Gelişmiş Arama
Ziyaret
6592
Güncellenme Tarihi: 2010/09/07
Soru Özeti
Eğer İmam Hüseyin (a.s) aşura kıyamında galip olup hâkimiyeti ele geçirseydi, bugün İslam dünyasının konumu nasıl olurdu?
Soru
Eğer İmam Hüseyin (a.s) aşura kıyamında galip olsaydı, küfre galebe çalsaydı ve devleti ele geçirseydi, İslam’ın çehresi nasıl olurdu? Artık kimse İslam dinine yönelik bir kuşku taşıyabilir miydi?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s) hareket ve kıyamının temel nedeni; dini diriltmek, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı ihya etmek ve halife ve İslam hükümdarı kim olursa olsun ve her cinayeti işlerse işlesin yine de Allah’ı halifesidir ve kendisine itaat edilmesi farzdır diye Müslümanlar arasında yaygın olan ve inanılan yanlış düşünceyi ortadan kaldırmak için zalim yöneticiyle mücadele etmekti. Onun kıyamı bu açıdan başarılı olmuş ve neticeye ulaşmıştır. Elbette İslam’ın yüksek hedeflerinin birçoğunun tahakkuk etmesi, toplumun iyilik ve hayra ulaşması ve şeriat hükümlerinin çoğunun uygulanması İslam devletinin kurulmasına bağlıdır. İmam Hüseyin (a.s) tarafından böyle bir devletin kurulması ve zalim yöneticilerin kenara itilmesi durumunda bu neticelere ulaşılacaktı. İslam toplumunun onun nimetlerinden faydalanmasına ek olarak İslam’ın gerçek çehresi de pratikte insanlık için görünür olacaktı. Bunun kendisi İslam’ın yayılması için en büyük tebliğ olacaktı. Maalesef bu gerçekleşmedi.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabında dikkat edilmesi gereken ilk nokta, her Müslüman bireyin ne olacak diye somut neticeyi değil, Yüce Allah karşısında kendi vazifesini öğrenmeyi ve yapmayı düşünmesi gerekliliğidir. Eğer vazife belirginleşirse, sonsuz bir güçle Allah’a tevekkül edip tüm gücü vazifeyi yerine getirmek için kullanmak gerekir. Bu durumda netice ne olursa olsun Allah’ın salih kulu için hayır olacaktır. Ama İslam’ın yüksek hedeflerinin birçoğunun tahakkuk etmesi, toplumun iyilik ve hayra ulaşması ve şeriat hükümlerinin çoğunun uygulanması İslam devletinin kurulmasına bağlı olması nedeniyle, temiz imamlar (a.s) her zaman İslam devleti kurmayı ve toplumun yönetimini ele geçirmeyi asıl vazifelerinden biri olarak addetmişlerdir. Eğer belirli bir dönem bunun ardında olmamışlarsa toplumun dış şartlarının uygun olmaması ve halkın hazır bulunmaması bunu gerektirmiştir. Yoksa devlet sıfatıyla devlet, Allah’ın evliyaları ve temiz imamların (a.s) nezdinde hiçbir değere sahip değildir; çünkü onlar dünyanın zahirî imkânlarını önemsememişlerdir. Din ve semavî şeriatın çoğu hükümlerinin icra edilmesi salih ve güçlü bir devletin varlığına bağlı olması nedeniyle onlar devleti önemsemişlerdir. Zira bizzat devlet yetkilileri yasaları bilir ve onları icra ederse, toplum adalet ekseninde olacak ve ilerleme kaydedecektir. Gerçi her zaman rahatsız edici, günahkâr ve menfaatçi bireyler veya bazen vazifesini bilmeyen saf fertler nedeniyle bir takım sorun ve sıkıntılar çıkacaktır ama toplumun genel gidişatı müspet olacaktır. Öte taraftan güç ve devletin salih olmayan bireylerin elinde olduğu her toplumda, her çeşit bozgunculuk ve ayrımcılığın altyapısı hazır olacak ve böyle liderlere uyan bir halk da asla saadet yüzü görmeyecektir. İmam Hüseyin’in (a.s) misyonu işte buydu ve o şöyle buyurmuştur: Ben beyhude ve bencil bir çabayla bozgunculuk ve zulmetmek için kıyam etmedim. Ben sadece ceddimin ümmetinde ıslah yapma talebiyle ayaklandım ve iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak ve ceddim ve babamın hayat yöntemine göre amel etmeyi istemekteyim.[1] Başka bir tabirle İmam Hüseyin’in (a.s) hareket ve kıyamının asıl nedeni, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı ihya etmek ve de halife ve İslam hükümdarı kim olursa olsun ve her cinayeti işlerse işlesin yine de Allah’ı halifesidir ve kendisine itaat edilmesi farzdır diye Müslümanlar arasında yaygın olan ve inanılan yanlış düşünceyi ortadan kaldırmak için zalim yöneticiyle mücadele etmekti. Onun kıyamı bu açıdan başarılı olmuş ve neticeye ulaşmıştır; zira İmam Hüseyin (a.s) ebedi kıyamıyla uzun vadede düşünce, yol ve yöntemi sapık olan halifenin sultasını ortadan kaldırmada başarılı oldu ve tüm Müslümanlara halifenin kanun koyma veya devlette en küçük bir hakkı bile olmadığını ve kanun koymanın Allah’ın kitabı, Peygamberin sünneti ve bu ikisine dayanan unsurlara özgü olduğunu kavrattı. İmam Hüseyin’in (a.s) hareketi olmasaydı, bugün Hıristiyanlık ve diyaneti hakkında görüldüğü gibi, İslam hükümlerinin birçoğu değiştirilmiş ve tahrif edilmiş olarak elimize ulaşmış olacaktı. İmam Hüseyin (a.s), yalancı ve düşmanlar tarafından İslam’ın açık din hükümleriyle oynanması karşısında bir engel olmak için ayaklanmıştır. Bu açıdan mübarek kıyamı başarılı olmuş ve hakikatin peşinde olanlar için İslam’ın çehresi görünür kalmıştır.



[1] Biharu’l-Envar, c. 4, s. 329.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar