Gelişmiş Arama
Ziyaret
8115
Güncellenme Tarihi: 2009/10/13
Soru Özeti
İnsan hücrelerinin cenin döneminden yaşlılık dönemine dek sürekli değişim ve dönüşüm halinde olmasına binaen, Allah’ın adaleti ile çelişmeyecek bir şekilde kıyamet gününde hangi beden dirilecektir?
Soru
İnsan hücreleri cenin döneminden yaşlılık dönemine dek sürekli değişim ve dönüşüm halinde olması ve ortalama her sekiz yılda bir insan bedeni yenilenmesi sebebiyle, Allah’ın adaletiyle çelişmeyecek bir şekilde kıyamet gününde hangi beden dirilecektir diye bir soru akla gelmektedir.
Kısa Cevap

Bu sorunun cevabı şudur: Ödüllendirmenin ve cezalandırmanın ve başka bir tabirle mutluluk, sevinç veya acıların merkezi ruhtur, o halde eğer bir beden azaba maruz kalacak olursa, bu ruhsal açıdan gerçekleşecektir. Eğer insandan ruhu alırsak bir parça et ve kemik geriye kalacaktır ve dolayısıyla bunları parçalasanız bile herhangi bir acı hissedilmeyecektir. Bunun nedeni, belirtilen şeylerin ruhtan yoksun olmasıdır. Bundan dolayı adalete riayet etme açısından, her ne kadar bir günaha bulaşmamış olsa dahi insanın bu bedenlerden birinin vesilesiyle azaba maruz bırakılması, adalete aykırı olmayacaktır; zira burada beden kamçılanması için suçluya giydirilmiş bir elbise mesabesindedir. 

Ayrıntılı Cevap

Bu şüphe, cismani dirilişi inkâr edenler tarafından ortaya atılmıştır. Onlar şöyle demektedir: Bilimsel açıdan ispatlandığı üzere insan hücreleri cenin döneminden yaşlılık dönemine dek sürekli değişim ve dönüşüm halindedir, sekiz yılda bir insanın tüm hücreleri değişmektedir ve insan yeni bir bedene sahip olmaktadır. İnsan bedeni yıllarca süren ömrü boyunca defalarca değişmektedir, o halde bu bedenlerin hangisi kıyamette dirilecektir ve hangisi azaba veya nimete sahip olacaktır? Bu, Allah’ın adaletiyle çelişmeyecek şekilde nasıl gerçekleşecektir? Bu sorunun cevabı şudur: Sevabın ve cezanın mihveri ve başka bir tabirle sevinçlerin, mutlulukların ve acıların tümünün merkezi ruhtur, o halde eğer bir beden azaba maruz kalacak olursa, bu o bedende olan ruh açısındandır. Eğer insandan ruhu alacak olursak ondan geriye bir parça et ve kemik kalır ve eğer bunları parçalayacak olursanız herhangi bir acı hissedilmeyecektir. Çünkü bunun nedeni, bunların ruhtan yoksun olmasıdır. Aynı şekilde tüm zevk ve mutluluklar ruha bağlıdır. Eğer göz bir manzarayı görmekten veya kulak bir nameyi duymaktan veyahut dil lezzetli bir yemeği yemekten zevk alıyorsa ve insanın sinir sisteminde bir ferahlık ve gevşeme durumu meydana geliyorsa, bu bedene hâkim olan ruhtan dolayıdır. Eğer bedenden ruhu alacak olursanız, bedenin bir parça demirden farkı olmaz. Bundan dolayı adalete riayet etmek açısından, her ne kadar günaha bulaşmamış bir beden vesilesi ile insan azaba maruz kalsa dahi, bu adalete aykırı olmayacaktır; zira beden burada suçlunun kamçılanması için kendisine giydirilen bir elbise mesabesindedir. Çıplak bedeni kamçılamanın bir takım sonuçları vardır, bundan dolayı bazen suçluya elbise giydirir ve sonra kendisini kırbaçlarlar. Dolayısıyla elbiseyi kamçılamak, adalete aykırı davranmak sayılmaz. Elbette bu açıklamadan insanın dirilişinin ruhani bir diriliş olduğu ve bedenin dirilmeyeceği sonucu çıkarılmamalıdır. Kastedilen şey, kıyamet gününde beden ve ruhun birlikte dirileceği, lakin ödül ve cezaların ruhla ilgili olmasıdır. Çünkü bir dizi ödül ve cezalar ruh beden ile çevrelenmeksizin mümkün değildir. Bu açıdan ruh unsursal cisim ile dirilmelidir. Örneğin gençlik döneminde bilerek yasal cezası idam olan bir cinayet işlemiş, kanunun pençesinden kaçmış ve elli yaşında adalete yakalanmış bir şahsı düşünün. Her ne zaman böyle bir şahıs bilerek cinayet işlemek suçundan idam edilse, adalete aykırı bir iş yapılmış sayılmaz; zira insanın şahsiyet ve gerçekliği kendi ruhudur ve ruh tüm hallerde birdir ve beden hayatının son anlarına dek bakidir. Her ne kadar insan bütün bu müddet boyunca değişik bedenlere sahip olsa ve onun tüm hücreleri defalarca değişse de durum değişmez. Başka bir ifadeyle, insan hüviyetinin gerçeklik ve şahsiyetini onun ruh ve nefsi oluşturur. Evren onun için yaratılmış ve ahirette onun için gerçekleşecektir. Ama nefis beden vasıtasıyla kemale erer ve onun aracılığıyla bilgi ve bilinç kazanır. Eğer beden olmasaydı, insan ruhu kemale eremezdi. Aynı şekilde diğer dünyada da insan beden aracılığıyla bir dizi mutluluk ve zevklere veya cezalara ulaşır. Bundan dolayı bedenin araçsal bir fonksiyonu vardır. Bu nedenle her bedenden vesile olarak istifade edilirse, bu adaletin ta kendisi olacaktır.[1],[2]    


[1] Molla Sadra, Mebde ve Mead, Ahmed bin Muhammed El- Hüseyni Erdekani, Abdullah Turani, s: 433 – 436, Merkezi Neşri Danisgahi, Tahran, 1362; Subhani, Cafer, İlahiyat ve Mearifi İslami, s: 290 – 297, İntişaratı Şafak, Kum, çapı dovvum, 1379.

[2] Bu hususta 4101. (Site: 4362) sayılı soruyu okumanız faydalı olacaktır.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar