Gelişmiş Arama
Ziyaret
9968
Güncellenme Tarihi: 2012/06/11
Soru Özeti
İnsanlara rahmet ve azap etmeyi Allah-u Teâlâ’nın istemesiyle alakalandırılmasının anlamı nedir?
Soru
Bakara Suresinin 284. Ayetinde şöyle buyrulur: “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah\'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah\'ın gücü her şeye hakkıyla yeter”. Kur’anı Kerim’in birçok ayetinde Allah’ın dilediğini hidayete ulaştırıp dilediğini de saptıracağını buyurduğunu görüyoruz. Bakara Suresinin 284. Ayetinde olduğu gibi Allah’ın öbür dünyada da ayrıcalık tanımasının insanları kapsayacağı hatırlatılmıştır. Öbür dünyada Allah’ın sapıkları hangi ölçüye göre bağışlayıp azap edeceği belli değildir. Elbette sapıkların tamamı Allah’ın isteği üzere sapkınlardan olmuşlardı. Bu ayetler Allah-u Teâlâ’nın adaletiyle nasıl uyuşturulabilir?
Kısa Cevap

Çeşitli ayetlerde Allah'ın iradesi kulların izzet, zillet, bağışlama, azap ve ödül sebebi olarak tanıtılmış ve başka ayetlerde hidayete erme, izzet, mutluluk ve rızık, takva ve ihlâsla birlikte çalışma ve ceht koşuluna bağlı kılınmıştır. Bu iki gurupta yer alan ayetlerin birbirleriyle hiçbir çelişir tarafı yoktur ve birbirlerini tekit etmektedir. Zira Allah'ın meşiyet ve iradesi hikmetler ve değişmez adilane kanunlar esasıncadır. O halde Allah'ın istek ve iradesi ihtiyar üzere ve tıpkı onun değişmez hikmetli sünnetleri doğrultusunda hareket etmek anlamına gelir. Bu anlamdaki istek ve iradenin Allah'ın adaletiyle çelişir bir tarafı olmadığı gibi aynı zamanda adaletin kendisidir.

Ayrıntılı Cevap

Çeşitli ayetlerde Kur'an'ı Kerim'de kulların izzet, zillet, rızık, bağışlama, azap ve ödüllendirilmesinin rolünden bahsedilmiştir ve sorunuzda yer alan ayet bunun bir örneğidir.  Bununla birlikte başka ayetlerde Allah-u Teâlâ hidayeti, izzeti, mutluluğu ve rızkı elde etmede asli rolü takva ve ihlâsla birlikte çalışma ve cehde verdiğini açıklamıştır. Yaratılış kanunu açısından, aklın hükmü gereği ve nebilerin daveti esasına göre mutluluğun, izzetin ve zilletin elde edilmesinde ve rızkın kazanılmasında herkes ihtiyar sahibi ve özgürdür. Başka bir ifadeyle cenneti bir şeyin karşılığında verirler, bahanenin karşısında değil. O halde yukarıdaki ayette bunların tamamı Allah-u Teâlâ'ya nasıl nispet verilmiştir?

Acaba bu iki kısım ayetler arasında bir çelişki yok mudur? Her iki kısımda yer alan ayetler nasıl bir araya toplanabilir?

Soruyu cevaplandırmadan önce böyle bir sorunun ortaya çıkma sebebi hakkında şöyle dememiz gerekir: Bazı zihinlerde insanın iradesi, Allah-u Teâlâ'nın iradesi gibi tasavvur edilmiş ve insanın iradesiyle Allah'ın iradesi benzetilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki böyle bir karşılaştırma yanlış ve temeli olmayan bir karşılaştırmadır, zira genellikle insanların istemesi ve iradesi birçok konularda kesinlikle akıl ve mantığın onaylamadığı ve hatta bazı konularda akli olmayan nefsanî ve şahsi alaka ve meyillerden kaynaklanır.

Ama Allah'ın istemesi ve iradesi, hikmetler ve değişmeyen adilane kanunlar esası üzerinedir. Zira Allah-u Teâlâ bu dünyada ilerleme ve başarı için bir seri etken ve sebepler yaratmıştır ve bu sebeplerin eserlerinden yararlanmak, Allah'ın iradesiyle aynıdır. O halde Allah-u Teâlâ'nın iradesi, değişmeyen hakimane sünnetler esasınca hareket etmek anlamına gelir.

Bu mukaddimeyi dikkate alarak Allah-u Teâlâ'nın bazı fertlerin ödüllendirilmesindeki iradesi, ayrıcalık ve ayrımcılık anlamında değildir ve O'nun adaletiyle hiçbir zaman çelişmediği gibi aynı zamanda adaletin kendisidir. Zira Allah-u Teâlâ fertlerin izzet ve zilletini, hidayet ve sapıklığını; zenginlik ve fakirliğini ve… alemin asli yaratılış kaynağını ve fertlerin sahip olduğu bağış ve güçlerin hepsinin kendisinden kaynaklanması sebebiyle, bunların tamamını kendi iradesine nispet vermiştir. İmkânların tamamını izzet ve mutluluğun elde edilmesi için kulların ihtiyarına bırakan O'dur ve O, bu âlemde kanun koymuştur ve bu kanunun çiğnenmesi, zilletle sonuçlanır. Bu sebeple bunların tamamı O'na nispet verilebilir, ama bu nispetlendirme, hiçbir zaman insanın özgür iradesiyle çelişmez, zira bu kanundan, bağışlardan ve güçlerden özgürce iyi veya kötü yararlanan insanın kendisidir.[1] Bu açıklamayı dikkate alarak söz konusu ayeti bir kez daha gözden geçirelim. Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor: "Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter".[2]

Bu ve diğer ayetlerde gelen "dilediğini(men yeşa) cümlesi, hikmetle birlikte olan iradedir. Yani layık ve müstahak bildiğini bağışlayıp azaba layık ve müstahak olanı da cezalandıracaktır. Zira Allah'ın iradesi hesapsız olmayıp liyakat ve hak etmelerle uygunluk içindedir ve hâkim olan kimse, delil olmaksızın irade etmez ve hesapsız bir iş yapmaz. [3]

Buna binaen Allah'ın istek ve iradesini,  rahmet ve ilahi azap olarak bilen ayetlerle takva ihlâsla birlikte çaba ve telaşı ilahi rahmete ulaşmanın sebebi bilen ayetlerin birbiriyle çelişen bir yanı yoktur ve bunlar birbirlerini tekit etmektedir. Zira Allah'ın istemesi, ilahi sünnet ve kanunlar ve Allah'ın her şeyde karar kıldığı sebep ve etkenlerin eser ve sonucuna ulaşmak için hareket etmek anlamındadır.

Daha fazla bilgi edinmek için bakınız:

İndeks 23146 (Site: ur18332): Rahman ve Rahim olan Allah ve halkın hidayeti.

İndeks 7849 (Site: 7905): Kur'an'da muttakilerin hidayeti.

 

[1] Mekarim Şirazi Nasır, "Tefsiri Numune", Tahran ş, 1374 birinci baskı, Neşri Daru'l Kitabi'l İslamiye, c. 2, s. 498.

[2] Bakara Suresi, 284.

[3] "Tefsiri Numune", c. 22, s. 92.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gün batımı vakti borç ödemenin sakıncası var mı?
    5731 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/28
    Borç, bir insanın üzerinde başkasına ait olan maldır. Bununda sebebi ya borç almaktır, ya insanın kendi elinde olan başka şeylerdir (örneğin borcun, selem muamelede mal kabul edilmesi veya onun borç muamelesinde para olarak sayılması yahut kirada kira ücreti veyahut nikahta mihr, hul talakta karşılık olması vb. ...
  • Ödünç (karz) olarak verdiğimiz malın humusunu vermeli miyiz?
    5523 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/14
    Söz konusu olan para kesb ve kazancından birikilmiş durumda ve humus yılı üzerinden geçmiş ise bütün taklidi Mercilerin bu bağlamdaki fetvası şöyledir: Humus yılının başı geldiği zamanda ödünç olarak vermiş olduğu parayı kolaylıkla (zahmetsizce) alınması mümkün ise o paranın humusunu çıkartmalısın. Ama eğer humus yılının geldiği sırada ödünç verilmiş olan ...
  • Allah ile görüşmek, insan için tasavvur edilen en son makamdır. Hal böyleyken bazı masumlar nasıl daha üstün bir makama sahip olabilmektedirler?
    10104 Teorik Ahlak 2012/07/24
    İnsanın yaratılmasındaki temel gaye kemale ermektir. İnsanın kemali Allah’a yaklaşma ile gerçekleşir ve buna velayet ve Allah ile görüşme makamı denir. Bu bağlamda peygamberler ve masumlar insanlar arasında en belirgin bireyler sayılır. Lakin bu bireyler arasında kimlerin daha üstün bir makama sahip olduğu hakkında şu noktaya dikkat ...
  • İnsan kendi güvenlik ve huzurunu bozan diğer varlıklar karşısında ne tür bir tepki göstermelidir?
    8171 Hayvan Barındırmak Ve Avlamak 2013/03/09
    Eziyet ve rahatsız eden haşerelerin eziyet ve rahatsızlıklarını önleme hakkında ilk önce iki noktaya işaret edilecek ve sonra İslami kaynaklardan alınmış iki tavsiye verilecektir: 1. Tabiat çarkında insanların tüm varlıklar ile en azından hâlihazırda barışçıl bir şekilde yaşaması olanaksızdır. Biz; insanlar ve yırtıcı hayvanların bir şehirde hiçbir ...
  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    11986 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) mateminin önem ve felsefesi nedir?
    12954 Eski Kelam İlmi 2010/12/22
    İmam Hüseyin’in (a.s) mateminin önem ve felsefesini anlamak için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir:1. Kur’an değişik ayetlerde yüce insanlar ve din evliyalarının erdem ve ulvî sıfatlarını diri tutmayı vurgulamıştır.2. Yüce şahsiyetli Şia imamları (a.s) Kerbela hadisesini diri tutmak için matem merasimleri düzenlemeyi, ağlamayı ve ağlatmayı, şairlerin mersiye ...
  • Bakî'yi ziyaret edenler ve bunların içerisinde özellikle İranlılar, niçin ağlıyorlar?
    7355 Yeni Kelam İlmi 2008/02/17
    Bu soruya cevap verebilmek için, öncelikle ağlamanın içyüzünü ve nerelerde, nasıl kullanıldığını bilmemiz gerekmektedir.Ağlamanın bir dış yönü ve bir de iç yönü bulunmaktadır; öncelikle insanın iç dünyasında bir takım duygusal ve psikolojik etkileşimler olur, bununla birlikte beyinde bazı çalışmalar oluşur ve bu gözden yaşların dökülmesi olarak kendisini gösterir.İnsanın ...
  • Kabirleri ziyaret etmek belirli bir dönemde geçici olarak yasak idi, hangi yılda bu caiz kılındı?
    21206 Eski Kelam İlmi 2012/05/16
    İslam’ın başlangıcında kısa bir süreliğine men edilmiş ve yasaklanmış olan hususlardan biri de kabirleri ziyaret etmek idi. Bu yasaklamanın değişik delilleri vardır. İslam toplumunun nicel ve nitel olarak gelişip büyümesiyle bu hususa değinmek için uygun bir atmosfer oluştu. Bunun için Hz Peygamber (s.a.a) bir müddet sonra kabirleri ...
  • Kadınlar ailede nasıl cihat edebilir?
    3814 Hadis 2020/01/20
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10773 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...

En Çok Okunanlar