yaşadıkları dönemin toplumsal ve siyasi şartlarının farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Aşağıda bu farklılıkların bazılarına değiniyoruz:

1-Tarih, Muaviyenin hilekar biri olduğunu kesin olarak ortaya koymuştur. O, İslami hükümlere görünürde de olsa biraz riayet eden biriydi. Oysa Yezid, İslamla olan düşmanlığını -babasının aksine-  içinde gizlemez onu açığa da vururdu. O, İslamın hiç bir değerine bağlı değildi.[2] Bu yüzden İmam Hüseyin (a.s), Muaviyenin zamanında, Iraklılardan kıyam için davet gelmesine rağmen bunu kabul etmedi. İmam (a.s) bu konuda şöyle buyuruyordu: ‘Bugün kıyam günü değildir. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. Muaviye yaşadığı sürece bir şey yapmayın ve evlerinizde oturun.’[3]

2-Haricilerin ortaya çıkması, ihlaslı asker ve fedakar kumandanlarının olmayışı[4] ve içteki zaaf, İmam Hasan (a.s)’ın gücünü azaltmıştı. Böylece halkın, Muaviyeyle savaşmaya yanaşmaması da[5] İmam (a.s)’ı barışa zorlayan nedenlerindendi. Kendisi bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Baktım ki halk, savaştan bıkmış ve barış istiyor, ben de onları istemedikleri şeye zorlamak istemedim. Bu yüzden -az sayıda ki- Şiilerimin canını korumak için barış yaptım.’[6]

3- İmam Hasan (a.s), halifelik makamında olduğu için, Muaviyeyle savaşıp, onun eliyle öldürülmesi hak yolun takipçilerinin lideri olan gerçek İmam’ın öldürülmesi ve Müslümanların halifelik merkezinin darbe alması demekti. Dolayısıyla, bu şartlar altında savaş yapılamazdı. Sulh, Müslümanların durumunu düzeltmek ve İslami devletin temelini sağlamlaştırmak için önemli bir taktikti.

 

Bizim inancımız şudur: İmam Hüseyin (a.s), İmam Hasan (a.s)’ın yerinde olsaydı, aynı şeyi yapardı. Çünkü, İmam Hasan (a.s) barış yaptıktan sonra, bir grup, İmam Hüseyin (a.s)’ın yanına gelerek, bu barışı kabul etmediklerini ve kendisiyle biat etmek istediklerini söyleyince İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: ‘Kardeşim Hasan ne yaptıysa ben ona tabiyim.’[7]

 

Bütün bunları göz önüne aldığımızda İmam Hüseyin (a.s)’ın içinde bulunduğu şartların, İmam Hasan (a.s)’ın bulunduğu şartlardan tamamen farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Aşağıda bu şartlara göz atacağız:

1-İmam Hüseyin (a.s)’ın şartlarıyla -bu aynı zamanda İmam (a.s)’ı kıyama iten neden idi- İmam Hasan (a.s)’ın şartları arasında ki ilk önemli fark, Yezidin, İmam (a.s)’dan biat istemesiydi. İmam Hüseyin (a.s)’ın, Yezid gibi hiç bir İslami ahkama uymayan birine biat etmesi demek, onun zulüm, fesat ve haksızlıklarına boyun eğmesi demekti. Bu da İslamın yok olması anlamına geliyordu. Ama Muaviye, İmam Hasan (a.s)’dan biat talep etmemişti. Barış antlaşmasındaki şartlardan biri buydu.

2-İmam Hasan (a.s)’ın zamanında Muaviyeyle savaşa yanaşmayan halk[8], Muaviyenin yirmi yıllık saltanatı boyunca Emevilerden gördükleri zulümden dolayı dize gelmişlerdi. Bundan dolayı Küfe’de, İmam Hüseyin (a.s)’ın kıyam etmesi için toplumsal destek vardı. Bu, İmam (a.s) için bir hüccetti ve onu değerlendirmesi gerekiyordu.[9]

3- İmam Hüseyin (a.s)’ın kıyamının en büyük nedeni iyiliğe emir, kötülükten sakındırma hükmüne amel etmekti.

Muaviye, yirmi yıllık saltanatı boyunca, zulümler yapmış, İslami hükümleri değiştirmiş, beytu’l-malı savurmuş, haksız yere kanlar dökmüş, barış antlaşmasının şartlarına uymamış, Allah’ın kitabı ve Peygamberin sünnetine amel etmemişti. Ayrıca, şarap içen, köpekle oynayan oğlu Yezid’i kendi yerine atamıştı. Bu ve benzeri bir çok şey, İmam Hüseyin (a.s)’ın kıyamına, iyiliğe emir ve kötülükten sakındırma hükmüne amel etmesine zemin hazırlamıştı. Halk, Muaviyenin bu durumunu İmam Hasan (a.s)’ın zamanında görememişti. Bu yüzden, ‘İmam Hasan (a.s)’ın barışı, İmam Hüseyin (a.s)’ın kıyamına ortam hazırladı’ denmektedir. Yani, İmam Hasan (a.s)’ın antlaşmaya koyduğu şartlar, Muaviyenin her türlü hile ve aldatma yolunu kapatmıştı. Muaviye, bu şartların hiç birine amel etmedi. Bu da, onun İslam toplumunda rezil olmasına ve İmam Hüseyin (a.s)’ın Yezidin aleyhine kıyam etmesine ortam hazırladı.

 

İmam Hasan (a.s)’ın barışının bazı şartları şunlardır:

1-Muaviye, Allah’ın kitabına ve Peygamberin sünnetine amel edecektir.

2-Halifelik, Muaviyeden sonra İmam Hasan (a.s)’a geçecektir; eğer herhangi bir sebepten dolayı bu gerçekleşmezse İmam Hüseyin (a.s) halife olacaktır.

3-Minber ve namazlarda Hz. Ali (a.s)’a küfür edilmeyecektir.

4-Beş milyon dirhemi olan Küfe’nin beytu’l malı alınmayacaktır.

5-Müslümanlar ve Şiiler güvende olacaklar.

 

Antlaşmanın bu maddeleri gösteriyor ki, İmam Hasan (a.s), hiç bir zaman, Muaviyenin halifeliğini sağlamlaştırma amacında olmamış, aksine İslam ve Müslümanların menfaati için ve İslami toplumun şartları gereği böyle bir antlaşma yapmak zorunda kalmıştı. İmam Hasan (a.s) kendi döneminde İslam toplumuna hakim olan şartlar ve kendisinin halife olması hasebiyle Muaviyeyle barış yaptı. Şartlar farklı olduğundan İmam Hasan (a.s)’ın zamanı barış yapmayı, İmam Hüseyin (a.s)’ın zamanı da kıyam etmeyi gerektiriyordu.

 

Daha fazla bilgi için, Üstad Murtaza Mutahhari’nin ‘Masum İmamlar (a.s)’ın Siretinde Bir Gezinti’ adlı eserine başvurulabilir.



[1] -Ali Asker Rızvani, Aşura Vakıası Şüphelerine Cevap, s.35

[2] - a.g.e. s.319

[3] - el-Mecme’ul Alemi li-Ehli’l Beyt (a.s), A’lam’ul Hidaye, İmam Hüseyin (a.s), s.147

[4] - İmam (a.s)’ın ordusunun başına getirdiği dört kumandan, Muaviyeden rüşvet alarak onun safına geçtiler. (Ali Asker Rızvani, Aşura Vakıası Şüphelerine Cevap, s.316).

[5] - İmam Ali (a.s)’ın halifeliği döneminde meydana gelen Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşları halkı yormuş, İmam Hasan (a.s)’ın dostlarının içinde kötümserliğe yol açmıştı.

[6] - el-Mecme’ul Alemi li-Ehli’l Beyt (a.s), A’lam’ul Hidaye, İmam Hüseyin (a.s), s.147

[7] - Murtaza Mutahhari, Masum İmamlar (a.s)’ın Siretinde Bir Gezinti, s.96

[8] - İmam Hasan (a.s), son hutbelerinin birinde, halktan savaşa devam edip etmeme konusunu sorunca, hepsi birden, ‘biz savaş istemiyoruz, yaşamak istiyoruz’ diye feryat etmişlerdi. (Ali Asker Rızvani, Aşura Vakıası Şüphelerine Cevap, s.316).

[9] - Murtaza Mutahhari, Masum İmamlar (a.s)’ın Siretinde Bir Gezinti, s.81

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar