Gelişmiş Arama
Ziyaret
24473
Güncellenme Tarihi: 2011/04/11
Soru Özeti
Ahiretin mümkün ve gerçek olduğuna dair hangi deliller mevcuttur?
Soru
Kıyamet inancı nasıl kanıtlanmaktadır?
Kısa Cevap

Önem açısından ahiret ve kıyamet meselesi tevhid meselsinden sonra en önemli dinî ve İslamî meseledir ve Kur’an ayetlerinin üçte birinden çoğu bu hususta nazil olmuştur. Kıyameti ispat eden deliller aklî ve naklî diye iki bölüme ayrılmaktadır:

1. Aklî Deliller: Hikmet delili ve adalet delilini kapsamaktadır. Hikmet delili: İlahî hikmet gereği tüm varlıklar zatî kemallerine erişmelidir ve kıyamet adında başka bir hayat olmadığı takdirde eşyanın zatî kemallerine erişmesi önünde bir engel çıkacaktır ve bu da ilahî hikmete aykırıdır. Adalet delili: Bu dünya sınanma ve sorumluluk mekânıdır ve tüm ceza ve ödüllendirmelerin amelî kılınması için gerekli kabiliyeti taşımamaktadır. O halde ödüllendirme ve cezalandırmanın mekânı olan, amellerin neticesinin zuhur ettiği ve ilahi adaletin tahakkuk edip her ferdin layık olduğu şeye nail olacağı başka bir dünyanın bulunması gerekmektedir.

2. Kıyameti İspat Eden Naklî Deliller: Ahireti ret eden hiçbir delilin olmadığını belirten, ahirete benzer fenomenlere işaret eden ve bitkilerin yeşermesine değinen Kur’an-ı Kerim ayetleri ve de kıyamet inancını kanıtlayan ve onun birçok özelliğini beyan eden yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) hadisleri ve masum imamların (a.s) rivayetlerini kapsamaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Yukarıdaki soruyu yanıtlamak için birkaç noktaya dikkat etmek gerekmektedir:

1. Kıyametin tanımı ve ona inanmanın önemi: Kıyamet, insanların ölümden sonra başka bir cihanda dirilmesi ve canlanması ve de dünyevî amellerinin neticelerini görmek için amellerin muhasebesi maksadıyla ilahi adalet mahkemesine çağrılmalardır. Ahiret ve kıyamete inanmak tevhid inancından sonra en önemli dinî ve İslamî meseledir. Peygamberler Allah ile başlangıçtan ve de kıyamet ile ahiretten ibaret iki hakikati insanlara aşina kılmak ve onlara inandırmak için gelmiştir. Kur’an ayetlerinin üçte birinden çoğu ahiret ve insanın ebedi yaşamıyla ilgilidir. Kur’an ahirete iman etmek, kıyamet inancını inkâr etmenin sonuçları, ebedi nimetler, ebedi azaplar, iyi ve kötü ameller ile onların uhrevi neticeleri arasında bulunan bağ gibi kıyametin değişik boyutları hakkında izahatta bulunmuş ve değişik yöntemler ile dirilişin mümkün ve zaruri olduğunu vurgulayarak açıklamış ve inkârcıların şüphelerine cevap vermiştir. Nitekim bozgunculuk ve sapmaların menşeinin kıyamet ve diriliş gününü unutmamanın veya inkâr etmenin olduğu belirtilmiştir.[1]

2. Kıyameti ispat eden deliller aklî ve naklî diye iki kısma ayrılmaktadır:

A. Kıyameti ispat eden aklî deliller hikmet delili ve adalet delilini kapsamaktadır. Elbette bu iki delil tevhid inancını kabul etmeye dayanmaktadır. Tevhid meselesi ispat edilmeyene dek kıyamet meselesi ispat edilemeyecektir.

1. Hikmet Delili: Bu delil iki şekilde ifade ve beyan edilmiştir. Bu delilin birinci ifade ediliş tarzı şöyledir: İlahi yaratma hedefsiz değildir ve yaratılışın hedefi hayır ve kemal olan ilahi zata aşk duymaktır. Bu yüzden Yüce Allah hayır ve kemalin en üst düzeyde yer alacağı ve yaratıkların layık oldukları gaye ve kemallerine ulaşabileceği bir tarzda evreni yaratmıştır. İnsan ebedi bir ruha sahip olduğu için sonsuz kemallere ulaşabilir. Bu kemaller mertebe ve varlık değeri açısından maddî kemallerle mukayese edilebilecek nitelikte değildir. Eğer insan hayatı bu dünyevî hayata özgü olursa ilahi hikmet ile bağdaşmayacaktır. Çünkü ilahi hikmet tüm varlıkların zatî kemallerine erişmesini gerektirmektedir. Eğer kıyamet adında başka bir hayat var olmazsa eşyanın zatî kemallerine erişmesi önünde bir engelin çıkması sonucu doğacaktır. Oysaki bu ilahi hikmete aykırıdır.[2] Bu delilin ikinci ifade ediliş tarzı da şöyledir: İnsanın temel güdülerinden birisi beka ve ebediyete olan sevgidir. Bu, yaratılışta ilahi el tarafından insan fıtratına konulmuş, onu ebediyete yönelten ve sürekli hareket hızını artıran hareketlendirici bir güç hükmündedir. Şimdi böyle dinamik bir varlığın hareket hızının zirvesindeyken bir kaya parçasına çarptığı ve darmadağın olduğu varsayılırsa, böyle bir akıbet ve son, belirtilen hareketlendirici gücün varlığıyla nasıl bağdaşacaktır? Kesinlikle mesele bundan ibaret değildir. O halde fena ve dünyevî ölüme mahkûm bu hayat dışında ancak başka bir yaşamın insanı beklemesi durumunda böyle bir fıtrî meyil ilahi hikmet ile bağdaşacaktır.[3]

2. Adalet Delili: Bu delilin muhtevası şudur: İnsan seçebilen bir varlıktır. Bu dünyadaki tüm insanlar iyi ve kötü işleri seçme ve yapmada özgürdür. Böyleyken bir tarafta tüm ömrünü Allah’a ibadet ederek ve O’nun kullarına hizmette bulunarak geçiren bir takım insanlar yer almakta, diğer tarafta ise heveslerine ulaşmak için kendileri ve diğerlerine en kötü zulümlerde bulunan ve en çirkin günahlara bulaşan bir takım bozguncular durmaktadır. Esasen insanın yaratılışı, zıt eğilimler, irade ve seçme gücü ve de aklî ve naklî bilgi türleri ile donatılması, değişik davranışlar için kendisine zemin hazırlanması ve bu dünyada hakikat ile batıl ve de hayır ile şer ikili yollarının başına konmasının hedefi, kendisinin birçok sınamaya tabi tutulması, kendi irade ve tercihiyle tekâmül yolunu seçmesi ve böylece seçilen amellerin neticeleri ve onların ödül ve cezalarına erişmesi içindir. Ama biz bu dünyada iyilik işleyenlerin ve bozgunculuk yapanların kendi amelleriyle uyuşan ödül ve cezalara ulaşmadığını ve hatta birçok bozguncunun diğerlerine nazaran daha çok imkânlara sahip olduğunu müşahede etmekteyiz. Esasen dünya hayatının birçok fiili ödüllendirme ve cezalandırma kapasitesi bulunmamaktadır. Bu dünyada binlerce günahsız insanı öldürmüş bir cani bir defadan fazla kısas edilebilir mi? Böyle bir şahsın diğer suçları kesinlikle cezasız kalacaktır. Oysaki ilahi adalet en küçük iyi veya kötü bir davranışta bulunmuş herkesin kendi davranışının neticesine ulaşmasını gerektirmektedir. O halde başka bir âlemin olması icap etmekte ve ilahi adaletin tahakkuk etmesi için her ferdin ödül, ceza ve ortaya çıkan amellerin neticeleri noktasında müstahak olduğuna erişmesi gerekmektedir.[4]

Kıyameti ispat Eden Nakli Deliller:

1. Kur’an-ı Kerim Ayetleri: Ahiretin ispati ve onu inkar edenlere karşı getirilen deliller hakkında Kur’an-ı Kerim ayetleri birkaç kısma ayrılmaktadır:

Birinci Kısım: Bu kısımda bulunan ayetler ahireti ret eden bir delil olmadığını vurgulamaktadır. Bu ayetler inkârcıları silahsızlandırma konumundadır. Tıpkı şu ayet gibi: “Dediler ki: Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder. Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.”[5]

İkinci Kısım: Bu kısımda bulunan ayetler ahirete benzer fenomenlere işaret etmektedir:

A. Bazı ayetler bitkilerin yeşermesine işaret etmektedir: Kur’an şöyle buyuruyor:

“Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”[6]

B. Bazı ayetler de Ashab-ı Kehf’in uykusuna işaret etmekte ve Ashab-ı Kehf’in enteresan kıssasını naklettikten sonra şöyle buyurmaktadır: “Böylece biz, (insanları) onların hâlinden haberdar ettik ki, Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler.”[7]

C. Hayvanların Diriltilmesi: Kur’an-ı Kerim’de olağanüstü bir şekilde diriltilen birkaç hayvana işaret edilmiştir. Hz. İbrahim’in (a.s) eliyle diriltilen dört kuşun diriltilmesi[8] ve Hz. Uzeyir’in (a.s) bineğinin diriltilmesi bunlardandır. Hayvanların diriltilmesi mümkün olduğuna göre insanların diriltilmesi de imkânsız olmayacaktır.

D. Bu dünyada bazı insanların dirilmesi: Hz. Musa (a.s) zamanında İsrail oğullarından öldürülmüş bir şahsın kurban edilmiş bir ineğin bazı vücut parçalarının kendisine vurulmasıyla dirilmesi (bu kıssa Bakara suresinde zikredilmiştir).[9]

E. Bir takım ayetler ahiretin gerekli olduğuna dair aklî delillere işaret etmektedir. Ahireti ispat etmek için öne sürülen adalet[10] ve hikmet delillerine işaret eden ayetler bu kabildendir.[11]

F. Bazı ayetler de evrenin ilk yaratılışını kıyametin ispatı için bir delil olarak göstermektedir. Kur’an şöyle buyurmaktadır: O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu, O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır.”[12] Çölde yaşayan bir Arap bir insana ait çürümüş kemik parçasını bulup aceleyle şehre geldi ve Peygamber-i Ekrem’in huzuruna çıkarak kim bu çürümüş kemikleri diriltecek diye feryat etti. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: “Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek? De ki: Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”[13]

2. Masum İmamların (a.s) Rivayetleri: Ehli Beytin kıyamet hakkındaki rivayetleri değişik mesele ve boyutlarla ilgilidir ve onların tümü ahret ve kıyametin inkâr edilemeyeceğini yansıtmaktadır. Rivayetlerde beyan edilen hususların bazıları şunlardır:

A. Kıyamette Güvende Olmayı Talep Etmek: İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Ey Allahım temiz bir kalple sana gelmenin dışında ne mal, ne servet ve ne de evlatların işe yaramayacağı o günden sana sığınırım.[14] İmam Ali (a.s) bu rivayette temiz bir kalbe sahip olmayı kıyamette güvende olmanın aracı olarak görmektedir.

B. Kıyametteki Mutluluk Ve Sevinç Etkenlerinin Beyanı: İmam Rıza (a.s) kıyametteki sevincin etkenlerinden birisini şöyle beyan etmektedir: Her kim Aşura’yı musibet, hüzün ve ağlama günü bilirse, Allah kıyamet gününü onun sevinç ve mutluluk günü yapar.[15] Bir başka rivayette de Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Her kim kendi neslinden yaşı az bir çocuğu hoşnut kılmak için memnun ederse, Allah da kıyamet günü hoşnut oluncaya dek kendisini hoşnut etmeye çalışır.[16]

C. Kıyametteki Üzüntüyü Gideren Vesilenin Beyanı: İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmaktadır: Her kim bir müminin üzüntüsünü giderirse, Allah da kıyamet günü onun gönlünden gamı giderir.[17]

D. Kıyamette Ağlayan Gözlerin Beyanı: Peygamber (s.a.a) bir rivayette Fatıma Zehra’ya (a.s) şöyle buyurmaktadır: Ey Fatıma kıyamet gününde Hüseyin’in (a.s) musibetlerine ağlayan göz dışında tüm gözler ağlayacaktır.[18]

E. Ölümün Müminin Ebedi Nimetlere Ulaşmasını Sağlaması: İmam Hüseyin (a.s) Aşura günü vefalı ashabına hitaben şöyle buyurmuştur: Ey izzet ve onurun evlatları azıcık sabredin, ölüm geçirileceğiniz ve bu dünyanın onursuz ve zorlu yaşamı ve şartlarından cennet ve onun daimi nimetlerine yöneleceğiniz bir köprüden başka bir şey değildir.[19]

Bir başka rivayette de İmam Hasan Mücteba (a.s) şöyle buyurmaktadır: Ölüm mümine gelen en büyük sevinç ve hoşnutluktur; zira bu zor ve sorunlu diyar ve yaşamdan nimetleri bol ebedi bir yaşama doğru gitmektedir.[20] Bunlar kıyamet inancını ispat eden ve onun birçok özelliklerini açıklayan rivayetlerin bir kısmıdır. Böylece bu sağlam deliller ile birlikte artık ahretin mümkün ve gerçek olduğuna dair hiçbir şüphe ve kuşku kalmamaktadır.        



[1] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Akaid, c. 3, s. 11, İntişarat-ı Sazman-ı Tebliğat-ı İslamî, 1374.

[2] a.g.e., s. 38.

[3] a.g.e., s. 39.

[4] Sübhani, Cafer, Muhazarat Fi’l-İlahiyat, s. 405, Müessese-i İmam Sadık (a.s), 1323 h.k.

[5] Casiye, 24.

[6] Rum, 50.

[7] Kehf, 21.

[8] Bakara, 260.

[9] Bakara, 67-73.

[10] Casiye, 21-22.

[11] Secde, 18; Kalem, 36-36; Sad, 38; Yunus, 4.

[12] Rum, 27.

[13] Yasin, 78-79.

[14] Rabbani, Hadi ve Musevi, Seyid Muhsin, Ayine-i Badha, s. 235, h. 988, Müessese-i Ferhengi Daru’l-Hadis, 1382 Biharu’l-Envar c. 94, s. 109’dan iktibas edilmiştir.  

[15] Ayine-i Badha, s. 134, h. 392 Mizanu’l-Hikme h. 22632’den iktibas edilmiştir.

[16] a.g.e., s. 95, h. 324, Mizanu’l-Hikme h. 22632’den iktibas edilmiştir.

[17] a.g.e., s. 152, h. 572, Kafi c. 2, s. 200’den iktibas edilmiştir.

[18] a.g.e., s. 135, h. 495, Biharu’l-Envar c. 44, s. 293’ten iktibas edilmiştir.

[19] Natıki, Muhammed, An Suy-ı Merzha Ya Cihan-ı Pes Az Marg, s. 63, Nesim-i İntizar, 1382, Biharu’l-Envar c. 6, s. 155’ten iktibas edilmiştir.

[20] a.g.e., s. 62, Biharu’l-Envar c. 6, s. 154’ten iktibas edilmiştir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar