Gelişmiş Arama
Ziyaret
10115
Güncellenme Tarihi: 2007/09/18
Soru Özeti
Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
Soru
Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz. Ama onlar iyi insanlardır ve amelleri de doğrudur. Birçok buluşlar, gayri Müslimler tarafından bulunmuştur. Acaba onların hepsinin Müslüman olmadıklarından dolayı cehenneme gitmeleri ve ilahi azabı hak etmeleri doğru mudur?
Kısa Cevap

İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:

Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:

1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve cehennemde ebedi kalmayı hak etmişlerdir.

2- Terim olarak cahil-i kasır (hakkı öğrenmeye gücü yetmeyen suçsuz cahiller) olan grup. Bunlara İslam’ın mesajı ulaşmamıştır veyahut da İslam onlara çok eksik ve gerçek olamayan bir şekilde sunulmuştur. Öyle ki İslam’ı Hint ve Çin dinleri haddinde bir din olarak zannediyorlar ve en fazla onu Yahudilik ve Hıristiyanlığın haddinde zannediyorlar.  Bu tür insanlar kendi dinlerinde ve inançlarında sadık oldukları takdirde kurtuluş ehlidirler.

Ayrıntılı Cevap

İslam hak bir dindir. Öyle ki selim bir akla sahip olan birisinin kabul edeceği ve benimseyeceği, hak olduğuna anlamasının mümkün olduğu kolay bir dindir. Bu hakikate ulaşmak için insana, “zahir ve batın hüccet” yani “ilahi peygamberler ve imamlar ile akıl” verilmiştir.[1]

İslam, çok dinlilik (dini plüralizm) ile tamamen zıttır. Zira çok dinlilik, çeşitli inançların eşit olması esasına dayalıdır ve bu görüşe göre Müslüman, Hindu, Yahudi ve Hıristiyan eşittir. Bütün bunlar makam ve şan olarak eşittirler. Hiçbir inancın batıl olduğuna dair herhangi bir delil yoktur. Zira hakikate ulaşmak mümkün değildir ve din de nispi bir olgudur. Onun tamamen şahsi bir içeriği vardır. Onun hakikatine ve muhtevasına ulaşmanın mümkün olmayışı ve herkesin dinden kendi anlayışının söz konusu oluşu bir yana hatta sayısız hakikatler ve kurtuluşa ulaşmak için de birden fazla yollar ve doğrular vardır.

Böyle bir görüş, inanç esasları, ameli, şer’i ve ahlaki kanunlar toplamına sahip olan İslam dini ile tamamen uyumsuzluk içindedir.[2] Bununla birlikte İslam bir çeşit çokluktan da söz etmiştir. Ama o çokluk, amel makamındadır. Yani İslam’ın hakikatinden uzak kalmış insanlara karşı yumuşak ve iyi davranmaktır. Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:

1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan gruptur. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup inatçı kâfirdirler ve cehennem azabını hak etmişlerdir. Zira hak ve hakikati bilmişlerdir ve kendi ihtiyar ve seçme haklarını kötüye kullanarak, bilerek ve kasıtlı olarak ona karşı çıkmışlardır. Böyle bir grup kurtuluş ehli olabilirlerdi. Bunlar her ne kadar zahirde iyi davranışları olsa da hakkı örttükleri ve hakikate karşı inatla ve başkaldırı ile davrandıkları için kurtuluş yolunu kendilerine kapamışlardır.

2- Terim olarak cahil-i kasır (suçsuz cahiller) olan gruptur. Yani ya İslam ya da onun mesajı onlara ulaşmamıştır veyahut da İslam onlara çok eksik ve gerçek olamayan bir şekilde sunulmuştur. Öyle ki İslam’ı Hint ve Çin dinleri haddinde bir din olarak zannediyorlar ve en fazla onu Yahudilik ve Hıristiyanlığın haddinde zannediyorlar.

Açıktır ki bu grup ister uzak bölgelerde yaşasınlar isterse Avrupa ve Amerika kıtalarında medeniyetin kucağında yaşasınlar, iman etmeyişlerinde suçlu olmadıklarından dolayı cehennem azabına duçar olmayacaklardır. Zira azap, suçlu günahkârlara aittir. Ama İslam’ın ve onun hak oluşunun mesajı ulaşmayan veya gerçek olmayan bir şekilde ulaşan, İslam dininin hak olduğunu bilmeyen kimseler onu kabul etmeyişlerinde suçlu olmadıklarından dolayı günahkâr olarak hesaplanmazlar.

Üzülerek söylemek gerekir ki İslam’ın aleyhine olan yoğun propagandalar yüzünden bu din hakkında her çeşit özgür düşünme ve hakkı görme insanların çoğundan alınmıştır artık hakkı batıldan ayırt edemiyorlar. Gerçek şu ki hızlı bir şekilde olan maddi ilerlemelere rağmen yüzyılın insanı manevi açıdan gerilemişlerdir. Bunun sebebi de bütün güçleriyle hakikati değiştirme ve tahrif etmeye kararlı olan sömürgeci güçler ve onların propaganda ve sanat araçlarıdır. Buna göre birçok insan medeniyetin kucağında da olsalar İslam’dan ve hayat bağışlayan Ehli Beyt (a.s) mektebinden habersiz kalmışlardır. Daha kötüsü de şu ki İslam hakkında yanlış ve gerçek olamayan bilgiler onlara verilmiştir. Hatta rahmet, sevgi ve adalet dini olan İslam, huşunet, zulüm ve adaletsizlik dini olarak tanıtılmıştır.

İslam dinine göre bu tür insanlar eğer –fıtrata dayalı olan- kendi dinlerinde ve inançlarında sadık olurlarsa, örneğin yalandan kaçınır ve insanlığa ters olan işlere bulaşmazlarsa kurtuluş ehlidirler ve ilahi rahmete ümit beslemelidirler.

Bu konu, İslam’ın kendilerine doğru olarak tanıtılmadığı muvahhit ve Allah’ı tanıyan bilim adamları ve yine Şia’nın hakikati kendilerine anlatılmammış olan Ehli Sünnet için de geçerlidir.

Özetle, hakikatin ulaşmadığı ve onun da bu hakikatin ulaşmamasında bir suçu olmayan kimse cehennemi hak etmemiştir. Zira cehennem günahkârların yeridir, hakikati bilmeyenlerin değil.[3]



[1] El-Kafi, c1 s25 h22 Akıl ve Cehalet Bölümü

[2] Çok dinlilik için daha geniş bilgi için bakınız: Mevsimlik yayınlanan “Eleştiri Kitabı” dergisi, sayı 4, sonbahar 76, “Çok Dinlilik ve Çokluğa Eğilim” adı altındaki makale. Özellikle de Doktor Legenhavzın ile yapılan “Nübüvvet Kavramını bozmayalım” adındaki makaleye ve “Âyetullah Cevadi Amuli ve Çok dinlilik” başlığı altındaki makaleye. Abdullah Nasri’nin Suruş Yayınlarında basılan Kaybedilmiş Yakin kitabı. Hadi Sadıgi ile yapılan söyleşi. Sayfa 319-427.

[3] Üstad Şehid Murtaza Mutahhari, Adli İlahi, İslami yayınlar, Tahran, Sekizinci Bölüm, s319-427. “Eleştiri Kitabı” dergisi, Muhammed Hasan Karamleki’nin “Kafir Müslüman ve Müslüman Kafir” makalesi.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar